"Aysellere gideceğiz kızım. Davetliyiz. Senin gelmeni de özellikle isteyen biri varmış." Annemin odaya kapımı çalmadan girmesi ile bilgisayardaki başımı ona çevirdim. Ayseller amcamgiller oluyordu ve Meriç amcamın ve Aysel yengemin çocuğuydu. Şu an oraya gitme moodunda değildim cidden. Meriç'i çekemezdim.
"Yok ya anne, gelmeyeceğim ben."
"Özel olarak gelmeni isteyen biri var." Anne oluyor mu şimdi? Hepiniz mi yahu? Hepiniz mi Meriç'le beni barıştırmakta bu kadar ısrarcısınız?
"Anne beni isteyen kişiyi istemiyorum ama ben..." dedim mızmız edâm ile. Sinirliydim kendisine ve bu sinir uzun süre kalacaktı.
"Hadi ama barış şu çocukla artık."
"Bu gün barışırım, yarın aynısını yapar anne. Uslanmaz ki bu," Uslanmıyordu cidden. Ne tür bir manyaktı on yedi yıldır kuzenim olmasına rağmen ben bile çözememiştim.
"Ece de orada olacakmış. Biri daha var dedi. Emre'ymiş herhâlde." What dedin gülüm? Anne başından söylesene yahu. Neden en başından beri dil döküyorsun?
"Aslında haklısın anne." U dönüşü nedir, nasıl yapılır adlı çalışmamız bizzat ben yürütüyorum.
"Afferin, kızım. Küslük kötü bir şeydir. Müslüman, Müslüman kardeşine üç günden fazla küs kalmasın der Peygamber Efendimiz..." Annemin konuşmaları öyle dokunuyordu ki bazen. Yapmayacağım şeyi o an yapasım geliyordu. Seviyorum seni, kalbi güzel kadın!
🧃
İyi ki Meriçlerin evine yakındı evimiz. Karşılıklıydı hatta. Yoksa arabaya yedi kişi binip nasıl gidelim? Amcam ve babam küçük yaşta babaannem ve dedemi kaybetmişler. Amcam o küçük yaşına rağmen babama bakmış, onu büyütmüş. Onların kardeşliklerine bu yüzden bayılıyorum. Ne yaparlarsa birlikte yaparlardı, hep beraberlerdi. Aysel yenge ve annem de zaten aynı kasabadanlardı. Babamı evlendirecekleri vakit Aysel yengeye âşık olmuş meğer amcam. Birbirlerine öyle güzel bakarlar ki, imrenirim sevgilerine...
Amcamların evinin önüne geldiğimizde boyuma rağmen zile bastım. Bu benim için büyük, insanlık için küçük bir şeydi. Aysel yengenin kapıyı açması ve yüzünün gülmesi çok çabuk olmuştu. Güler yüzlü insanlara -samimi olmalılar- zaafım vardı. Gülümsemeleri yürek ısıtıyordu.
İçeri geçtiğimizde oldukça kalabalık bir salonla karşılaştım. Ece'nin ailesini görmeyi bekliyordum. Fırat Amca babamın çok eski arkadaşıydı. Ama Emre'nin anne-babasını görmeyi kesinlikle beklemiyordum. Kısa bir şok dalgası geçirdikten sonra zor bir şekilde yutkundum.
Emre'nin yıllardır beni fark etmemesi, ben ona yazdıktan sonra tüm bunların bir anda gerçekleşmesi çok tuhaf değil miydi sence de sevgili okur?
(YN: Biraz ama kaderin cilvesi işte 😄)
Amcamların evinin büyük olması büyük bir avantaj sağlamıştı ve kolayca sığmıştık. Bedenimi saran o değişik his bir türlü gitmiyordu. Sanki soğukta üşümüş ve sonrasına sımsıcak bir odaya girmiştim. Hem üşüyor hem yanıyordum.
Yarım saat sonra öğrendim ki amcamın iş yerinden çok yakın arkadaşıymış, Emre'nin babası Ferhat Amca. Yakında bizim mahalleye, amcamın ikinci evine, taşınıyorlarmış. Bir şok daha geçirip salona bayılmak üzereyken Ece beni mutfağa götürmüştü.
Çekmeceden bir bıçak aldım elime. "Öldür beni, Ece. Yeter bu ne ya?" dedim kısık tutmaya çalıştığım sesimle. Sessiz olduğum söylenemezdi ama.
"Saçmalama, Cemre! Bırak şu elindekini," Elimdeki bıçağı zorluk çekmeden aldı çünkü gerçekte bıçaklanmak gibi bir niyetim yoktu. Maksat mutsuzluğumu belli etmek olsundu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Milkshake | Texting
Teen FictionEmre: Boyun kaç ki senin? Milkshake: Öğrenmek istediğine emin misin? Emre: Evet, neden? Milkshake: 1.56'yım da ondan ;) Emre: Ne? Emre: 1.92'yim ben. Sen nasıl sevdin beni?? Milkshake: Mesafe ilişkisi yaşarız diye. Meraklıyım biliyo' musun böyle şey...