4.2

682 50 26
                                    

Masal: Meriç konuşmamız gerek.

(İletilemedi.)

Masal: Bak gerçekten çok özür dilerim, çok pişmanım

(İletilemedi.)

Masal: Hadi amaa

(İletilemedi.)

Masal: Engelledin mi beni

(İletilemedi.)

Masal: Meriç, lütfen konuşmamız gerek.

(İletilemedi.)

🧃

@Masal_celik: Meriç?

@Masal_celik: Buradan da engelli miyim??

@Meric.soner: Ne oldu, Masal?

@Masal_celik: Kırıcı oluyorsun

@Meric.soner: Hiç alakan olmadığı bir insan neden kırıyor ki seni?

@Masal_celik: Söylediğim şeylerin içindeki kelimeleri cımbızla çekip alıyorsun resmen

@Masal_celik: Ve alakamız çok seninle...

@Masal_celik: Cidden kırdım seni, çok üzgünüm

@Meric.soner: Üzgün olman ile geri gelmiyor geçmiş

@Masal_celik: Pff

@Masal_celik: Konuşmamız gerekiyor,

@Masal_celik: Lütfen Sönmüş Yıldızlar'a gel.

@Masal_celik: Bekliyorum

(Görüldü.)

🧃

Masal Çelik

Derince nefes aldım ve camdan tekrar dışarı baktım.

Yoktu. Gelmeyeceğini anlamıştım artık.

Nefesimi üfledim bıkkınlık ile. Yapmak istediğim minik bir kamera şakası nelere yol açmıştı böyle? Bencilce davranmıştım ve Meriç'i ciddi anlamda kırmıştım. İnsanların kalplerinin kırılmasından nefret ederdim. Şimdi de kendim yapmıştım, nefret ediyordum kendimden.

Meriç bir gelse her şeyi anlatıp özür dileyecektim ondan. Onun gibi birinin hayatımda bu konumda olmasını asla istemezdim doğrusu. Çok tatlı biriydi, ondan hoşlandığım gerçeğini reddedemezdim. İlk defa böyle hisler besliyordum birisine ve ne yapmam gerektiğini gerçekten bilmiyordum. Meriç ile birlikte iken ellerim titriyor, kalbim sıkışıyor, yanaklarım alev alev yanıyordu...

Gelmeyeceğinden bir daha emin olmak için tekrar pencereden dışarı baktım. Gördüğüm kişi ile kalp atışlarım hızlanırken yutkundum. Ne oluyordu bana böyle bana?

Başımı hemencecik önüme eğdim. Ya beni gördüyse endişesine girivermiştim bir anda. Hâlbuki onu ben çağırmıştım, neden onu beklemeyeyim ki?

Kendine gel, Masal. Her şeyi bir çırpıda anlat ve Meriç ile barış. Sakin ol.

Usulca nefes aldım. İçimden üçe kadar saydım, kendime gelmek için. Saçmalama ve bam, bam, bam!

Kafenin kapısı açıldı ve Meriç etrafa göz gezdirdi. Göz göze gelmemiz ile gülümsedim zoraki bir şekilde. Bana neler oluyordu, gerçekten bilemiyordum. Değişik duygular içerisinde debelenip duruyordu, ruhum.

Gözlerim gözlerine sabitlendiğinde içindeki o ruhsuzluğu gördüm, biraz daha küfür ettim kendime. Ne kadar manyak bir insanmışım ben?

Yutkundum ve "Otursana," diyebildim. Dilim damağım kuruyup kalmıştı. Tamam, sakin ol.

Oturdu yöne aynı ruhsuzluğu ile. Kalbim bir tık kırılmış olabilirdi onun bu duygusuzluğuyla. Nefesimi üfledim, seriye bağlamıştım. Kollarını masanın üzerine bıraktıktan sonra derince soludu. Kaşlarını kaldırıp indirdi, bir şey bekleyerek.

Mal mal yaptığım şeyleri düşündüm. Şu an kafasında dönen şeyler, dudaklarından dökülse kırılacağımı bildiği için susuyordu büyük ihtimalle. Kuruyan boğazıma bir etkisi olsun diye yutkundum ama bir etkisini görmedim.

"Meriç..." diye başladığımda çenesi kasıldı. Bakışlarımı tekrar gözlerine sabitlendiğimde konuştum. "Öncelikle yaptıklarım için çok özür dilerim... Kalbini çok kırdım... Pişmanım, cidden. Ama hepsi bir kamera şakası idi. Sevgilime kamera şakası yaptım, gibi şeyler yazacaktım yapacağım reels videosunun altına..." Son söylediğim şey için sonuna kadar pişmanlık duysamda bozuntuya vermemeye çalıştım.

Hadi ama! Hislerimi neden bu kadar belli etmek zorundaydım?!

Meriç biraz şaşırdı ama bozuntuya vermek istemedi sanırım. Sakince soludu.

"Bir kamera şakası için mi söyledin o kırıcı sözleri?.." dediğinde kalbim sıkıştı.

"Cidden çok üzgünüm..." dedim çaresizce. "Her insan hata yapar. Ve affetmek sadece Allah'a mahsus değildir. Lütfen, affet beni." Pişman olduğumdan emin olmak ister gibi baktı gözlerime. Sanki gözlerindeki o soğukluk kırıldı gibi oldu. Yutkundum.

"Meriç," dedim zor güç. "Senden hoşlanıyorum... Bunu asla yalanlayamam." dedim ama devamını getiremedim. Kalbim sıkışıyordu, konuşamadım.

Benim diyeceğim şeyi beklerken yutkunup boğazımı temizledim. "Bir şansı daha hak etmiyor muyum sence de?" Söylediklerimle inanamaz gibi baktı önce ama sonra gözbebekleri yumuşadı. Kalbim boğazımda atmaya başlamıştı şimdi de...

"Çok kırdın, Masal. Geri nasıl toplayacaksın?" dediğinde onu haklı bulmama gibi bir şansım yoktu. Kırmıştım, kabul. Ama düzeltecektim. Emindim buna.

"Kalbin eskisi gibi olmayacak, biliyorum. O zaman sen de benim kalbimi benle paylaşırsın. Zira sonsuz bir sevgi besliyorum. Sonsuza kadar yeter." Neler demiştim ben öyle? Kendimde değildim.

Müzik bir tebessüm ile karşılık verdi, söylediklerime. Bu tebessüm bile mutlu etti beni.

"Emin misin bir daha kırmayacağına?" diye sorduğunda başımı salladım hemen.

"İnsan, bir hataya bir kere düşmeli..." dedim, sessizce. Neden bir anda sessizleştiğimi anlayamazken o konuştu.

"Hiçbir şey denemeden öğrenilmez." deyip sandalyeden kalktı. Şaşkınca ona bakarken gülümsedi. "Akşam görüşürüz." dedi ve arkasını döndü. O kafeden çıkana dek ne olup bittiğini inanmayan gözler ile seyrettim.

Ne yani? Affetmiş miydi?

Ne salaksın be, Masal! Tabii affetti.

İç sesimin beni kendime getirmesi ile ayaklandım. Bir daha üzmeyecektim onu.

🧃

FİNALE SON 2!

Bu bölümden sonra baya bir zaman atlaması olacak.

Diğer bölümü de gönderirim birazdan. Şimdiden keyifli okumalar.

Milkshake | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin