2.7

752 65 8
                                    

Hırkamı alıp evden çıkmadan önce anneme seslendim. "Anne ben amcamlara gidiyorum," Annemin onay sesi ile hemen ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Meriç'in yazdıkları ile şok geçirmiştim resmen. Çünkü Meriç birin ilk defa böyle duygular besliyordu ve beslediği duygular faso çıkmıştı.

Aysel yengemin kapıyı açması ile selam verdikten sonra hemen içeri daldım. Emre odasındaydı büyük ihtimalle. Allah'ım bir yamdan üzülüp bir yandan Meriç'in bu hâllerini gördüğüm için mutlu olan bu kulunu affet.

"Meriç nerede, Aysel yenge?" dedim cevabını bilsem de. Yani kadının yanından direkt Meriç'in yanına gidersem tabii ki de abes dururdu.

"Odasında yavrum. Ama bir şeyler oldu bu çocuğa. Maça güle oynaya gitti, geldi bir karış yüzle eve. Bir şey zaten anlatmaz, odadan da çıkmıyor..." Kadın da haklı tabii. Çocuğu hiç böyle şeyler yapmayan bir insan bir anda bunları yaşarsa şok geçirir.

"Ne oldu ki?" dedim salağa yatarak. "Ben de ödev hakkında bir şey söylemeye gelmiştim..." dedim. Yalan yüzünden ölecektim bir gün.

"Sen bir bak o zaman," dedi. " Ben de mutfağa geçeyim. Yemek yapacağım daha... Ay bu çocuk bir gün öldürecek beni." diye yakına yakına mutfağa yürüdü.

Aysel yengemin mutfağa gitmesi ile adımlarımı Meriç'in odasının olduğu yöne doğru attım. Ne olmuştu acaba? Cidden merak ediyordum.

Meriç'in odasının kapısını çaldım ve gir komutunu beklemeden girdim. Çok merak ediyordum. Odaya girdiğimde Meriç yatağa uzanmıştı. Cidden bu kadar vahim miydi durum? Hayır yani bu kişi Meriç olmasa tamam diyeceğim de, Meriç'ten bahsediyoruz.

"Hey!" diye seslendiğimde bu tarafa döndü yüzünü. "Ne oldu sana düzgün bir şekilde anlat." deyip hemen yanına oturdum. O da yatakta doğrulup oturur pozisyon aldı.

"Off ben niye sana yazdım?" Yav bu çocuk valla maldı. Şeytan diyor, al şu yastığı boğ şu malı... Ama işte, o kadar iyi kalpliyim ki...

"Off sen mal mısın? Madem sorgulayacaksın neden yazıyorsun?" dedim sinirle. Yok, en iyisi ben kendimi boğayım.

"Bilmiyorum ki ya. O an ne yaşadığımı bilmeden sana yazdım," İyi bok yedin dememek için kendimi zor tuttum.

"Ay tamam. Anlat," dedim konumuzu değiştirerek.

"Ben niye böyle oldum ya." Soru sormamıştı, yakınmıştı. "Ben bu kızı ne ara sevdim zaten?" Ben sana dedim ama. Büyük sözü dinleseydin olmazdı böyle şeyler.

Aynen kanka, Meriç'ten iki ay küçük olduğunu kimseye söylemezsen belki inanırlar.

İç sesim bile zeki anasını satayım.

"Lan yeter. Olayı anlat," diye onu susturduğumda yutkundu.

"Masal benimle çıkar için birkaç günlüğüne birlikte olmuş..." Anlattığı şeyle boğazım düğümlendi. Onun da sesi titremişti zaten. "Ben de salak gibi gittim mutlu oldum buna." Off, bu çocuk yakında depresyona da girerdi ha.

"Ya ben sana dedim," dediğimde gözlerime baktı 'ne zaman?' der gibi. Doğru. Dememiştim.

"Ne zaman kuzen? Sen hep Masal'ı korudun," Ya of, tamam suçluyum. Seni de uyarmam gerekliydi ama nereden bileyim çapkın kuzenimin kalbinin kırılacağını?

"Şu an kendime sövüyorum." deyip ekledi: "Lan o bana niye baksın ki?" Şu an seni o kadar iyi anlıyorum ki...

"Anlıyorum," diye mırıldandım. "Anlıyor musun sahiden?" diye sorduğunda başımı salladım. "Maalesef. Sorduğum şeyi bende kendime sormuştum bir ara..." dediğimde şaşkınca bana baktı.

"Ne ara aq? Benim niye haberim yok?" dedi hemen.

"Anlatsam anlamazdın ki..." dedim ben de. Doğruydu. Üç yıl önceye dayanıyordu sonuçta mesele ve Meriç 9. sınıftayken tam bir ergendi. Mal mal arkadaşlar edinmişti, fazlaca. Hepsi de çıkar içindi yanında ama bunu anlaması çok geç olmuştu...

"Kim ulan bu kişi?" dediğinde kısıkça güldüm. Hadi ama! Benden bunu beklememeliydi. "Kimse," dediğimde o da kısıkça güldü.

"Emre de mi lan?" diye sordu bir anda. Ne ara anlamıştı?!

"N'alaka, n'alaka?!" dedim hemen. Allah'ım etrafımda zeki insanlar doluydu.

"Anladım," dedi gülümseyerek. "Çok belli ediyorsun kızım sen de," diye eklediğinde sertçe yutkundum.

Gözlerim kocaman oldu. Göz göze geldiğimde hemen ellerime indirdim gözlerimi. "Ne ara anladın?" dediğimde güldü. "Emre bizim takıma geçtiğinde ona olan davranışlarından anlatmıştım."

"Off bi' bu çocuk anlamadı onu sevdiğimi." dedim ve hemen ekledim. "Bak ona bir şey söylersen seni gebertirim, Meriç! Deşerim karnını, uçlu kalemle." dediğimde kahkaha attı.

"Uçlu kalemle?" deyip tekrar güldü. Sinirle ona baktım. "Bak söyleme sakın. Ben ona söyleyeceğim zaten. Berbat etme hiçbir şeyi!" Sıkı sıkı tembihlemekte yarar vardı. Manyaktı çünkü benim kuzenim. Öterdi her şeyi...

"Tamam la." dedi. Neşesi biraz yerine gelmişti sanki.

"Söz ver?"

"Ne manyaksın ulan sen. Tamam, söz," dedi gülüp. "Ama bir düşün, ara-" dediği şeyi hemen kesip yandaki yastığı aldım ve kafasına vurdum.

"Ya kıt mısın amk? Hayır!" dedim inlercesine. Sok şunu beynine. "Bak, söylersen o uçlu kalemi sokarım sana. Nereye gelirse," Sinirlendiğim zaman ağzımın bozulmasına engel olamıyorum maalesef.

"Tamam, tamam," dedi uslu çocuk moduna girip.

"Afferin." dedim neşelenerek.

"Şimdi benim Masal'ı nasıl yolacağımı konuşalım," dediğimde bir anda yüzü gerildi.

"Hayır, yüzünü bile görmek istemiyorum onun," dedi fıslıldama tonundaki sesiyle. Ama yapma ki böyle...

"Off ne dedi bu kız sana?" dediğimde yatağa tekrar uzandı.

"Unutmak istiyorum yaşadıklarımı, hatırlatıp durma." dedi boğuk sesi ile.

"Off," tekrar ve takrar ofladım ve merak altında kaldım. Öğrenmezsem ölürdüm ki ben.

Ayağa kalktım ve kapıyı açtım. "Öğrenmezsem ölürmüşüm," dedim. Hemen bana döndü.

"Bak gidip ona bir şey sorma," dediğinde kapıyı kapatıp tekrar oturdum.

"Sen anlat o zaman."

"Anlattığıma değmeyecek şeylerdi. Çapkın olmak en iyisi. Olmasam bile böyle bilsinler," dedi. Masal, ne yaptın bu çocuğa sen amk? "Bir kulağından girip diğerinden çıkmasın bu anlattıklarım. Ben ciddiyim. Kapansın bu konu." Ben bu konuyu kapatmazdım ama Meriç'in daha fazla üzülmesini istemiyordum.

"Tamam," dedim. "Kapansın."

Milkshake | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin