Yatağımda uzanmış, ne düşüneceğimden habersiz günün ağrımasını beklediğim anlarda komodinin üstünde duran telefonuma "Ramazan bayramınızı sağlıklı, huzurlu geçmesini diliyorum" gelen mesaja uzunca baktım. Bir mesaj anca bu kadar yapay, isteksizce ve kalıplaşmış bir şekilde atılabilirdi. Dikkatimi herhalde en çok yükleme ağır olmasından çok basitçe oluşu çekmiş olabilir "Diliyorum."
"Diliyorum" sözlükte bakacak olursanız; kimden ve neyden olduğu önemsiz bir şeyi istemek.
- Sen Blablabla; Blablabla'yı, Ramazan bayramının sağlıklı ve huzurlu geçeceğini hiç kimsenin tesiri altında hastalıkta ve sağlıkta diliyor musun.
- Evet, evet, evet, yüzbinlerce kez evet. Diliyorum.
Eğer bir şeyi istiyorsanız onun için kendinizden bir şey katmalısınız. Aksi taktirde bir cümlenin ağırlığını taşıyamayan yüklem gibi, çökebilir ve ağızda yapay bir tat verebilir.
Empati yapacak olursam, herhalde ben Ramazan bayramın sağlıklı ve huzurlu geçmesini dilemezdim. Sevdiğim birinin sağlıklı ve huzurlu bir bayram geçirmesini istiyorsam, sağlıklı olduğunu ya da huzurlu olduğunu bilmem gerekir. Aksi halde eğer sevdiğim biri sağlıklı ve huzurlu geçirmiyor ve ben bunu bilemiyorsam o zaman gerçekten sevdiğim biri olmaktan çok uzak, alelade biri olduğunu düşünür ve menfaat ilişkisi kurduğum birine ise yapaylık davranmazdım.
Bana kalsa ben olmasını istediğim bir şeyi beklerdim. Yani sözlükteki anlamıyla umanlardan biri.
"Ramazan bayramını, sevdiklerinle huzurlu ve sağlıklı geçmesini umuyorum."
Sevgili okuyucu umarım sen de umanlardan biri olursun.