Bölüm II

20 5 0
                                    

Elimde alışveriş poşetleriyle eve yürüdüğüm, hafif yorgunluk belirtisi olmasına karşın yolun çoğunu atlattığım için sıraydı. Hava sıcak olduğunda terliyor ve eve gidince üstümü başımı çıkarıp, duşa girmek istiyordum.

Yaklaşık 50 adım uzaklığımda olan kişiyi gördüğümde beynimin onu tanıdığını veren sinyaller verdiğini anladım. O da beni tanımış gibi gözlerini kısmış kim olduğumu anlamaya çalışıyordu. Her adımda bir birimizi daha iyi tanıyor  ama çıkaramıyorduk. Bir birimizin arasında bir adım kala artık ikimizde birbirimizi tanıdığımız ama ismen çıkaramadığımız fark etmişçesine cümleye ilk kim gireceğini bekliyorduk.

Sonunda karşımdaki tanıdığım sima ismimi hatırlayamadığı için utandığını belli etmemek istercesine: 

-Aaa, Nasılsın, uzun zamandır görüşemiyoruz, nerelerdesin, ne yapıyorsun?

Soruları bilerek hızlı sormuştu ki cevaplarımın uzun olmasını umuyor, ismimi hala hatırlamaya çalışıyordu.

- Evet uzun zaman oldu, ben de yeni taşındım buraya çok olmadı. Biliyorsun ki aynı sektördeyim. Sen nasılsın, neler yapıyorsun?

diye sorduğum sırada bana evlendiğini, çocuğu olduğunu ve mutlaka görüşelim kalıp cümleleri kullandıktan hemen sonra yanımdan ayrıldı. İkimizde o an bir birimizin ismini hatırlayamadığımızla kalmıştık. 

Bir tek isim hatırlama olmadığını eve gittiğimde anladım. biz ikimizde bir bir birimize ilk sorduğumuz soruya cevap vermemiştik. Koca bir NASILSIN. 

İnsanlar bir birlerine yapay bir şekilde kalıp olarak o kadar çok nasılsın demiş ki, bir zaman sonra sorunun varlığını unutmuş cevap verilmez olmuş. Bir insanın ruhunu, bedenini anlamak için sorulan en önemli sordur halbuki.

-Bu gün nasılsınız Ali bey, ağrılarınız hafifledi mi?

Bir doktorun sorduğu en önemli sorudur, eğer nasıl olduğunu bilmez ise tedavinin ilerleyip ilerlemediğini anlayamaz, tahayyül edemez.

Sorunun içten olması alınan cevabın içtenliğini de arttırıyor. Bir insan ruhunun ya da bedenin kötü, acı içinde olmasına karşın "İyiyim" gibi yapma cevaptan en azından kurtulmuş oluyor. İçtenlikle sorulan koca bir "NASILSIN" karşısında insan, bedeninin, ruhunun acılarına, kötülüklerine karşı daha kötü ya da daha acı çekmiyor. Bu da hayatı daha yaşanabilir kılıyor.

Nasılım, nasılsın, nasıl, nasılız, nasılsınız, nasıllar sorusunun bir insana sorulduğu ama cevabının tek düzeyliği  yüzünden de sorunun monotonlaşmasına itebiliyor bazen. Halbuki bir arabaya sorulduğuna ya da bir geyiğe sorulduğunda cevabı daha ilginç kılabiliyor. 

- Anlatsana gördüğün geyik nasıldı. 

- Avcının patlayan tüfeğinin sesini duyunca gözlerindeki biriken korkuyla kaçmaya başladı ama ona rağmen yine de güzeldi.

Bu cümleleri insan için çeviriyorum;

- Anlatsana gördüğün kız nasıldı.

- Avcının patlayan tüfeğinin sesini duyunca gözlerindeki biriken korkuyla kaçmaya başladı ama ona rağmen yine de güzeldi.

Herhalde insanın karşısındaki kişiye içtenlikle koca bir "NASIL"  sorusu sorması, unutulmamasını da sağlıyor.

Sevgili okur... Sana koca bir NASILSIN diye sormak istiyorum, cevabın ne olursa olsun. 



Kafası Karışık AnekdotlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin