Sanrılarım tepemde, kulağımda insan sesleri. Kimi şarkı söylüyor, kimi ismini. Sanrılarım tepemde, kulağımda insan sesleri, kimi gülüşünü saklıyor, kimi gözlerini. Ama her biri bir hatıra. Bir şair var tepemde durmadan bir şiir söyler sanki ezberlemiş gibi:
"Ölmek uyumak sadece! düşünün ki uyumakla yalnız
bitebilir bütün acıları yüreğin,
çektiği bütün kahırlar insanoğlunun."Şair söyler sözlerini ama kalanı düşünmeden.Zamanın bilmediğim öncesi bir haberci, kelamını söyler; en vefasız olan, yüreğinin hatıralarına saklanır. En sert görünen kalpler, bir çocuk merhameti ile ağlar durur. Dokunulmaz olan, kırılır cam gibi. Haberci, kelamından bir haber, şakırdıyor hala bildiği tüm türküleri " Bu sabah ölmüş ş ş ş. Yarın öğlene namazına mütakip kılınacakmış ş ş ş. Ölüm bir anda gelmiş ş ş. Zaten hastaymış ş ş." ...
Ey sözlerin hakimi, saklı olanın şairi! Kalanı neden düşünmedin o vakit. Düşünce dehlizleri, duygu denizleri seni tatmin etmiyor mu artık. Duygulara şair olan söyle, ne vakit görmedin, ne vakit duymadın; Acıyı bir kez yaşayanın nüks eden acısını.
Ey ölüm! Dost değil miydik seninle, son bir kez olacaktı dansımız. Ne vakit giriverdin görmedim. Bak! Hatıralarımın odalarını acı tablolar sarmış. Madem gözlerime kan düşecekti, söyle o vakit neden çıkarmadın onları.
Sanrılarım tepemde, kulağımda insan sesleri. Her biri bir gürültü, susmuyorlar. Her biri bir hatıra unutulmuyorlar. Sanrılarım tepemde, düşüncelerim esir her birinde bir mahmuz, yürüyorlar. Mahmuzların sesi, durmuyorlar.
SANRILARIM TEPEMDE, TEPEDE BİR ÖLÜM, BİR HABERCİ, BİR DE ŞAİR. KULAĞIMDA İSE İNSAN SESLERİ, DURMADAN ADIMI SÖYLÜYORLAR.
Üç sene boyunca bize daha doğrusu bana emek vermiş ve çokça da didiştiğimiz hem Almanca (dersinden hep sebepsizce kalırdım), hem tiyatro hocama ithafen. Umarım verdiği emeklerin suyu hürmetine, rahmetini esirgemez rabbim.