Yeni bir başlangıç

321 30 35
                                    

Gözlerimi dakikalardır hareketsizce beni izleyen bedene çevirdim. Dolu gözleri ve şaşkın bakışlarıyla onu son gördüğüm anki haline çok benziyordu.

Aralanmış ağzından bir kaç kelime çıkmak istermiş gibi oldu bir kaç saniyeliğine. Yapamadı, konuşamadı. Dili tutulmuş gibiydi. Şaşkınlığını ve üzgünlüğünü saklamak gibi bir endişesi de yoktu üstelik.

Gözlerimi yere çevirdim. Onu böyle üzgün görmeye her zaman dayanamazdım. O da dayanamazdı beni üzgün görmeye. Ne zaman ağlasam benimle birlikte o da ağlardı. Ağlamasa bile kızarırdı gözleri hemen. Çok eskide kalsa da özünü en iyi ben biliyordum. O, o zamanlar sadece bana açmıştı gizli benliğini.

Bir adım yaklaşmaya çalıştı ama başaramadı.

Gitmek istedim. Hatta yok olmak, buraya hiç gelmemiş, onunla hiç karşılaşmamış olmak... bile bile buraya gelmem bile saçmalıktı. Neden yapmıştım? Arkadaşım için mi? Yoksa yıllardır görmediğim yüzünü yeniden capcanlı bir şekilde karşımda görmek için mi? Ben bile bilmiyordum cevabını.

"Sen..."

Diyebildi sonunda. Kısık sesiyle konuşmasına rağmen duvarlara çarpıp yankılandığını ve kulaklarımı o özlediğim sesiyle doldurduğunu hissedebiliyordum.

Sadece bir kaç adım uzağımdaydı ama hala ulaşılması en güç yerde gibi geliyordu. Benim için hep zordu o. Bir iyiydi bir kötü. Anlayamazdım asla. Eskiden kalma bir histi bu, yakından tanıyordum.

Özür dilemek istedim ama hangi yüzümle dileyecektim ki. Ne dese haklıydı ama bana göre ben de haklıydım. Küçüktüm, küçüktük.

"Mashiho..."

Adımı hep böyle çok güzel telaffuz ederdi. Annemden sonra en çok onun ağzına yakıştırmıştım. Şimdi de özlemle yeniden adımı seslenmesini bekliyordum. Aptalın tekiydim. Ona böyle çabuk bağlanacak bir aptaldım sadece.

Yerdeki bakışlarımı yeniden ona çeviremedim. Dedim ya gücüm yoktu.

"Özür dilerim."

Her gözlerim dolduğunda apaçık bir şekilde çatlayan sesimden bir kez daha nefret ettim.

Görüşüm gittikçe bulanıklaşırken yanağımda hissettiğim soğukluk ile yaşları artık göz kapaklarımın daha fazla taşıyamadığının farkına vardım. Yere çöküp daha sert, avazım çıktığı kadar bağırarak ağlamak, saatlerce hayatımda hiç dilemediğim kadar özür dilemek istesem de yapamazdım. Hiç bir şeyi değiştirmezdi. O benden kopmuştu artık.

Dudaklarımı daha sert ısırıp kalkan kabukları soydum. O da benden farklı değildi. Yaşları pınarlarından akmamak için zor dayanıyordu.

Özlediğini de biliyordum. Özlemişti beni, adım kadar emindim buna.

Boş tuvaleti dolduran zil sesi kurtarıcım olmuştu adeta. Eskiden bir saniye bile yanından ayrılmak istemeyen ben, şimdi defolup gitmek için tanrıya yalvarıyordum.

Elimin tersiyle akan yaşları silip hızla çıktım tuvaletten. Beni durdurmaya yeltenmedi bile. Böyle bir şey yapmasını bekleyemezdim de zaten. Durdursa ne diyecekti ki? 'Neden gittin' mi? Hah klişe...

Buna benim karar vermediğimin kendisi de farkındaydı. Yine de ikimiz de kendimize acı çektirerek birbirimize ulaşma çabasına girmemiştik. İkimiz de aptaldık.

Bunca yıl sonra beni tanıması bile garipti aslında.  Değişmiştim. Eskisi kadar alıngan değildim ve eskiye nazaran daha güçlü bir vücudum vardı. Ona bakışlarım değişmemişti ama. Aynanın yansımasından görmüştüm. O da bana hala eskisi gibi bakıyordu. Her ağladığımda benimle birlikte ağlayan Junkyu gibi.

Sevinebilirdim, beni tanımıştı sonuçta.

Sensedim | MashiKyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin