Elimdeki içki şişesini yere bırakırken bulanık olan görüntüm yüzünden biraz affalladım. O kadar fazla içmiştik ki adımı bile unutacak raddeye gelmiştim.
Buraya gelirken Junkyu'nun da burada olacağını bilmiyordum. En azından bunu bilerek yapmamıştım. Bunun için bana kızamazdı. Bu sefer sorunun cevabını biliyordum. Arkadaşım için burdaydım, onu bu evden kurtarmak için.
Düşüncelerim, görüşüm, yaşadıklarım, yaptıklarım öyle bulanıktı ki şu an ne ara Yoshi'nin saçına yapıştığımı bilmiyordum bile. Üstelik Junkyu da bizi ayırmaya çalışıyordu. Bu bulanık görüşüme rağmen onları tanıyabilmem bile garipti.
Sonunda Yoshi ellerini sertçe çektiği saçlarımın arasından çekip koltuğa sızdığında Junkyu hızla bileklerimi kavradı. Kaçmamı engellemeye çalışıyordu.
Birbirimizi bulduğumuzdan beri ilk yüzleşmemiz olacaktı bu. Okulda birbirimizi sık sık görsek de kaçmaya devam etmiştik hep.
Sıkıca tuttuğu bileklerimden beni çekiştirerek Jihoon olduğunu zar zor anladığım kişi tarafından gösterilen odaya sürükledi.
Kısa ve dar koridoru geçtikten sonra sonunda odaya ulaştık. Bileklerimi bırakıp kapıyı arkamızdan kapattı ve sırtını kapıya yasladı.
Zaten ayakta dikilecek halim olmadığı için direkt yatağa oturdum. Başım öyle bir zonkluyordu ki vücudum kafamı kaldıramıyordu artık.
Derince bir nefes alıp gözlerimi yumdum. Sanki varlığını görmezden gelmeye çalışıyormuş gibi.
Odayı nefes seslerimiz doldururken ikimiz de konuşacak gücü kendimizde bulamadık. Bir süre, o kadar uzun bir süre öyle durduk ki vücudum uyuşmaya başlamıştı.
İlk atağı benden beklediğine emindim ama yapamazdım. Bencildim, bunu en iyi o biliyordu. Yine ve yine ondan bir şey bekliyordum.
Beni şaşırtmayıp yavaş ve savsak adımlarla yaklaştı ve yanıma oturdu. Uzun süredir böyle yakın durmamıştık. Belki de onu uzaktan seyretmek bile özlemimi atmaya yetiyordu. Aslında yetmiyordu. Sadece yalan söylüyorum, aldırmayın.
Benim de duyabileceğim derecede derin bir nefes aldı. Canı sıkkındı.
Bunca yıl görüşmemiş olmamıza rağmen konuşacak hiç bir şeyimiz yok gibiydi. Halbuki konuşacak o kadar çok şey vardı ki. Ona anlatmak istediğim her şey sadece boğazımda bir yumru olarak duruyordu. Konuşamıyordum. Konuşmamaya yeminli gibi.
"Seni özledim."
Biliyordum, beni özlediğini biliyordum ama ilk söyleyeceği şeyin bu olacağını düşünmemiştim. Garipti işte. Her zaman olduğu gibi.
"Ben de seni özledim."
Zoraki konuştum. Boğazım düğümlenmişti uzun süre konuşmadığım için.
"Neden hiç aramadın?"
İşte buna bir cevabım yoktu. Bencildim. Her zaman karşıdakinden bir şey bekleyen bencil bir aptaldım.
Konuşamadıklarımı sindirmek için sertçe yutkundum. Boş duvarı seyreden gözleri bana çevrildi. Gözlerine bakmak istedim uzun uzun. Ben ağladığım için hemen kızaran kömür siyahı gözlerine... utandım. Onu da yapamadım. Söz de değişmiştim değil mi? Ona karşı aynıydım hala.
Dakikalarca sustum. O da dakikalarca bir cevap bekledi.
Suskunluğum rahatsız edici bir dereceye geldiğinde yeniden derin bir nefes aldı.
"Bugünlük bunu boşverip sadece eskiden yaptığımız gibi sarılarak uyumak ister misin?"
Bana yöneltilen soruyla kalbim yerinden çıkacakmış gibi atmaya başladı. Heyecanla ona dönüp başımı salladım.
Kolları bütün bedenimi sararken sımsıkı sarıldım ona. Yumuşak yatağa vücudum değdiğinde titrer gibi oldum. Bunu hissetmişti sanki. Daha da sıkı sarılır gibi oldu.
Çenesini kafama yaslayıp bir süre sakince nefeslendi. Nefes alış verişi bile o kadar güzeldi ki benim kulağımda, sabaha kadar dinler, gıkımı da çıkarmazdım.
"Özür dilerim... bunca zaman sana ulaşmadığım için."
Kafamı kaldırıp oldukça yakınımda duran yüzüne baktım. Asıl özür dilemesi gereken benken o özür diliyordu.
Boşverip kafamı göğsüne iyice gömdüm. Özlediğim kiraz çiçeği kokusu burnuma dolarken tekrar tekrar içime çektim. Eğer yapabilseydim alıp kokusunu sadece kendime saklardım da. Bana özel, sadece benim için böyle güzel koksun istiyordum.
Daha fazla konuşmadan sadece uyuduk ikimiz de. Tek ihtiyacımız olan böyle bir yakınlıktı ama özlemime bu bile yetmemişti, yetmezdi.
Kapalı gözlerime rağmen tüm gece doğru düzgün uyumayıp beni izlediğini hissetmiştim.
Kırgındı ama yine de özlemişti beni. Sakalayamıyordu özlemini, küçük bir çocuk gibiydi hala. Ondan ayrıldığım günkü gibi, küçük bir çocuk...
____
Bu bölüm Querencia'nın 4. bölümünde MashiKyu arasında geçenleri anlatmak için yazıldı. O bölümü okumak isteyebilirsiniz💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sensedim | MashiKyu
Teen FictionDünyada her şeyin bir sonu vardır... İkisi de bu sözü çok iyi biliyorlardı ama sonu gelen şeyin aşkları olduğunun farkına varamadılar. (Querencia'daki MashiKyu için yazılmış bir kitaptır.) 20.08.21 - 04.03.22 ... 1 #mashikyu [210821] 1 #yedam [16092...