Acımasız Tanrının Güzel Günahkarı

2.7K 258 326
                                    


2 yıl sonra

"Jimin!" Hoseokla bahçede yürürken bir çocuk koşarak yanıma geldi, benden küçük görünüyordu "y-yani Jimin sunbae diyecektim, özür dilerim" koşmaktan yanakları kızarmış bir halde nefesleniyordu, Hoseok bana başıyla kenardaki masayı gösterip oraya doğru yürümeye başladı, bende çocuğu dinliyordum. "önemli değil, adın.. " sorar bir sesle konuştuğumda gözleri kocaman olmuştu "ah, şey, ben 1.sınıftan Hyunjin. sende geçen senenin sınav soruları var mı diyecektim, bölüm birincisi olduğunu duydum da".

Tahmin ettiğim gibi benden küçüktü, gülümseyip "olacaktı sanırım, notlarıma bakmam gerekiyor" diye cevapladım , Hoseokun oturduğu masadan bize yaptığı kaş göz işaretlerini umursamadan cebimden telefonumu çıkarıp rehber kısmını açtım "bulunca seni aramam gerekiyor değil mi? "  biraz flörtöz bir sesle konuştuğumda dudaklarını yalayıp numarayı söyledi.

"görüşürüz Hyunjin" uzaklaşan çocuğa gülümseyerek bakıyordum ama gözden kaybolduğu anda gülüşüm solmuştu, boş boş eklediğim numaraya bakıp telefonu cebime attım ve saatlerdir özürlü gibi hareketler yapan arkadaşımın yanına gittim.

"sen de tam playboy oldun ha" o sırıtarak benimle dalga geçerken ensesine bir şaplak indirip karşıdaki sandalyeye oturdum "kıskanma seninde olur" "kıskandım valla, taş gibi çocuk" ilk başta öylesine içtiğim, sonradan bağımlılık haline gelen sigarayı dudaklarımın arasına yerleştirirken mırıldandım "idare eder".

Aslında çocuk cidden yakışıklıydı, 2 yıl önce olsa onu tavladığım için sevinç çığlıkları atardım ama şu an o ruh halinde değildim. "Jiminciğim rica etsem sigara içmek yerine bir şey söyler misin? Garsonlar kötü kötü bize bakıyor da" sigaranın külü masaya dökülürken "sen söyle" diye cevapladım ve dumanı gülerek Hoseokun yüzüne üfledim.

"para olsaydı işte" diye söylenirken duman gözüne girmesin diye gözlerini kapatmıştı "ben bir şey istemiyorum, zaten yurda gideceğim ders çalışmam lazım" sandalyeyi itip kalkarken Hoseok söylenmeye başlamıştı "ineklemesen olmaz sanki" onu umursamayıp el sallayarak uzaklaştım . İki yıl önce birisi gelip bana istediğim bölümü değiştirip psikoloji seçeceğimi ve ilk yıldan bölüm birincisi olacağımı söylese götümle gülerdim ama tam olarak öyle olmuştu ve tüm bunların tek bir sebebi vardı .

Koridordaki birkaç kişiyle muhabbet edip sonunda yurttaki odama girdiğimde kapıyı arkamdan kapattım , oda da tek kişi kalıyordum çünkü rahatsız edilmek istemiyordum . Duvara asılı gazete yazılarının yanına gidip belki de milyon defa okuduğum satırları tekrar inceledim : şirket sahiplerinin ani ölümleri , sebebi bilinmeyen ölümler , mafyalarla ilgili haberler . Ama hiçbirinde onunla ilgili bir şey yoktu , görünmez gibiydi . Bütün işi yapıp parasını alıp ortadan kayboluyordu .

Bunlardan bir şey çıkmayacağını anlayıp masanın üstündeki yarım bıraktığım kitaba yöneldim. "Suçlu Psikolojisi"  kitabı alıp kendimi yatağa attım ve kaldığım yerden okumaya devam ettim "Tanrı Kompleksi : katillerin hepsi olmasa da , çoğunda tanrı kompleksi olduğu görülür . bazı insanlar yaratıcıya , bazı insanlar enerjiye inanır . Bu insanlar ise yaratma gücünün kendi içinden geldiğine , yapabildikleri şeylerin kendilerinin yaratıcı olduğuna dair bir kanıt olduğuna inanırlar . Tohum ekiyorum , yetişiyor ; Seks yapıyorum , çocuğum oluyor (başka bir insan yaratabiliyorum) ; Birini öldürmek istiyorum ve bunu yapıp hayatını ondan alabiliyorum.".

Son okuduğum cümleyle irkilmiştim , yazan şeyler bana oldukça tanıdık gelmişti . "Bu insanlar ilk başta zararsız görünen şeyleri takıntı haline getirirler : başarı , para , iyi bir vücut . Ama artık kendilerini kontrol etmek yeterli gelmez , başka insanlar hakkında söz sahibi olmak isterler. Bu kontrol hissi manipülasyondan cinayete kadar gidebilir" Hissettiğim rahatsızlık artınca kitabın kapağını kapatıp yatağa attım , her şey onu anlatıyordu .

Söylediği her şey daha dünmüş gibi zihnimde dönerken kafamı dağıtmak için kumandaya uzanıp televizyonu açtım , yabancı bir haber kanalı açıktı , zaten yurdun kanalları pek kaliteli olmadığından umursamayıp yatakta uzandım ve düşüncelerimi bastırmak için sesi açtım . "Evet sıradaki habere geçiyoruz , ünlü oyuncak firmasının sahibi Xi tanımayan yoktur , başbakanın kardeşi olmasına rağmen siyasetle ilgilenmek yerine çocuklar için bu firmayı açtığını söylemişti , ölüm haberi ise herkesi yasa boğdu." kimin öldüğünü anlamadığım için kaşlarımı çatarak dirseklerimin üzerinde doğruldum ve haberi dikkatle izlemeye başladım . 

"Araştırmalar devam etse de şu anki tahminler bir suikaste kurban gittiği yönünde , yarın saat 9da Kanadanın Ottava bölgesinde cenazesi kalkacak , başbakan kardeşinin cenazesine şahsen katılacağını duyurdu..." spiker kadın konuşmaya devam ederken duyduğum şeyle beynimden vurulmuşa dönmüştüm ; suikast ve Kanada . 

O mu yapmıştı? O yaptıysa işi bitti demekti değil mi? Geri dönmüş müydü? Peki 2 yıllık psikoloji öğrencisi olarak bu adamın ciddi bir hasta olduğunu, üstüne üstlük katil olduğunu bilmeme rağmen hala yolunu gözlemem benim de deli olduğum anlamına gelmiyor muydu?

Stresle tırnaklarımı kemirirken dudağımdaki parlatıcı dağlıyordu, beni bu lanet huyumdan koparan şey ise çalınan kapının sesi olmuştu, hemen saçlarımı düzeltip 2 adımlık oda da kapının yanına gittim.

Derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalışıyordum ve bunu yapınca yemin ederim ki kapıyı açacaktım, ama duyduğum ses buna engel oldu.

"Tanrın geri döndü, güzel günahkar"

.

.

.

Selam, biraz depresifim bu bölüme yansıdıysa kusura bakmayın.

Aslında bu kitaba bölüm yazmak içimden gelmiyor ama istediğiniz için atıyorum, sonuçta o kadar okuyorsunuz kimsenin beklentisini kırmak istemem.

Her zamanki gibi tahminler buraya

Görüşürüz sizi seviyorum <3

Feminen | YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin