4

493 64 31
                                    


""

4; soyadı hırs, kim taehyung

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

4; soyadı hırs, kim taehyung

-

Büyük televizyonda dönen dizi arkaya koyduğu alkış efektini bilmem kaçıncı kez devreye soktuğunda, irkilip gözlerimi televizyona çevirdim. Kafam onca şeyle doluyken, -özellikle de sırf Taehyung'tan uzaklaşmak için- açık olan ekran artık ilgimi çekmiyordu. Taehyung parmağı için arkada bir şeylerle uğraşmış, daha sonra yukarıya çıkmıştı. Eğer beni onun evinde tutacak bir zorunluluk olmasaydı, kesinlikle kendi evinde ona posta koymaya çalışmamdan sonra kapı dışarı ederdi beni. Üstelik öğrendiklerimin ardından içimde, başını korkunun çektiği tonla duygu oluşmuştu.

Arkamda duyduğum adım sesleriyle televizyonu elimdeki kumandadan kapatıp sıkıntıyla başımı arkaya çevirdim. Taehyung aradan görebildiğim kadarıyla parmağına geçirdiği anahtarlığı gürültülü bir sesle birkaç kez çevirip cebine attı. Üzerindeki kolsuz tişörtün yerini, kısa kollu bir tişört almıştı ve geriye taranmış saçlarına bakılırsa bir yere yolcuydu.

Oturduğum deri koltuktan tek seferde kalkıp koridorda dış kapıya ilerleyen Taehyung'un yanına adımladım. Dış kapıya yakın yerde, hiç düşünmeden elini attığı yüksek tabanlı bir spor ayakkabıyı ayağına geçirirken hemen arkasında durksayan bedenimi güya görmüyordu. Üst dudağımı kemirmeye başladığım sırada burnumdan gülercesine nefes verdim. Cidden beni görmezden geliyordu fakat koridordan geçip giderken anahtarlığının çıkardığı sesle dikkat çekeceğini çok iyi biliyordu. Beni getirebileceği bir oyun olduğunu mu düşünüyordu? Saf değildik, ikimizde. Kaldı ki, en başında birbirimize bunu çok güzel kanıtlamıştık.

"Parmağın daha iyi görünüyor," dedim yalnızca küçük diş izlerinin göründüğü parmağını işaret ederek. Taehyung masada duran siyah gözlüğü gözüne yerleştirirken, dilini dişlerinde gezdirdi. Parmağını ısırdığımdaki halinden eser yoktu, hatta aksine güler gibi ses çıkararak, "Senin şu hırçınlığını dizginleyebilirsek, iyi anlaşacağız," diye söylendi. Oldukça keyifliydi sesi.

Beni oyuna getirdiğini sandığı sırada parmağını ısırdığım için sert bir tepki vermiş, başta canının acıdığını düşündürmüştü bana. Fakat şuan daha iyi anlıyordum ki, tepkisinin can acısı ile alakası yoktu, hatta izleri sarma gereği dahi duymamasına bakılırsa hoşuna bile gitmişti. Onun tek sıkıntısı sık sık çarpışmamıza neden olan hırsıydı, ikimizde elde etmeyi seven tiplerdik ve benzer kutuplar bu kez birbirini büyük bir hızla çekiyordu. Bu doyumsuz hisler, bizi çevrelemişti.

"Bende geleceğim, nereye gidiyoruz?" dedim yanına ilerleyip ayakkabımı dolabın üstünden alırken. Dışarı çıkmak her ne kadar tehlikeli olsa da, evde öylece oturmamın bir anlamı yoktu. Taehyung'un nereye baktığını ayırt edemediğim siyah gözlük camlarına kısa bir bakış attım. Şaşırtarak beni reddedecek herhangi bir harekette bulunmamıştı. "En yakın ihtiyaç merkezine, bu kıyafetler seni bir yere kadar idare eder,"

23+29 | vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin