5

1.3K 116 276
                                    

"bak beni üzmemek için söylüyors-"

ömerin cümlesini yarıda bırakan şey hürkanın ayağa kalkıp zaten tuttuğu bileği yatak odasına çekiştirmesiydi.

arada esniyor ve her esnediğinden adımlarını hızlandırıyordu. sonunda üst kata çıkmış ve yatak odasına girmişlerdi birlikte.

bir süre ikisi de hiçbir şey yapmamış öylece ayakta dikilmişti. tabii hürkan tekrar esneyince kendilerine gelmiş ve yorgun bedenlerini yatağa atmışlardı.

"iyi geceler." dedi hürkan. sesi oldukça alçak ve yorgunluktan dolayı kalın bir tondaydı, derinden geliyordu. ömer kendine itiraf etti, hoşuna gitmişti. o da "iyi geceler." diye fısıldadı. yatakta biraz kıpırdanıp sırtını hürkana döndü.

yattığından beri yastıktan burnuna ilişen erkeksi ve yumuşak koku bu sefer daha ağır geliyordu. bu biraz sersemlemesine sebep oluyordu. gerçekten hoş ve rahatlatıcı bir koku olduğunu düşündü.

koku her arttığında hükanın ona biraz daha yaklaştığını fark etti bu defa. bunun hürkanın kokusu olduğunu anlamak pek zor olmamalıydı ama ömer bunu çok geç fark etmişti.

geç fark etmek ile anlatmak istediği ise hürkanın kollarını beline sarıp kafasını boynuna gömmesiydi.

"rahatsız olmuyorsun değil mi?"

nefesleri düzensiz bir şekilde ömerin boynuna çarpıyor ve huylanmasına sebep oluyordu.

"h- hayır."

yatıyor bile olsa kaskatı kesilmiş ve kalp atışları hızlanmıştı. parmaklarından başlayarak vücuduna yayılan karıncalanma onu epey rahatsız etmişti.

parmakları bir süre daha vücudunu okşadı, ardından kollarının ağırlığı arttı. zaten boynuna çarpmaya başlayan nefesler düzenli hale geldiğinde anlamıştı ömer uykuya daldığını.

tabii onun bütün uykusu kaçmış yerini heyecan ve garip hisler sarmıştı.

neler oluyor?

düşüncelerine engel olamıyor, tam uykuya dalacakken boynundaki nefesleri hissediyor ve dahada heyecanlanıyordu. neden böyle hissettiğini anlayamıyordu.

kafasını kurcalayan onca şey hürkanın mırıltılarıyla son bulmuştu. söylediği şeyler anlaşılmıyordu bu yüzden odağını tamamen oraya verip dinlemeye başladı.

mırıltılar bir ara kesilsede "ömer." diye sayıkladığını duyabilmişti. bu, heyecan yerine vücudunu korkunun sarmasına sebep olmuştu.

"hürkan?" endişesi sesine de yansırken konuştu.

hürkan sustu. uyuyor muydu bilmiyordu. yoksa yine kabus mu görüyordu? ama daha yeni uyumuştu, nasıl bu kadar hızlı rüya görüyor olabilirdi ki?

endişesi mümkünmüş gibi daha da arttı. hürkanı rahatsız etmemeye çalışarak yüzünü ve vücudunu ona döndü. elleri hala belindeydi bu yüzden baya bir efor sarf etmişti.

görüş açısına hürkanın yüzü girdiğinde ise gözlerinin kapalı olduğunu fark etti. uyuyordu.

elini yavaşça hürkanın yanağına götürdü. dokunmaya korkuyordu, onu rahatsız etmiş olmaktan korkuyordu. neredeyse değmiyordu eli, o kadar narin koymuştu ki yanağına. baş parmağıyla dudağının kenarını okşadı. "hürkan" dedi. sesi yorgunluğuyla karışmıştı.

"ömer?" gözleri yavaşça aralanırken dudaklarından dökülen kelime çok masum çıkmıştı. ah, evet. birde bu ömerin ismiydi değil mi?

"üzgünüm uyandırdım. y- yani çok özür dilerim. uykun var zaten, ben en-"

"şhh. sorun değil."

"ismimi sayıkladın, korktum. kabus mu görüyordun?"

"ismini mi sayıkladım? hayır kabus falan görmüyordum." uykulu sesi oldukça ağırlaşırken ne dediği anlaşılamaz bir hale geliyordu.

hürkanın gözleri ömerin eline kaydığında fark etmişti baş parmağıyla hala dudağını okşuyor olduğunu. hızla çekti elini, garip bir görüntüydü sonuçta.

"saat çok geç oldu."

"biliyorum."

"uyku düzenin mahvolacak."

"pff, umrumdaymış gibi davranmak istemiyorum. bozulsun."

"ama hürkan benim için değm-"

"değer ömer."

az önce hürkanın yüzünde olan eli, bu sefer hürkanın parmakları ile sarıldı. zaten az olan mesafeleri dahada azalırken rüyada olup olmadığını sordu kendi kendine. kalp atışları hızlandı, vücudu tekrar karıncalandı, nefes düzeni bozuldu ve göz temasından kaçındı.

evet. rüya değildi...

RÜYA DEĞİLDİ!?

"ömer."

"efendim."

göz temasından ne kadar kaçınıyor olsada belinde olan eller onu kendine çekti ve bakacak başka bir yer bırakmadı. göz teması kurduğunda ise karşısındaki dudaklar bir şey söyleyecekmiş gibi aralandı, aynı hızla kapandı.

"bir şey mi oldu?"

"hayır."

kalp atışlarından ziyade yüzünü adeta okşayan sıcak nefese odaklanmıştı. vücudundaki karıncalanma geçmiş, nefesleri karşısındakina uyum sağlamıştı. tabii bunların yerini alan şey karnındaki kasılmalar olmuştu.

öyle bir zamanda girmişti ki hayatına, pes edecekti. önüne gelebilecek olan her şeye göğüs gerebilecek bir gücü kalmamıştı ve hürkan gelip ona destek olmuştu. tanrının ona göndermiş olduğu bir borçtu belki de. geri alacaktı. sevdiği herkes gibi...

uzun süredir fark etmeye başladığı değişik duygular hürkanla olan yakınlaşmaları ile daha değişik bir hale gelmiş ve bütün yetilerini ellerinden almıştı.

"uyu artık."

"neden? rahatsız oldun sanırım."

"dediğim gibi uyku düzenin bozulacak ayrı-"

"sikeyim uyku düzenimi. neden taktın bu kadar?"

"bilmem."

"bazen garip davranıyorsun."

"uykum var."

"ne oldu bir anda?"

"bir şey olmadı."

"gerçekten garip davranıyorsun."

"uyu."

"ya bak sikicem uykusunu, neler oluyor?"

"bir şey olduğu yok hürkan."

sinirle elini belinden çekip sırtını döndü ömere. tabii diğer eli hala ömerin elinin üzerindeydi.

kalp ritimleri düzene girdiğinde bu saçma şeyden kurtulmak istedi. hürkan ne tepki verirdi? başından beri saçmalıktı. denk gelen duygusal boşluktan başka bir şey değildi.

evet, duygusal boşluk. kendisine hatırlattı, neredeyse intihar edebilecek bir dönemdeydi. bu yüzdendi. en yakın arkadaşına aşık olacak hali yoktu.

bir anda aklına saçma düşünceler giriyordu aralarındaki mesafeler azalınca. bu kadar basit miydi teslim olmak?

ne tür boktan bir yaz dizisiydi bu?

karanlık dünyasını renklendiriyor olması aralarındakinin sadece bir aşktan ibaret olabileceği anlamına gelmiyordu.

böyle düşünmesine sebep olan neydi bilmiyordu ama hemen vazgeçmesi gerekiyordu. neden bir anda aşka bağlamıştı ki?

aptal!

𝗰𝗮𝗳𝘂𝗻𝗲 ༆𝗽𝗼𝗿𝗴𝗼𝗹𝗮Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin