2 bira almış kumların üzerinde oturmuş içiyorduk. sahil fazla sessiz ve bomboştu, sadece dalga seslerini ve yakınlardaki birkaç barın açtığı müzikleri duyuyorduk. hoştu.
biramdan bir yudum aldığımda hürkanın beni izlediğini fark edip ona döndüm. son zamanlarda garip davranıyordu. nedenini bilmiyordum ama rahatsız da olmuyordum.
onu öptüğüm gün- yani beni öptüğü gün- yok.
birbizimizi öptüğümüz günden beri? garipti. hatırlıyor olduğunu düşünmek istemiyorum, zaten hatırlamıyor. yani. öyle söylüyor. siktir ya, umarım hatırlamıyordur.düşündükçe garip hissediyorum. iğrenmek değil de, ikimiz yakın arkadaşlarız sonuçta, suçlu hissediyorum. yaptığım şey doğru değildi, hiçbir zaman da olmayacak. yapmamalıydım. beni öptüğünde onu itip uzaklaşmalıydım.
"ne düşünüyorsun?"
"ha?"
"bir şeye canın mı sıkıldı?"
kafamı iki yana salladım düşüncelerimden kurtulmak için. aslında biliyor musunuz? onunla içmek isteyişimin bir diğer sebebi ona öpüştüğümüzü- bunu söylemek garip hissettiriyor. herneyse. ona öpüştüğümüzü söylemekti. yani bunu bilmeliydi. belki iğrenecek ve benden soğuyacaktı ama umrumda değildi. ondan saklamak veya hiçbir şey olmamış gibi devam etmek saçma geliyordu. şaçmaydı da. ayrıca onca zamandır ona söylememiş olmak da ikinci bir hataydı.
"hayır. sıkılmadı." sesim titrekti.
"bir sorun var gibi gözüküyor. fazla düşüncelisin."
"sorun yok. ama evet düşünceliyim. sana söylemek istediğim bir şey var ve nasıl söyleyeceğim hakkında hiçbir fikrim yok."
siktir. keşke bunu söylemeseydim.
"kızacağımı mı düşünüyorsun? kötü bir şey mi?"
"hayır kızacağından değil ve kötü bir şey de değ- aslında sayılır. yani öyle sanırım. bilmiyorum."
cidden bilmiyordum. kötü hissediyordum ama iğrenmiyordum ve çok takamıyordum da. gecelerdir bunun yüzünden uyuyamasamda f-
"meraklandırıyorsun."
"yani şeyle ilgili." duraksadım. "sarhoş olduğun gece-"
"bir şey olmadığını söylemiştin. kötü bir şey mi yaptım? siktir ya hatırlamıyorum. ne yap-"
"aslında birlikte yaptık- yani böyle diyince garip oldu. birlikte yaptık derke-"
"ne yaptık? biraz daha açık konuşur musun? bilmece çözmek istemiyorum."
nasıl söyleyebilirim ki!? bir anda öpüştük mü diyeceğim? yada sen beni öptün? ama birlikte yaptığımızı söyledim. zaten birlikte yapmış sayılırı- sonra bende onu öptü- sikicem.
"biz. birlikte-"
"ney?"
"yaptık."
"ne yaptık ömer, ne diyorsun?"
"öyle bir şey değil. yani öyle bir şey sayılır mı bilm-"
"söyleyecek misin artık?"
parmaklarımla oynamaya başladım. yüzüne baktıkça kendimi daha da kötü hissediyordum. hiç yapmamamız gereken bir şeydi ama onu suçlayamıyordum. sarhoştu çünkü, ne yaptığının bilincinde değildi ama ben ayıktım ve bunu bilerek yaptım. isteyerek.
ondan yararlanmış sayılır mıyım? ne kadar da iğrenç.
"hürkan. biz öpüştük." dedim. ardından derin bir nefes aldım ve zar zor onunla birleştirdiğim gözlerimle tepkisini izledim.
"n-ne?"
tamamen açılmış gözleri, donmuş vücudu ve kaşlarının çatıklığıyla çok şey anlatıyordu bana. tam şuan iğrendiğini söylemesini ve kalkıp gitmesini bekliyordum ama o asla beklediğim şeyleri yapmadı. kalkıp gitmek veya bana küfredip iğrendiğini söylemek yerine öylece oturdu.
"yani sen beni öptün, sonra ben seni öp- orayı hiç açmayayım." parmaklarımla oynamaya devam edip göz temasından kaçınarak başımı eğdim. "öyle yani. öpüştük biz."
"seni öptüm öyle mi?"
"öyle old- detaya girmesek?"
"hassiktir ya. b- ben özür dilerim. bilerek yapmadım. yani hatırlamıyorum bile! benden iğreniyorsun öyle değil mi? üzgünü-"
"sorun yok. senden iğrenmiyorum."
"neden söylemedin? söylesen bir şey değişmezdi ama en azından biliyor olurdum. şimdi hiçbir şey olmamış gibi mi davranacaksın?"
parmaklarımdaki gözlerimi ona çevirdim. bu konu hakkında konuşurken yüzüne bakmakta hala zorlanıyordum.
"herkes hata yapabilir. ayrıca yaptığın şeyin farkında bile değildin. unuttum bile."
"sen ne yaptın?"
"ne?"
"seni öptüğümde. sen ne yaptın?"
"hiçbir şey." doğruları söylemem gerekiyor muydu? sanmıyorum. böyle saçma bir şey yapıp durumu daha da derine çekemeye gerek yoktu. "şaşırdım ve tepki veremedim. bu kadar."
"gerçekten özür dilerim."
"sorun yoook. diyorum ya 'unuttum bile.'"
"aramız açılacakmış gibi hissediyorum. bana eskisi gibi davranmayacaksın."
haklı mıydı? bilmiyorum. şuan ona karşı duygularım değişmemişti. hala yakın iki arkadaştık ama ilerde sırf bu yüzden değişir miydi bilemiyordum.
"bu olayın üzerinden neredeyse 1 hafta geçti ve sana farklı davrandım mı? hayır. davranacak olsaydım zaten davranırdım."
"haklısın."
"hala yakın 'arkadaş' mıyız?" dedi. karanlıklta olsakta sokak lambasının hafif loş ışığı sayesinde gözlerinin dolduğunu görebiliyordum.
"öyleyiz." dedim. "yakın iki 'arkadaşız.'" yumruk yapıp uzattığım elime o da yumruk yapıp vurdu. gülümsedim. birasını kaldırıp bana doğru uzattı. "o zaman; yakın 'arkadaşlığımıza" dedi sessizce. gülüp kaldırdığı bira şişesine kendi bira şişemle vurdum. "yakın arkadaşlığımıza!"
bira şişelerini kafamıza diktiğimizde bardan biraz da olsa gelen ve insanların bağırarak eşlik ettiği şarkıya odaklandım. başta tam anlayamasamda ses biraz daha artıp netleşti;
"ı don't wanna be your friend, I wanna kiss your lips"
--bölüm sonu--
girl in red 🛐
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝗰𝗮𝗳𝘂𝗻𝗲 ༆𝗽𝗼𝗿𝗴𝗼𝗹𝗮
Teen Fictionhayatını, sigara ve birkaç bira şişesiyle evinde sürdüren ve depresyonun farklı bir boyutuna ulaşan ömer, hayatına giren hürkan sayesinde içine düştüğü karanlık yüzünden asla ulaşamadığı ışığı bulur. hürkan, ömer'in hayatının nasıl ilerlediğini ve n...