Herkese merhabalar.
Uzun zaman oldu bölüm atmayalı. Umarım küsmemişizdir. Herkesin bildiği gibi zor dönemlerden geçiyoruz ve bende bir öğrenci olarak bundan daha fazla etkileniyorum. Kısacası zorlanıyorum bir hayli.
Elimden geldiğince bölüm atacağım artık ama kısa ama uzun. Ne olursa oolsun atacağım. Çünkü burada sizlerle bir şeyler daha kolay atlatılabiliyor. Yalnız olmadığımı hissedebiliyorum.
Bu bölümümüz biraz kısa fakat dediğim gibi artık bölümsüz kalmayacağız.
İyi okumalar ♥
3.Bölüm
Gecenin sıcaklığı vücudumu rahatsız etmeye başladığında elimdeki kitabı alarak terasa çıkmak üzere odamdan ayrıldım. Sıkıcı geçen geceye birde bu hava eklenince bunalmıştım. Yemeğe gelen Miraç beni fazlasıyla huzursuz etmişti. Gerek bakışlarıyla, gerek gidişim hakkındaki boş fikirleriyle... Sonunda dayanamayıp onu terslemem herkeste şaşkınlığa sebep olduğunda üzerinde durmamış, masadan kalkarak odama çıkmıştım. Sonrasında annem ve babamın yapmak zorunda kalacağı açıklamayı düşünememiştim bile.
Terastaki ikili koltuğa oturup başımı geriye yaslarken derin derin nefes alıyordum rahatlamak için. Kısa bir süre gözlerim kapalı sessizliğe bırakmıştım kendimi. Ta ki terasın kapısı açılana kadar. Bakışlarımı kapıya çevirdiğimde annemi gördüm elindeki meyve tabağıyla birlikte. Gülümseyerek oturuşumu düzeltim ve yanıma gelmesini bekledim. "Meyve yemeden yatmanı istemedim." Diyerek tabağı kucağıma bıraktı.
"İyi düşünmüşsün annem," dedim tabağın içinden çatalımı alıp bir kavun parçasına saplarken.
Yanımda oturmuş öylece beni izliyordu annem. Bakışlarında bile hasret akıyordu. Elimdeki çatala bir meyve daha saplayıp yemesi için uzattım anneme. Isırıp çiğnediğinde tabağı masaya bıraktım. "Anlat bakalım annem, mahallede neler oluyor?"
"Bir şey olmuyor ki yavrum, hep aynı şeyler. Sensizlik belli ediyordu daha çok."
"Nasıl belli ediyordu?" dedim sırf konuşmak olsun diye. Annemin sohbet etme isteğini kıramazdım.
"Sen gittiğinden beridir Melike bir bize, bir Gül teyzenlere gelip gidiyordu. Yardım diyordu ama ben pek inanmadım." Derin bir iç çekerek karşı evi, İsraların evini, gösterdi. "Niyetlenmiş kendini Miraç ve Mehmet'e beğendirmeye. Allah affetsin gencecik kız için böyle düşünüyorum ama ne yapayım, tüm mahallenin diline düşürdü kendini."
Dönüp karşı eve baktığımda sabahki görüntü gözümde canlandı. Başımı iki yana sallayarak def ettim düşünceleri. "Abime gitmez Melike, anne. Abim asker, kız biraz tez canlı. Dayanamaz mesafeye." Ve Miraç'ı pat diye öptü.
"Mehmet istemez zaten onu. Gül teyzen de diyor bizden uzak olsun, diye." Omzumu silktim hafifçe. "Valla istesin veya istemesin annecim. Bizi ilgilendirmez Miraç."
Annem bakışlarımda hüzün arıyordu fakat aradığını göremeyince başını salladı. "Artık bizi ilgilendirmiyormuş güzel kızım." Diyerek ayağa kalktı ve başımı öptü uzun uzun. "Sen öyle diyorsan öyledir."
Elini öperek göz kırptım. "Aklını öyle şeylerle doldurma sende. Herkes kendisine baksın."
"Öyle öyle," dedi ve yanağımı okşadı. "Sende çok oturma, gece serinliği hasta etmesin."
Hafifçe kahkaha atıp anneme baktım. "Anne ben doktor oldum, hatırlıyorsun değil mi?"
"Aman, doktorsun diye annen tavsiye vermesin mi?"
![](https://img.wattpad.com/cover/268971952-288-k301489.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pabucumun Ağabeyi
Teen Fiction"Abi, demen lazım bücürük." Mihra kaşlarını çatarak kendisinin boyundaki çocuğa baktı. Minik işaret parmağını sol gözünün altına bastırıp aşağı kaydırarak dil çıkarttı. "Pışşık! Asıl senin bana bücürük yerine Mihra demen gerek." "Yok, sen bücürüksün...