Hepiniz yeni kurguma hoş geldiniz. Daha önce 6 numarayı okuyan varsa onun devamı olarak değil ama içinden birşeyler bulabileceğiniz bir kurgu yazmaya çalıştım. Bu sefer bir düzen oturtup bölümleri cuma akşamları 21.00 da atmaya karar verdim. Zaten eğer bir aksilik olursa panomda yazıp haber veririm. Hikaye yeni olduğu için öne cikmasi adına bu bölüme bol bol yorum yapıp oy verirseniz çok sevinirim.
"Al kızım al bak şu okunmuş suyu. Peşine de pirinci yut. Hadi canımın içi hadi."
Anne terörü
"Annecim üniversite sınavına gireli yaklaşık 3 sene oluyor ama yine de sen bilirsin. İnsan ilk iş gününde okunmuş pirinç mi yer Allah aşkına?"
İlk iş günü için uykusuzluktan göz altları mor olan Melodi yoklaması.
Burada
Annemin sesini kulak ardı edip dolabıma yöneldim. İş kıyafetlerimi henüz almamıştım. O yüzden beyaz bir tişört, altına da siyah bir kot pantolon giydim. Oldukça sade ve şık olmuştum.
İş kıyafeti dediğim şeylerin Beşiktaş lisanslı ürünleri olması da hayatımın en önemli detayıydı.
Omuzlarımda hissettiğim baskı ile hemen arkama döndüm. Babam da antrenman kıyafetlerini giymiş benim kahvaltı etmemi bekliyordu. Onun üzerindeki armaya bakıp sırıttım. Yıllar boyu bu arma altında futbol oynamış şimdi ise yardımcı antrenörlük görevini yapıyordu. Siyah beyaz renklerin aşığı, Beşiktaş'ın çocuğu dedikleri kişilerden biriydi.
"Eren şu kıza bir yumurta kırsan olur mu canım?"
Annem babama seslenirken bende toparlanıp masaya gittim.
"Oooo yıldız oyuncumuz Eren Yılmaz bana yumurta yapıyor. Bu ne şeref böyle."
Onunla birazcık dalga geçip beklemeye başladım. Yumurta önüme gelince kısa sürede yiyip ayakkabılarımı giydim.
"Bak Melodi biliyorsun iki kural var. Birincisi kimseye saygısızlık etme. İkincisi de Beşiktaş'ın ne kadar büyük bir camia olduğunu unutma. Tamam mı?"
Annemi de onaylayıp yanağına bir öpücük kondurdum. İkisinin de futbolcu olmasına karşın benim bu konuda yeteneğim hiç yoktu. Kardeşim Selim ise alt yapıdaydı. Umut vaat eden gençlerden biri olarak anılıyordu.
Bense matematik yapamayan basarısız bir öğrenci. Okula başladığım andan beri hep İngilizceyi sevmiştim. Diğer derslerde aldığım başarısızlıklar ile de tercüman olmaya karar vermiş, öğrendiğim 4 yeni dil ile mesleğe adım atmıştım. Bu sene üniversite bitecekti ve staj yapma zorunluluğum vardı. Çok yer araştırdıktan sonra doğum iznine çıkan tercümanın yerine benim gelebileceğim söylenmişti. Benim de canıma minnetti açıkçası. Beni kapıdan uğurlayan annemin yanağına bir öpücük bıraktım. O da aynını yaptığında evden çıktık.
Arabaya gidene kadar pek konuşmadığımızda babam da en az benim kadar stresli görünüyordu. Bana güvendiğini biliyordum ama büyük kulüplerde işler güven ile işlemezdi. Tercümeler de önemli bir görev olduğundan babam olası bir durumda kendini sorumlu hissederdi. Bu yüzden onu utandırmamak için elimden gelenin en iyini yapmak zorundaydım.
Araba durduğu an kafamı kaldırıp etrafa baktım. Gelmiştik. Cocukluğumun önemli bir bölümünün geçtiği yerdi burası. Nevzat Demir...
Babam ben doğduktan sonra 2 sene Manchester City'de oynamış sonra da annemin tedavileri için İstanbul'a geri dönmek durumunda kalmış. Geri döndüğü Beşiktaş'ta uzun seneler oynayıp futbolu bırakmış. Küçüklükten beri her maçını izliyorum. Şimdi ise Antrenörlük görevinde Burak abinin yardımcılığını yapıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİN NUMARAN? |Beşiktaş
Ficción GeneralAnnesi ve babası Beşiktaş kulübünün efsanelerinden olan Melodi onların izinden Beşiktaş'a gönül verir ama bu kez sahada değil. Tercüman olarak çıktığı antrenmanda kafasına yediği yumrukla başlayan bu macerada bizimle misiniz? "Sende farklı bir şeyl...