4-Yolcu

607 39 22
                                    

"hadi be kardeşim hadi be kardeşim. Ne var bu kadar bekliyoruz yemin ederim kafamı keseceğim şurada ya. Başlarım almanyasina."

Pasaport kontrol noktasında 1 saatten fazla beklediğimiz için artık yanımda duran Murat kafayı yemek üzereydi. Bense sinirlenemeyecek kadar stresliydim. Oldum olası hep nefret etmiştim uçak yolculuklarından. Daha doğrusu yükseği pek sevmezdim.

"İnşallah uçaktaki hostesler güzeldir. Bu kadar beklemenin tek karşılığı bu olabilir."

Alpin cümlesine göz devirirken Kartal ise ensesine çok hızlı olmayan bir tokat indirmişti. Beter olsundu.

Son kez sesli bir biçimde oflarken gerçekten sinirlerim çok gerilmişti. Sonunda sıra bize gelirken bankoda duran kadın Almanca olarak neden gittiğimizi sormuştu. Bundan daha bariz bir durum olabilir miydi ki?

Sakinliğimi koruyarak tüm takım adına cevap verdiğimde pasaportumu eline alıp detaylı bir incelemeden geçirmişti. Sonunda ikna olmuş olacak ki bir damga vurup geri uzattı. Tüm takım sırasıyla bir bir aynı işlemden geçince ise bizi bekleyen özel uçağa bindik. Kartalin yanındaki koltuğa kurulduğumda baş ağrım biraz olsun geçmemişti.

Uçağın kalkışını duymak istemediğim için kulaklıklarımı takip en sevdiğim şarkıyı açtım. Bir yandan da sessiz sessiz mırıldanıyor ve dikkatimi dağıtmaya çalışıyordum.

Ne zaman düşsem bu yalnızlığa
Kitaplar koştu hep yardımıma
Binlerce yıl önce mum ışığında
Kavuşmuşlar insanlar aydınlığa
Şimdi tüm bu ustalar izlerlerken
Ve güya tanrılar da bizlerleyken
Ne yaptık da düştük bu karanlığa?
Sanki uzanıyor ta yanıbaşımdan sonsuzluğa
Her yer karanlık. Yarından umudum yok
Aslında sorum çok ve cevaplar sayfalar dolusu önümde
Ne kadar görmek istesem de gözümle
Her yer karanlık... Her yer karanlık

Sag elimin tırnaklarını sol elime geçirmişken uçağın kalktığını anlamaya çalışıyordum. Gözlerimi araladığımda hala kalkmadığını görünce beklemeye devam ettim. Müziğin sesini bir tık daha arttırdım.

Saçımda bir hareketlilik hissettiğimde zar zor gözlerimi açtım. Yanımda oturan Kartal başımı alıp omzuna koymuştu. Bir eliyle de saçımı okşarken biraz olsun gevşedim. Gözlerimi tamamen açıp dışarıya baktım. Uçak yavaş yavaş havalanırken gökyüzü tamamen açıktı. Saçımdaki temasın beni mayıştırmasına daha fazla dayanamayarak kendimi rüyalara teslim ettim.

Kartaldan

Çok yakındı bana.. aynı zamanda çok uzaktı. Şuan başı omzumda uyurken bile uzaktı. Elimi yavaşça saçlarına temas ettirip bir süre bekledim. Zaten kolayca uykuya dalmıştı.

"Yaşamın en büyük acılarından biri hayatınızın sevgisini bulmak ve sevginin imkansız olduğunu bilmektir." Diye bir söz okumuştum geçenlerde. Gerçekten de böyleydi aslında.

Aşıktım. Hem de yıllardır. Sokakta top oynarken gol attığımda koşup boynuma sarıldığı ilk günden beri seviyordum onu. Ya da okulda saçını çeken cocuklari dövdükten sonra yanağıma bir öpücük bıraktığı günden beri. Hatta bana abi dediği günden beri.

İçimde tutmak bazen zor oluyordu ama günden güne biraz daha alışıyordum sanırım. Şuan bile saçlarına bir öpücük kondurmamak için tutabiliyordum kendimi. Bazen gözünün içine bakıp seni seviyorum diyorum ve içinde bir yerlerde anlamasını istiyorum hislerimi. Ama o bende seni deyip boynuma sarılıyor. Ben sana aşığım diye bağırmak istiyorum ama boynuma çöken yumru ile susup kalıyorum ancak.

SENİN NUMARAN? |BeşiktaşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin