04

791 84 84
                                    

   Playlist- Another story that's sad and true
     Gracie Abrams - I miss you, i'm sorry

   Playlist- Another story that's sad and true     Gracie Abrams - I miss you, i'm sorry

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hate to see you with someone new
I'll put a curse on her and you

Biri karşıma geçip sorsa hayatın nasıldı diye, omuzlarımı silkerdim bundan hemen birkaç ay önce. Hayat benim için de herkes için olduğu gibiydi çünkü. Bazen zordu bazen sıkıcı kimi zaman da eğlenceli.
Şimdi dönüp geriye baktığımda bu sıradanlığın içinde gözüme ilişen, kalbimin tekdüze ritmini değiştiren biri vardı. Asla unutamadığım, unutmayı teklif dahi edemediğim, göğüs kafesimin sarıp sarmaladığı ve içinden kimsenin koparamayacağı biri vardı.

Orta halli ailelerin oturduğu bir mahallede doğmuş en büyük şansım saydığım insanla birlikte büyümüştüm. Bu kısa hayatımın yarısı onun izleriyle boyanmıştı.

Sonrasında ortada dımdızlak ve çaresiz kaldığımı hissettiğim yalnız süreç, devamında gelen ve kendi içimde oldukça sert geçen ergenlik, birkaç depresif yarı melankolik bir kaç şarkıyla ruhumu o dizelere emanet etmiştim.

Gittiğim her yer beni sana geri götürüyor
Bildiğim her şey beni bize geri getiriyor
"Sonsuza dek" dedin, ve neredeyse inanıyordum.
Ama seni özledim, üzgünüm.

Okula gitmiş okuldan gelmiş ders çalışıp annem tarafından masama bırakılan meyve tabağındaki elmaları hiçbir zaman yememiştim. Bir süre sonra da masama elma bırakılmaz olmuştu, artık sevmiyordum.
Çünkü cansız şeylere bile anlam yükleyebilecek kadar kaptırmıştım kendimi bu dramatik oyuna.

O ne yapıyor diye kontrol ediyor hayatına girip çıkanların haddi hesabı olmayışına sinirleniyor bir yandanda da neyse ki onlardan biri değilim diye kendimi avutuyordum.

Onlardan biri olmak için değil ancak uzaktan izlemenin artık yetmeyeceğini anladığımda dönmüştüm ona. Başka çarem kalmadığında kendime son bir iyilik ya da belki en büyük kötülük sayılacak hamlemi koymuştum ortaya.
Ondan hiç gidemediğim çocuğa geri dönmüştüm. Kalbine değil ama gözlerinin önüne.
O da zaten gözünün önünde olanı kalbinin içine almaktan acizdi.
Bilemezdi. Zaten bilmemesi hepimiz için daha iyiydi.

Üzerinden günler geçmişti ama ben sanki hâlâ o anda takılı kalmıştım bozuk bir plakçalar gibi.
Sahne baştan sarıp oynuyordu gözlerimin önünde. Aynı ses ezbere dönüyordu kafamın içinde.

O gürültü ses, loş ışık, sinirli mimikleri, gerilen hatları, alkolden hemen kızarmış uzaktan bakınca bile yumuşaklığı belli olan kıvrılmış dudakları ve uzanıp bardağını sertçe masaya bırakırken belirginleşen kol damarları..
Her bir detay ezbere bildiğim bir tablo gibi tasvirleniyordu gözlerimde.

Gone //RoséKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin