Sekoya ağacının kabuğu ateş geçirmezmiş. Bu yüzden sekoya ormanında yangınlar, ağaçların içinde olup bitermiş.
Ben de bir sekoya ağacı olmalıydım öyleyse çünkü içimde böylesine büyük fırtınalar koparken dışardan dingin bir göl gibi görünmem, pek de normal değildi.
Mesela şu an kafeteryada iki kahve alabilmek için upuzun bir sırada bekleyen Jisoo gerçekte neler olduğunu bilse bana ne derdi tahmin dahi edemiyordum.
En basitinden Jungkook'la olan geçmişimi sakladığımı duysa verir miydi ateşe burayı?
Ürperdim yerimde, sanki üstümdeki kalın örgü hırkaya ve önünde oturduğum ısıtıcıya rağmen üşüyebilirmişim gibi.
Gözlerim oldukça boş bir ifadeyle insanlarda dolaşırken rasgele duraksıyordum bazı simalarda. Dünyanın merkezinde olmadığımı bilen biri olmayı geçtim kendi hayatımın başrolü olduğumu bile düşünmemiştim hiç.
Şimdi bu kadar insan boş ve sonlu hayatlarının olağan akışı içinde konuşuyor, gülüşüyor bazıları tartışıyor bazıları da şakalaşıyordu.
Kimi yağlı ve zararlı tostunu kemirirken kimi de yarınlar için güzel tercihler yaparak elmanın yanında yeşil çay yudumluyordu.Hangimiz doğrusunu yapıyorduk? Hangisi olması gerekendi?
Yeşil gömlekli çocuk mesela ,tostu yiyenden bahsediyorum, buradan çıktığında bir trafik kazası geçirse tercihini elmadan değil de sağlıksız tosttan tarafa yaptığına sevinir miydi?Yoksa yanlış tarafa yönelen seçimleri belki de geçireceği uzun hayatının sonunda zorlamaya başlarsa ne yapacaktı, kendi hatalarımızın yolunu oluşturduğu kaderle baş etmek mümkün müydü?
Nasıl yoluna koyacaktık biz bu hayatı?
Nasıl kurulurdu bu denge?
Yarınlar yok gibi yaşamakla ömrümüz sonsuzmuş gibinin arasındaki ince çizgi neredeydi?Omuzlarımı kaldırıp indirecek derinlikte nefes alıp verirken gözlerim tekrar Jisoo'ya döndü.
Sıra azalmıştı ancak geri dönmesine daha vardı.
Hırkamın cebinden telefonumu çıkarıp masanın üstündeki kitaplarımı bir yana ittim.Dün gece Jungkook'la biraz konuşma fırsatı bulmuştuk yine ve şaşırtıcı bir şekilde iletişim çabalarıma karşılık veriyordu.
Psikolojiden çok anlamazdım ancak okuduğum birkaç kitaptan öğrendiğim şeylere olduğu kadarıyla hakimdim. Jungkook arkadaş grubumuz içinde sessizleşmişti oldukça, herkes denese de sorunun ne olduğunu öğrenmeyi başaramadan dönmüşlerdi gerisingeri.
Benimle konuşmasını da aslında biraz buna bağlıyordum, yabancı biriyle konuşmak kimi zaman potansiyel yargılayıcı ya da acıma dolu bakışların pençesinden çok daha iyiydi.
Kendimden biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gone //RoséKook
Fanfictionbir kilo demir mi daha ağır yoksa ona karşı hislerim yokmuş gibi davranmak mı ? |Mayıs2021 |