Bölüme geçmeden önce ufak bir uyarı✨
❝Lütfen kitabımda başka kitap ve kitap karakterlerinden bahsetmeyin. Ben kitabımda başka kitap karakterleriyle ilgili yorumlar görmekten rahatsız oluyorum.
Lütfen başka kitaplarda da benim kitap karakterlerimden bahsetmeyin. Hepimiz burada bir şeyler yazıyoruz. Hiçbir yazarın benim yüzümden hevesinin kırılmasını istemem.❞
Belki bunu aranızda yapan yok ama son zamanlarda olan olaylar sebebiyle bu uyarıyı yapmayı boynumun borcu biliyor ve üzerime düşeni yapıyorum. Bu uyarıyı her bölüm başında göreceğimiz için bu uyarı biraz kabak tadı verebilir, bu yüzden de rahatsız ettiğim için kusura bakmayın💜💜
11. BÖLÜM: ❝BİR FOTOĞRAF KARESİ VE HATIRALAR❞
29.03.22…
Düşünceler bir bataklık gibidir. Düşündükçe batar insan. Battıkça boğulur. İnsanoğlu ne kadar o bataklıktan çıkmak için çırpınsa da çıkamaz. Son kaçınılmazdır. Düşüncelerde batan insan en sonunda kendini atacak bir yer bulamaz. Geçmişi düşünür, bugünü düşünür, geleceği düşünür… Düşündükçe de kendini yer bitirir. Tomris şu anda geçmişini düşündüğü bir zaman dilimindeydi.
Bahçe kapısının önündeki masada oturmuş elleri cebinde arkasına yaslanmış sadece düşünüyordu. Aklında tek bir soru vardı. O günü, o kanlı günü yaşamasaydı ne olurdu? O gün şehit düşen silah arkadaşlarıyla sağ salim yuvasına dönseydi ne olurdu? Nasıl şekillenirdi hayatı? Yine Kurt Timi'yle tanışır mıydı? Kurt Timi’yle nasıl tanışırdı? Evi yerine koyduğu, evindeymiş gibi hissettiği adamlar gözünün önünde şehit düşmeseydi ne olurdu? Yine hayatını altüst eder miydi? Ailesi şehit olmasaydı ne olurdu? Abla olacaktı. Nasıl bir abla olurdu? Kız kardeşi mi olurdu yoksa erkek kardeşi mi? Babası yaşasaydı tümgeneral olurdu. Babası şu hâlini görse gurur duyar mıydı? Ne derdi?
Derin bir nefes çekti içine. Açık havada bile daralıyor gibiydi. Durduğu her an, sadece düşündüğü her an geçmişi geliyor kuruluyordu gözünün önüne. Daha fazla dayanamadı. Ayağa kalktı. Çıkıp dolaşacaktı. Evi dar geliyor evinde duramıyordu. İçeri girdiğinde bakışları Yavuz'da dolandı. Yavuz uyuyordu hâlâ. Dudağının kenarında ufak bir kıvrım oluştu. Çocukluğuma dönmüş gibiyim, demişti kardeşi. Çocukluğundan bir tek kardeşi kalmıştı yanında. Bir de… Nerede olduğunu bilmediği, göreve çıkmadan önce Ayaz’ın görevden sonra karşısına çıkacağım, dediği Ezgi vardı. Neredeydi, ne yapıyordu bilmiyordu.
Salondan çıktığında mutfağa girdi. Yavuz’a not bırakacaktı. Tezgâhın kenarında duran yapışkanlı kâğıdı ve yanındaki kalemi eline aldı. “Dışarı çıkıyorum. Bir şey olursa ya da bir şey istersen ara.” Kalemi yerine bırakıp elindeki kağıtla salona girdiğinde elindeki kâğıdı Yavuz'un önündeki sehpanın üzerine yapıştırdı. Odasına çıkıp ikili komodinin üzerine bıraktığı silahını beline yerleştirdi. Cüzdanını, telefonunu ve anahtarlarını alarak odadan çıktı. Dış kapıya ilerleyip montunu üzerine geçirdi. Montunun cebine telefonunu, cüzdanını ve anahtarlarını koydu. Yürümek istiyordu. Nereye gittiğini bilmeden kafasını toplayana kadar sadece yürümek istiyordu.
Kendini evinden dışarı attığında yüzüne vuran soğuk hava montuna daha da sarılmasına sebeb oldu. Hava soğuktu.
Yürümeye başladığında derin bir nefes çekti içine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VATAN KALBİM (DÜZENLENİYOR)
Acción❝Gördüğü kâbuslar aslında yaşadığı, yaşayacağı her şeyin habercisiydi.❞ NOT: BU HİKÂYEDE AZINLIKTA OLSA DA ŞİDDET, KÜFÜR VE RAHATSIZ EDİCİ UNSUR BULUNMAKTADIR. ETKİLENECEK OLANLARIN OKUMAMASINI TAVSİYE EDERİM. NOT : BU HİKAYEDEKİ KURUM VE KURULUŞLAR...