"Hızlı ol çocuk, sabaha kadar seni bekleyemem." dedi Ateş sinirle.
"Sus ya, salak mıdır nedir?" dedi yerde oturmuş Deniz ve kafasını çevirerek başında bekleyen adama bakıp göz devirdi.
"Düzgün konuş benimle." dedi Ateş sert sesiyle.
"Konuşmazsam ne olur?" dedi Deniz ve tek hamlede ayağa kalktı.
"Ya sabır." deyip ve parmağıyla işaret parmağını şakaklarına götürdü.
"Sabır çekmene gerek yok. Beni bırakırsan rahatlarsın. Ben ancak senin ömrünü kısaltırım. Zaten şunun şurasında ne kadar daha yaşayacaksın değil mi?"
"Bu gidişle seni gömeceğim ben." dedi Ateş.
"Senden bu şekilde kurtulabileceksem bunu gerçekleştirmen için her şeyi yaparım. Bu sayede hapse girersin ve ben de öcümü almış olurum." dedi Deniz ve histerik gülüşüyle tekrar yerine oturup eşyalarını ayrıştırmaya devam etti.
Yaklaşık 2 saatin sonunda Deniz alacağı eşyaları seçmiş ve çantalarına yerleştirmişti.
"Ya şunları taşımama yardım etsene! Ağır diyorum sana!" diye bağıran Deniz önünden yürüyen uzun adama bakıyordu.
"Bana ne? Seçmeseydin o kadar eşya." dedi Ateş ve Deniz'in önünden yürümeye devam etti.
"Eğer beni alıkoymasaydın böyle bir şey yapmama gerek kalmazdı."
"Seni alıkoymuyorum, resmi olarak oğlum olan kişiyi kendi evime götürüyorum."
Deniz adamın arkasından dil çıkardı.
"Dil çıkarmak mı? Çocuk musun sen?" dedi Ateş.
Deniz şaşkınlıkla göz bebeklerini büyüttü ve bir kaç saniyeliğine duraksadı. Ateş ise kısa bir kahkaha attı.
Arabaya geçtiklerinde Deniz eşyalarını arka koltuğun köşesine koydu çünkü bagaj bir kaç eşyayla doluydu ve çantalarının kirlenmesini istemiyordu.
Geri dönüş yolunda arabayı Ateş sürüyordu ve Deniz ön koltukta bacaklarını aralamış radyoda çalan şarkıya eşlik ediyordu.
"...Should I stay or should I go now?
If I go there will be trouble
And if I stay it will be double
So come on and let me know..."Bu sırada arkadan gelen siyah bir arabayı fark etti ve elini radyoya atarak fazla yüksek olan sesi kıstı.
"Arkadaki arabayı tanıyor musun?" dedi sakince.
Ateş dikiz aynasından siyah arabayı kontrol etti.
"Sahte plaka." dedi Deniz.
"Kurtulmamız lazım şundan." dedi Ateş ve hızlanmaya başladı.
Önlerindeki arabanın onları fark ettiğini anlayan 3 kişiden biri, kafasını camdan uzatıp arabaya ateş açtı.
"Hay sikeyim! Ne oluyor?!" dedi Deniz bağırarak.
Ateş koltuğunun kenarındaki yedek silahı çıkardı ve Deniz'e uzattı. Deniz ne yapması gerektiğini anladı ve koltukta kendini çevirerek kolunu camdan çıkardı ve rastgele ateş açtı.
"Tek kişi yetişemiyorum! Başka bir şeyler düşün!" diye bağırdı Deniz. İkisi de çok yüksek sesle konuşuyordu.
"Senin işin bu değil mi?! Bir kere de kendi canın için yap!"
"Eğer bir kaç doz almama izin verseydin şuan kurtulmuştuk!" dedi Deniz Ateş'i suçlar bir biçimde.
Deniz tek eliyle silah sıkmaya devam ederken bir yandan bağırarak Ateş'e laf yetiştiriyordu. Bu sırada ormanlığın içine giren yolu gördüğünde beyninde bir ampul yandı.
"Ormana gir!"
"Ne?!"
"ORMANA GİR İŞTE!"
Ateş direksiyonu hızlıca sağa çevirdi ve ormana daldılar. Çocuğun ne kadar kurnaz olduğunu bilen adam hiç şüphesiz dediklerini yapıyordu.
Deniz elindeki silahı bırakmadan diğer eliyle torpidoyu karıştırdı. Hiçbir şey bulamadığında ağzının içinden küfür edip arka koltuğa atladı. Koltuğun arkasındaki bagaja açılan bölümde içi dolu bir pet şişe, torpil, benzin ve lastik bulduğunda gözlerinin içi parıldadı.
"Ne yapmaya çalışıyorsun?! Öleceğiz salak!"
"Pişman olacaksın!" dedi ve kahkaha atmaya başladı Deniz.
Bagaja atlayıp pet şişenin içindeki suyu rastgele ön koltuğa döktü ve lastiğin jantının ortasındaki boşluğa yerleştirdi. İçine benzin doldurup biraz sıktı ve kapladığı yeri küçültüp yanına minik torpili yerleştirdi. Arabanın arkalarından yetiştiğini gördüğünde kafasını Ateş'e çevirdi.
"Şimdi sana söylediğimde bagajın kapısını açacaksın!"
Ateş kafasını onaylar şekilde salladı.
"ŞİMDİ!"
Bagajın kapısı aralandığında lasitiği yola attı ve açık kapının arasındaki boşluktan dönerek arabanın yanına yaklaşan lastiğe 3 el ateş etti ve yüksek sesle patladığında tekrar bağırdı.
"Kapıyı kapat!"
Ateş parmaklarını üzerinde bulundurduğu tuşa tekrar bastı ve bagajın kapısı kapandı.
Deniz ayaklarını önce arka koltuğa, ordan ön koltuğa atarak eski yerine yerleşti.
"NE YAPTIĞIMI GÖRDÜN MÜ?!" Deniz kahkahalar içinde bağırıyordu.
"Sen gerçekten delisin." dedi Ateş. İstemsizce sırıtıyordu.
"Bu, bu manyak bir şeydi!" dedi Deniz ve ellerini saçlarından geçirdi.
"Resmen hayatımda 2 kez araba patlattım. İlki kolaydı gerçi, camı aralayıp bombanın pimini çek ve fırlat, bebek işi." diyerek sözlerine devam etti.
Ateş zaten bu hikayeleri biliyordu. Deniz'in yaptığı bu işte ölmemesi için çok uğraşmıştı.
Elinde olsa onu yıllar önce yanına alırdı. Ama ablası izin vermemişti. Bu yüzden gizli gizli yardım edip onları koruyordu. Ablası öldükten sonra da Deniz'in acısının biraz bile olsa azaldığını hissettiğinde çocuğu yanına almıştı.
Çünkü Ateş sözünün eri biriydi.
Kahkahalar içinde bu konuyu konuşurlarken, yani Deniz gülerek Ateş'in bildiği şeyleri anlatırken Ateş ise Deniz'in bu çocuksu hallerine gülerken, eve vardılar.
Arabadan indiklerinde Deniz direk eve adımladı.
"Arka koltuktaki eşyalarını unuttun sanırım?"
"Binlerce koruman var, söyle birine getirsinler." dedi Deniz ve omuz silkti.
"Onlar benim korumalarım, senin hizmetçilerin değil. Kendi eşyalarını kendin taşı." dedi Ateş.
Deniz savsak adımlarla arabaya yürüdü. Ateş ise onu izliyordu.
"Ulan adamın hayatını kurtardık, gördüğümüz muameleye bak!" diye sinirlendi kendi kendine.
"Konuşma kendi kendine, deli olursun. Daha ne kadar olabilirsen artık."
"Ben olmasaydım da o düşmanların leşini bir fare gibi çöpe atsaydı keşke."
"Benim düşmanlarım mı?" dedi Ateş ve histerik bir kahkaha atarak eve girdi.
Deniz bu sözün üstüne susup yürümeye devam etti. Eve girdiğinde evin hizmetlisi elinden bir tane çantayı aldı ve yükünün azalmasıyla rahatlayan Deniz odasına çıkarak eşyalarını yerleştirmeye başladı.
Bu sırada eline gelen bir kağıtla şaşırdı. Bir zarftı.
🍃🍃🍃🍃🍃🍃
ŞİMDİ OKUDUĞUN
trouvaille | bxb
Fanfiction"Çok âsi olduğunu düşünüyorsun değil mi?" Ters bakışlarımı mavilerine çevirdim. "Fikrini değiştireceğime emin olabilirsin." --- •Eşcinsel kurgu. trouvaille: Şans eseri, tesadüfen çok güzel bir şey keşfetmek.