"Günaydınlar pek sevgili arkadaşlarım, ve Ateş." Deniz sıcak selamlamasıyla merdivenlerden aşağı inen son kişi olma hakkını kazanmıştı.
"Sonunda uyanabildin." dedi Ateş.
"Uyandırsaydınız siz de."
"Elimi ısırana kadar uyandırmayı denedik Deniz." dedi Akın lafa girerek ve elinin üstündeki morluğu Deniz'in gözüne sokmak istercesine gözler önüne serdi.
"Yuh, ben mi yaptım bunu? Neyse, uyandırmayın siz de beni, uykum ağır benim. Ondan oluyor bunlar hep. Yoksa biliyorsunuz beni, tak diye uyanırım ben. Çok disiplinliyimdir."
"Biliyoruz merak etme, otur da kahvaltına başla." dedi Emre.
Deniz tatlı tatlı sırıtıp masada onun için ayrılmış yere geçti ve önüne koyulmuş boş tabağa kahvaltılıkları yerleştirmeye başladı.
"Bence enerji içecekleri tamamen yalan, ergenlik zamanlarımda çok fazla içiyordum. Hiçbir etkilerini görmedim ben, sadece çok şekerliler ve bu kendimi iyi hissettiriyordu. Gerçi o zamanlar yaradığını düşünüyordum, ağaçlara falan çıkıyordum tarzan gibi. Bunun da havalı olduğunu düşünüyordum. Ki havalı. Şahsen ben-"
"Doydum. Sağol Deniz, karnımı doyurduğun için." dedi Ateş.
"Çok kabasın. Sadece biraz enerjiğim, ne var bunda?"
"Alışırsın, merak etme." dedi Akın ve Ateş'in sırtını iki kere patpatladı. Bu sırada adamın korkunç gözlerini üstünde hissettiğini farkettiğinde hemen elini çekti.
"A- şey. Yani, kusura bakma, üzgünüm."
Ateş sandalyesini itip ayağa kaktı ve üst kattaki odasına yürümeye başladı.
"Herkes de bir garip." dedi Deniz ve önündeki tabağa geri döndü.
Uzun süreli sessizlikten sonra masadaki huzuru bozan şey Emre'nin acı dolu bağırışı oldu.
"Ah- Yuh ya ne yapıyorsun ?!!"
"Düzgün dursaydın sen de." dedi Akın ve umursamazca omuz silkti.
"Hiçbir şey yapmıyordum!"
"Bacağını benimkine değdirip duruyorsun!"
"İstemsizce yapıyordum!"
"Bu beni ilgilendirmez."
"Ama bu ilgilendirir." dedi ve ayağıyla Akın'ın ayağına sertçe bastı.
"Ahh! Sen ne yaptığını zannediyorsun?!"
"İntikamımı alıyorum!"
"Kafam şişti susun ya!" dedi Deniz en sonunda bağırarak.
Akın ve Emre aynı anda Deniz'e baktılar. Akın başını eğip yemeye devam ederken Emre masadan kalkmak için eline bir peçete alıp ağzını sildi ve sandalyeyi geriye itip masadan kalktı.
"Doymuştum ben de zaten, sona kalan masayı toplar Akıncığım." dedi Deniz ve sandalyesini itip koşar adımlarla lavabonun yolunu tuttu.
"Ya bana ne! Neden ben yapıyormuşum?!" dedi Akın çocuk gibi itiraz ederek.
"İstersen sana yardım edebilirim." dedi Emre ikilinin atışması bittikten sonra.
Akın soğuk bakışlarını Emre'ye çevirip "Hayır gerek yok. Kendim hallederim." dedi.
"Sen bilirsin." dedi ve omuz silkerek umursamaz bir tavırla oturduğu koltuğa geri döndü.
Akın oturduğu sandalyeden kalkıp kahvaltılıkları buzdolabına yerleştirdikten sonra bulaşıkları da makineye yerleştirip makineyi çalıştırdı. Bu sırada yukarı kattan gelen sesle yukarı çıkmak için ayaklanan Emre mutfakta bir şeylerle uğraşan Akın'a son bir bakış atıp adımlarını Ateş'e yöneltti.
Odasına yerleştirilmiş eşyaların arasında bir radyo bulan Deniz ise yatağına sırt üstü yatıp ahşap tavana bakarak şarkıya eşlik ediyordu. Üst katın tamamını dolduran şarkı sesi ile dünyadan tamamen kopmuş gibi hissediyordu. Kendini oldukça huzurlu hissederken kapısı çalındı.
"Müsait değilim, sonra gel." diye seslendi. Kapısı yavaşça açıldı ve Ateş içeriye doğru adımladı.
"Sana müsait değilim demiştim." dedi sinirle.
"5 dakikaya aşağıda ol Deniz." dedi Ateş baskın bir tonda ve kapıyı çekip çıktı. "Boş dokokoyo oşoğodo ol Donoz. Sen kimsin de bana emir veriyorsun, dümbelek? Olmayacağım işte, burada böyle oturacağım. Bakalım ne yapabilirsin." dedi Deniz kendi kendine.
Basamaklardan normal adımlarla aşağı inen Ateş salonda rahatsızca oturan Emre ve Akın'a katıldı. Bir kaç dakikanın sonunda basamaklardan çatık kaşlarıyla inen Deniz'i görünce bıyık altından gülümsedi. Deniz ise Ateş'in yüzüne bakmadan Akın'ın çaprazındaki tekli koltuğa oturup ayaklarını kendine çekti.
"Saat 3'te buradan ayrılacağız. 5 saat kadar var. Yavaştan hazırlanmaya başlayın. Ben Deniz'i alacağım, Emre ise Akın'ı alacak."
"Anlaşarak hareket ediyorsunuz sanırım." dedi Akın ağzının içinde mırıldanarak. Ateş ise onu duymamazlıktan gelerek sözlerine devam edecekken Deniz konuşmaya atladı. "Nereye gideceğiz? Nasıl gideceğiz? Ne kadar kalacağız? Yolculuk çok uzun sürer mi?" Diye sorularını art arda sıraladı tek nefeste.
"İzmir'e gideceğiz. Farklı arabalarla gidip yol ortasında arabaları değiştireceğiz. 2 hafta kadar kalacağız. Yaklaşık 5 saat sürer."
Deniz Ateş'in onun sorularının tamamını eksiksiz cevaplamasına şaşırmıştı. İç çekip önüne dönmesi ya da tamamen duymamazlıktan gelmesini bekliyordu. Düşünceleri arasında kendini hızlıca koltuğa bıraktı ve bacaklarını koltuğun kol yerlerinden sallandırdı. Koltukta dümdüz oturmayı rahatsız buluyordu. Ve artık konuşacak bir şeylerinin kalmadığını bildiğinden bunu yapmakta bir sakınca görmemişti kendi kendine.
Ateş ona bakarak kaşlarını havaya kaldırdı ve önüne döndü. Koltuktan aşağı sallandırdığı beyaz pürüzsüz bacakları ve dizlerindeki hafif kızarıklık gözler önündeydi. Ve Ateş istemsizce bu görüntünün ne kadar hoşuna gittiğini düşündü. Gözlerini pencereye dikmiş çocuk arada hafif bir şekilde yutkunuyordu ve bu adem elmasının yukarı aşağı hareket etmesini sağlıyordu. Ateş gözlerini Deniz'in her yerine değdirdi. Öyleydi ki artık Deniz'in tüm vücudunu kafasından çizebilecek gibiydi. Çocuk ince ama çok uzun sayılmayan parmaklarını gerdirip yanağına vuruyordu. Bir şeyler düşündüğü apaçık ortadaydı.
Gözlerinin dolandığı yerleri yeni fark eden Ateş ise bakışlarını hemen yere çekti. Böyle bir şeyi yapamazdı. Ona bu şekilde bakmamalıydı. Ne yaptığını sorgulayıp uzun süre kendini suçladı. Düşünceleri arasında kaybolmamak için ise hızlıca ayaklanıp yukarı kata çıkmak için yeltendi.
Bu sırada arkasından gelen sesin yönüne döndü.
"Ateş."
"Hm?"
"Konuşalım mı biraz?"
"Odama gel."
Deniz kafasını sallayıp bacaklarını koltuğun kol dayama yerinden aşağı indirdi ve ayaklarını yere bastı. Ateş ise basamakları hızlıca geçip odasına ulaşıyordu.
Ateş'in arkasından odaya giren Deniz konuşmaya başladı.
"Teşekkür ederim."
"Neden?"
"Beni korumak için bu kadar uğraştığın için."
"Bunu senin için yapmıyorum çocuk, herkes için yapıyorum."
"İyi işte, teşekkür ederim."
"Rica ederim."
Deniz adımlarını kapıya yönlendirdi ve kapıyı açıp odadan çıktı. Ateş ise dudağının kenarındaki tebessüm parçasıyla çocuğun arkasından bakakaldı.
Tıpkı annesine benziyordu.
🍃🍃🍃
ŞİMDİ OKUDUĞUN
trouvaille | bxb
Fanfiction"Çok âsi olduğunu düşünüyorsun değil mi?" Ters bakışlarımı mavilerine çevirdim. "Fikrini değiştireceğime emin olabilirsin." --- •Eşcinsel kurgu. trouvaille: Şans eseri, tesadüfen çok güzel bir şey keşfetmek.