Bölüm 19 ꨄ Gölgelerde saklanan hayatlar

486 44 5
                                    

Helloo~ bunca zaman bölüm atmadıktan sonra yeniden buradayım- bu klişe paragrafı artık ezberlediniz biliyorum ama ÖFMMÖSMVBŞEMF
Neden bölüm atamadığım ve burada olamadığım hakkında panomda bir paylaşım zaten yaptım ✨

Umarım keyifle okayacağınız bir bölüm olur 🍀

🎧 Circa Waves - T-shirt weather

Mutsuz insanlar, dünyaya uzak pencerelerden bakan renk körleridir.

Bongcha birkaç gün önceye kadar dünyanın siyah ve beyazdan oluştuğunu düşünüyordu. Yaşadığı kabuk ve birkaç yer dışında renk renk çiçeklerin bile griye büründüğü mutsuz, umutsuz bir evrenin esiriydi. Tüm renkleri en canlı tonlarıyla görmeyi o da dilemişti elbet, fakat dış dünyadaki insanlardan korkup her daim kabuğuna çekilmeye devam etmişti.

Onun aksine Jungkook, o renklerin ta kendisiydi. Fark etmeden kızın hayatına girmiş ve bir anda o koyu animasyonu en canlı tonlarına bürümüştü. Jeon Jungkook onun için çıkan güneşle birlikte doğan gökkuşağıydı.

"Bongcha, biraz daha çörek ister misin?"

Fakat bu gökkuşağı, Jungkook olmasından kaynaklı, gökyüzündeki tüm dikkati üzerinde istiyordu.

"İstemez, o istemez. Bongcha benim dükkanım dışındaki çörekleri pek sevmez."

Oturduğu yerde kibar lokanta sahibi Yong-hwa'nın teklifini elini hızla sallayarak reddetmişti Jungkook. Ardından kısık bir sesle mırıldanmıştı. "Bir de Eun teyzeninkileri tabii..."

Bongcha'nın buradaki şeyleri yemesini istemiyordu. Daha çok; onun buradaki çörekleri daha çok beğenip kafeye gelmeyeceğini düşündüğünden bunu yapmıştı. Eun teyzenin o tatlı elmalı çöreğini Jungkook burada kaybedemezdi.

Jungkook kalkmayı düşünürken tüm lokantayı kaplayan bir sesle Yong-hwa'nın telefonu çaldı. Dükkan sahibi cebinden telefonu çıkarırken ikiliye de beklemelerini söyleyerek bir süreliğine yanlarından ayrıldı.

"Bongcha, artık gitsek mi?"

"Tamam, bence de kalkalım. Changhyunlar da bizim için endişelenmiş olabilirler. Ama önce Bay Yonghwa'nın dönmesini bekleyelim."

Jungkook kaşlarını çatıp dadağını büzerken hadi canım ifadesini yüzüne yerleştirmiş ve "Telefonuma bir mesaj dahi gelmedi, biri tarafından kaçırılsak bizi ektiler de birlikte takılmaya gittiler diye peşimize bile düşmezler. Ne endişelenmesinden bahsediyorsun Bongcha?"

Bongcha üzerine örttüğü minik battaniyeyi düzeltirken bir anlığına Jungkook'la göz göze geldi. Haklı olabilirdi...

Kısa bir süre sonra ortamdaki atmosfer biraz değişmişti. O an Jungkook'un bakışlarını şefkatli ama bir o kadar da meraklıydı. Oturduğu sandalyeyi biraz çekerek kendisini Bongcha'ya yaklaştırdı.

"Bongcha? Ben şey diyeceğim. Sen-" Duraksamıştı. Jungkook demek istediği şeyi kafasında toparlamaya çalıştı. Bongcha'nın nasıl bir tepki vereceğini kestiremiyordu, onu üzmek istemediği gibi şu anki neşesini da kaybetmesini istemiyordu.

"Buraya gelmeden önce, yokuşun aşağısında ben bir şey gördüm. Ama emin değildim. Şuan bile hala emin değilim. Sadece bunu sana nasıl soracağını bilmiyorum ve-" Bongcha düz bakışlarının aksine şefkatle yumuşamış olan elini Jungkook'un koluna uzattı ve hafifçe dokundu.

"Çekinmeden söyle bana, her ne ise bir şey demeyeceğim."

Jungkook yüzüne yayılan ufak tebessümle dudaklarını araladı. Söyleyebilirdi.

Debt Line // Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin