Genç kız yorgun bir şekilde asansöre binmişti. Sanki saniyeler önce üzerinden içerisinde sumo güreşçileri taşıyan bir tır geçmişti. O kadar yorgundu ki parmağını oynatacak mecali bile yoktu.
Şuan tek istediği şey iki gün önce gelip yerleştiği teyzesinin evine bir an önce gidip, teyzesinin yardımıyla yumuşacık olan yatağına uzanmaktı. Tek bir hücresini dahi oynatmak istemiyordu. Yorulmuştu. Bu sıcak ayın başında yeni başladığı iş onu yormuştu.
Asansöre sandalyesinin bir köşesine taktığı ponponlu anahtarların sallanmasını sağlayarak girdi. Yavaşça olduğu yerde sandalyeyi çevirdi ve derin bir nefes aldı. Bu zordu. Günü oldukça yorucu geçmesine rağmen bir de sandalyesiyle baş etmek zordu. O an hareket etmedi genç kız. Perçemlerinden biri kulakları ardındab çıkıp usulca sol gözünün üstünü ve yanağının bir kısmını kapattı. Fakat o elini kaldırıp da saçını yüzünden çekmek için hareket etmedi. Ciddi manada enerjisi torku. Oynatmak istemedi ve oynatmadı da.
Bir süre bekledi, elini kaldıracak bir güç diledi. Eve kadar tekerlekleri çevirmek biraz yormuştu. Neden ailesi ona akülü tekerlekli sandalye almak istediğinde onları reddetmişti ki? Şimdi daha mı iyiydi? Elini hareket ettirmektedir bile zorlanıyordu. Bekledi. Hiçbir uzvunu hareket ettirmediğinden asansörün ışıkları birden kapandı. Fakat nefes almaya bile hali olmayan kız öylece durdu. İstediği oyuncak alınmadığı için yerde debelenen en sonunda ise ağlamaktan bitap düşen çocuklar gibi hissediyordu. Hayatında hiç bu denli yorulmamıştı.
Düşünmeye başladı. Geçirdiği kaza sonucunda oynatamadığı ayaklarını, yıllar önce başladığı fakat olumlu bir sonuç alamadığı fizik tedavisini, ailesinin daha mutlu olması için teyzesinin yanına gönderdiği yeni şehirde başına gelecek berbat olayları...
Saniyeler içersinde karanlık kabinde her şeyi getirip, düşünmüştü aklında. Kuzgun gözleri, düşüncelerinin doldurduğu karanlık kabinde dolandı.
Tam o sırada asansörün sönen lambalarının yanmasını sağlayan bir şey oldu, bir kişi girmişti içeriye. Beyaz t-shirtü üzerine giydiği mor kazağı, bacaklarının üzerini kaplayan kaligrafik şekilde Japonca yazılar yazılmış siyah eşofmanı, kafasına geçirmiş olduğu şapkası ve ayağına giydiği krem rengi, şekilli anne terlikleriyle delileri andırıyordu. Böyle giyindiğine göre acil bir işi vardı sanırım diye düşündü genç kız içerisinden.
Bilemezdi ki oğlan işten dönüyordu ve terliklerin rahat olduğunu düşündüğünden onları giymişti.
Asansöre binen çocuk ürkse de -ki ürkmesi için kız ona bence yeterince sebep vermişti, karanlık bir kabin,hareketsiz bir beden, solgun bir ten üzerini kaplamış bir saç tutamı- sonradan başını hafifçe öne eğerek selam vermiş ve kapanan kapının ardından 1. kat düğmesine basmıştı.
Ne yani birinci kata çıkmak için asansöre mi biniyordu?
Kız 1. kata çıkmak için asansöre binen oğlana kınamış bakışlarını sunmuş hrmen sonrasındaysa çok bilmiş ve havalı bir tavırla parmağını gideceği katın tuşuna götürmüştü. Zaten götürmesiyle de kalmıştı.
Teyzesi hangi katta kalıyordu onun? Tamam, oraya geleli iki gün olmuştu ama o iki günün çoğu saati boyunca evde oturmuştu. Eve çıkarken de teyzesi ona yardım etmişti ve gidecekleri katın tuşuna o basmıştı yani bilmemesi gayet normaldi.
Genç kız inmesi gerektiğini düşünerek kapıya doğru tekerlekli sandalyesini süreceği sırada kapı kapanmış ve asansör hareket etmeye başlamıştı.
Ne yani sensörü falan yok mu bu asansörün?
Bongcha kesinlikle haklıydı? Ya eli sıkışsaydı? O zaman ne olacaktı? Zaten tüm gün boyunca yaptığı tek iş kopyala yapıştırdı, elini de kaybetseydi ona kim iş verecekti?!
"Üzgünüm, asansörümüz sanıldığı kadar lüks değil."
Sesi hoştu.
Bongcha arkadaki çocuğun konuşmasıyla ona dönmüştü. Zaten dönmesiyle asansörün içindeki ışıkların gitmesi de bir olmuştu.
Ne oluyordu? Asansör neden ses çıkarmayı bırakmıştı? Neden Bongcha herhangi bir hareket hissetmiyordu?
Bongcha saliseler içerisinde bunları düşünürken etrafta kulak tırmalayan bir ses duyuldu.
DIZZZ!
Ve ardından bir çığlık.
"AĞĞ!"
Bongcha bu çığlığın kendinden çıkmadığına emindi. Asansör kapkaranlık olmuş ardından acil durumlarda devreye giren sarı, etrafı çok da aydınlatmayan bir ışık yayılmıştı ortama.
Işığın yayılmasıyla ellerini iki yana açmış, düşecekken aynanın önündeki demirlere tutunmuş, korkudan gözlerini sonuna kadar açmış ve şirin denilebilecek kadar tatlı bir çocuk görmeyi beklememişti.
Kız öylece donakalmıştı. Hem asansörde kalmanın korkusundan hem de çocuğun verdiği beklenmedik tepkiden.
Oğlan birkaç saniye olayın şokunu atlatamamış olacak ki öylece kalmış daha sonraysa toplanarak boğazını temizlemiş ve konuşmaya başlamıştı.
"Üzgünüm, asansörün sanıldığı kadar lüks olmadığını söylemiştim."
Ummarım beğenmişsinizdir🌸
Resmi bir tanışöa yaptırmanın zamanı geldi diye düşünmüştüm elcmeçhleg
Aptal Kook ve Tuhaf kız Bongcha'yla gelmemin gururunu yaşıyorumyaşıyorum ❤🍓 Bundan sonraki bölümlerde texting çok nadir gelecek, şimdiden keyifli okumalar, sonraki bölüme dek de hoşça kalmanızı diliyoru🍪
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Debt Line // Jeon Jungkook
Fiksi RemajaTekerlekli sandalyesiyle hayatını sürdüren Bongcha, hayata yeni bir sayfa açmak için teyzesinin yanına taşınır. Fakat orada, durmadan tatlılığını gözüne sokan bir Jungkook'la tanışmayı ve bu tatlı Jungkook'un kendi hayatında birtakım değişikliklere...