Draco zindanlara doğru ilerlerken sabah olanları düşünüyordu. Onun her sözüne bir karşılık veren Hermione sabah hiçbir şey diyememiş, karşısında kıpkırmızı kesilmiş en sonunda da kaçıp gitmişti. Şaşırmıştı doğrusu. En azından bir şeyler söyleyip karşı çıkmasını beklemişti. Odasına girdi, yatağına uzandı ve değişik düşüncelere daldı. Baya bir uğraştan sonra uyuyamayacağını anladı ve kütüphanenin yolunu tuttu.
~
Hermione çoğu zaman olduğu gibi kütüphanede oturmuş kitap okuyordu. Tabi buna okumak denirse. Paragrafı en az on kere okudu ama aklı sürekli sabah ki olaya gidiyordu. Artık okuyamayacağını anladı, kitabı aldığı yere tekrar götürdü. Rafa yerleştirdiği sırada adım sesleri duydu. Şaşırdı çünkü bu saatte ondan başka kütüphaneye kimse gelmezdi. Sessizce rafların arkasına saklandı ve kim olduğu nu öğrenmek için beklemeye başladı.
~
Draco etrafta kimseyi göremeyince rahatladı ve bir kitap almak için rafların arasına daldı. Nihayet aradığı kitabı bulmanın verdiği heyecanla masasına geçiyordu ki. Arka raftan bir kitap yere düştü ve bir kız çığlığı duyuldu. Draco merakla o tarafa yöneldi ve kim olduğuna bakmaya çalıştı. Hermione gelenin Draco oldugunu biliyordu bu yüzden ona görünmeden burdan uzaklaşmak istiyordu. Fakat kaderin bir cilvesidir ki kitap bileğinin üzerine düşmüştü. Draco hızla ona doğru yaklaşıyordu. Sonunda göz göze geldiler ve ilk konuşan Draco oldu.
- Ne yapıyorsun bu saatte burada?
- Sen ne yapıyorsun asıl? Ben her gün gelirim buraya. Ama seni ilk defa görüyorum.
- Ne yaptığım seni ilgilendirmez. Sana iyi acı çekmeler.
Dedi Hermione'nin bileğini işaret ederek.- Git artık Malfoy. Şuan seni görmek istediğimi sanmıyorum.
Draco yavaşça omuzunu silkti ve arkasına bile bakmadan geldiği yere döndü. Hermione afalladı ve "İnsan bir yardım eder." diye düşündü. Yerinden kalkmaya çalıştı fakat acı bir inleme eşliğinde tekrar olduğu yere çöktü. Bir ses yükseldi ve Draco "Bağırmayı kes Granger şurada bir şey okumaya çalışıyoruz!" Hermione "Şuan canım feci halde yanıyor Malfoy ve inan seni mutlu etmek hayattaki tek gayem değil." Birkaç denemeden sonra Hermione başaramayacağını anladı ve pes etti. Kahretsin! Bir de uykusu gelmeye başlamıştı. Burada Malfoy'la tek başınayken uyuyamazdı. Ona ne yapacağı belli değildi sonuçta. Yarım saatlik uğraşın sonunda Hermione uykuya yenik düştü ve gözleri kapandı.
Hermione aşina olduğu kokuyla gözlerini açtı. "Tanrım! Bu koku muhteşem bir şeydi." Huzurla gülümsedi ve yastığına daha çok sarıldı. Bir dakika bu şey yastık olamayacak kadar sert ve yapılı bir şeydi. Hermione kortuğu şey olmaması için dualar ederek gözlerini açtı. Draco Malfoy sevimli gözlerle ona bakıp gülümsüyordu. Bir dakika ne! Gülümsüyor muydu? Dudaklarından alışılagelmiş bir biçimde ufak bir "Lanet olsun" fısıltısı duyuldu.
~
Hermione uyuduktan sonra
Draco "Hey Granger! Uyudun mu?"
Ses gelmeyince Draco yanına doğru gitti. Olamaz burada da uyumuştu. Bu kız tam bir baş belası diye düşündü. İlk önce aklına odasına götürmek geldi fakat odasının nerede olduğunu bilmiyordu onu da geç Gryffindor binasına nasıl girebilirdi ki şifreyi bilmiyordu. En iyisi sabaha kadar başında beklemekti. Bu kız uyurken bile başına her türlü belayı alabilirdi. Burada tek başına sabaha kadar soğuktan ölebilirdi de. En iyi çözüm bir tılsım yapmak ve cübbesini üzerine örtmekti. Bütün bunları yaptı şimdi sıra onu omzuna yatırmaktaydı. Uyanmamalıydı yoksa yanlış anlayabilirdi. Yavaşça kucağına aldı, sırtını rafa yasladı ve sabahtan beri hasretini çektiği o vanilya kokusunu unutmamak üzere aklının derinliklerine kazıdı.Aslında bütün bu uğraş, kızın başında beklemek, başına bir şey gelmesi bir yana sabah derste uyuklayıp kızın üzerine düşmesi yalandı. Kız yanına oturur oturmaz kokusu her yana yayılmıştı ve Draco başlarda inkar etse de koku resmen onu etkisi altına almıştı. Daha sonra asla yapmayacağı bir şey yapıp kafasını kızın saçlarına gömüp kokusunu ciğerlerine derin derin çekti. Hermione'nin homurdanmasını duyup kıkırdamıştı bile ama kız farketmemiş onu incelemeye başlamıştı. Draco da kendini tutamayıp kızı kaçırmıştı.
~
Draco uyanmış kızı ilk defa yakından görmenin getirdiği merakla kızı incelemeye başlamıştı. Saçları! Tanrım her yerdeydi. Draco'nun bile üzerine yayılmıştı. O sıradışılıktan öte kahverengi gözleri nefretle bakmıyorken gayet masum görünüyordu. Draco bütün o safkan muggle ayrımlarını bir kenara bırakıp kızı ilk defa ciddi anlamda inceledi. Ve fark etti ki kız Krum'u peşinden koşturacak kadar güzeldi. Draco anın güzelliğine kendini bırakıp kızı daha sıkı sarmaladı. İlk defa kendini doğru yerde ve huzurlu hissediyordu. Galiba bu ince kolların ve o mest edici kokunun onu ölene kadar bırakmasını istemiyordu.
Bölüm sonu. Yeni bölüm haftaya♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefret~Dramione
FanfictionHerkes kahvaltı için salonda toplanmıştır. Her şey olması gerektiği gibidir. Hayır. Bir çift göz hariç. O gözler bakmaması gereken birine bakıyordur. Ama bilindiği üzere nefretle. Saniyelik bir bakışla gözler birbirine değer fakat hemen ayrılır. Her...