"Blaise gelmek İSTEMİYORUM!"
Sarı saçlı oğlanın haykırışları Hogwarts'ın sessiz koridorlarında birkaç kez yankılandı.
"Draco böyle yaparak hiç bir şeyi değiştirmiş olmuyorsun. Ya da yaşadığın şeyler bir anda buhar olup yaşanmamış hale gelmeyecekler. Bir an önce kendine gel ve kahvaltıya in. Dikkatleri daha beter üstüne çekme. Ayrıca eminim ki Granger senden bir açıklama bekliyordur!"
"Ne dememi bekliyorsun? Cidden, yanına gidip 'Hermione kusura bakma dün gece ölüm yiyen oldum, lanet olası babam bile hiç bir sikim yapmadı ve oturduğu yerden o anı izledi. O yüzden o haldeydim. Şimdi de sen ve arkadaşlarının neredeyse öz babanız kadar sevdiğiniz okul müdürümüzü öldürmek için ölüm yiyenleri okula gizlice almakla görevlendirildim ama beni affet bunları isteyerek yapmıyorum. Hatta sikik bir safkan olmak bile istemiyorum ve sana deli gibi aşık oldum.' mu? Nasıl sence? Her şeyi anlatırsam beni sever mi? Ya da belki bana yardım bile eder ne dersin? "
Gür bir kahkaha attı ve öyle devam etti konuşmasına. Bu kahkası gerçek bir kahkaha değildi, içten hiç değildi.
Daha çok histerik aynı zamanda iki yakın arkadaş için oldukça samimiyetsizdi."Hatta hatta benim uğruma her şeyi yok sayar ve benimle birlikte karanlık tarafata savaşır. Ah Blaise gerçekten hiç güleceğim yoktu."
Son cümlesini söylerken cidden eğlenir bir hali vardı sarı saçlı oğlanın.
Bütün bu konuşmasını öyle bir sakinlikle yaptı ki Blaise yakın arkadaşının bu ani ruh hali değişimlerine mi yoksa Granger kızına aşık olduğunu bir anda iriraf etmesine mi şaşırması gerektiğini bilemedi. Ancak şimdilik bunları sormanın ve arkadaşını daha beter sinirlendirmenin ne yeri ne de zamanıydı.
"Sana git her şeyi bütün çıplaklığıyla anlat demedim Draco. Sadece ona bir yalan uydur ve en azından rahatlamasını sağla. Dün seni odana getirdiğindeki halini görmedin. Aklı başından gitmişti kızın. Ve büyük ihtimalle haberin olmayacaktır ama bu olayda senden daha çok sarsıldığına ve hayatının değiştiğine kalıbımı basarım."
Blaise'in dediklerinin üstüne uzun süre ikiside konuşmadı. Bu rahatsız eden sessizliği bozan ise Blaise oldu.
"Bak Draco sen benim en yakın arkadaşımsın ve senin iyiliğinden başka bir şey istemem. Galiba farkında değilsin ama Granger da sana aşık olmuş, apaçık ortada. Bakışlarını fark etmedin mi gerçekten? Kahvaltı salonunda bile bilerek yüzü sana dönük oturuyor üç kere yakaladım."
"Şimdi beni iyi dinle, ikinizin de hissettiği şey ufak bir hoşlantıdan fazlası bunu dünyaya kendi at gözlüğüyle bakan -Lord kendini beğenmişi- bile ilk bakışta anlayabilir. Ve iki aşığın aşamayacağı hiç bir şey yoktur. Korkma sakın. O kız tuttuğunu koparır. Seni bırakmaz. İnan bana. Sende onu bırakma. Bütün bu zorlukları beraber aşın ve asla ayrılmayın. Bütün bu hengame bittikten sonra mutlu olcağınıza eminim. Sen de ondan kaçmayı bırak ve bir an önce açıl. Duygularınızın karşılıklı olup olmadığını sorgulayıp durma."
Yavaş hareketlerle yatağına çöktü Draco. Oturur halde cenin pozisyonuna geçti. Konuşmasına öyle devam etti ama sesi boğuk geliyordu. Hiç olmayan kardeşinin yerine koyduğu arkadaşı ise karşısındaki sandalyeye çöktü.
"Bilmiyorum Blaise gerçekten ne yapacağımı bilmiyorum. Dün gece ölüm yiyen oldum ben ÖLÜM YİYEN! Daha 16 yaşındayım. Kimseyi öldüremem. Hermione desen ayrı bir konu. Ona nasıl aşık oldum hiç bir fikrim yok. Bana yardım etmeye çalıştı, bir şeylerin yolunda olmadığının farkında. Ona bağırdım kendimden uzaklaştırmaya çalıştım. Onu da bu iğrenç hayatıma çekemem. Ona bunu yapamam Blaise.. Bu, b-bu çok bencilce. İyi olmak için ya da ne bileyim biraz olsun iyi hissetmek için ona da çektiğim acıları çektiremem. Nasıl yaparım ki. O sevdiğim kız! Onun acı çekmesine, gözümün önünde harap olmasına nasıl dayanırım. O kadar da pislik bir insan değilim.."
"Ah dostum.. gel buraya."
Dedi siyahi genç ve arkadaşının yanına gidip sıkıca sarıldı. Ve biraz olsun onun iyi hissetmesini sağlamak için birkaç temenni cümlesi sıraladı.
"Her şey geçecek. Kimseyi öldürmek zorunda kalmayacaksın. İnan bana. En sonunda Hermione ile mutlu olacaksınız. Oğlunuzun adı Blaise olacak."
Karşılıklı ufak birer kahkaha attılar. Blaise sarışın gencin biraz da olsa gülmesine sevinmişti.
"Hadi gidelim dostum. Yoksa aç kalacağız. Senin yüzünden aç kalmak istemiyorum."
"Tamam. Gidelim de şu aç karnını doyuralım bakalım. Ve teşekkür ederim iyiki varsın. Gerçekten."
Blaise ise arkadaşına büyük bir gülümseme bahşetti sadece.
~
"Anlat."
Dedi kızıl cadı yatağına sırt üstü uzanırken. Diğer kız da onun gibi uzanmıştı."Çok uzun."
"Dinlerim."
Kızıl cadı üstelemedi, arkadaşının kendi isteğiyle anlatmasını bekledi sessizce.
"Draco.."
Devamının geleceğini bildiği için kız herhangi bir karşılık vermedi.
"Ona yardım etmek istiyorum. İzin vermiyor. Yanında durmak, acısını
-her neyse artık- hafifletmek istiyorum. İzin vermiyor. Yanında olduğumu bilsin istiyorum. Ona da izin vermiyor! Lanet olası hiç bir şeye izin VERMİYOR! O böyle davranırken ne yapabilirim?! Söylesene Ginny. Konuş! Bari sen konuş, bir şeyler söyle.."Kız ısrarla bir şey söylemedi. Arkadaşının sakinleşmesini, bütün sinirini atmasını bekledi rahat bir tavırla.
"O, o canımı yakıyor. Kalbimi yakıyor. Ve bunu bile bile ondan uzaklaşamıyorum. Aksine bu mazoşist bir zevkle onu daha çok istememe sebep oluyor. Galiba deliriyorum.."
"Aşık oluyorsun."
"Olabilir."
~
Bölümü bu şekilde güncelledim. Ginny ve Hermione konuşmasını burada kesmek istediğim için 10. bölüm yerine 9. bölüme ekledim ve 10. bölümü ayrı bir bölüm yapıp yayınlayacağım. 10. bölüm yarın gelir şimdiden iyi okumalar <33
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefret~Dramione
FanfictionHerkes kahvaltı için salonda toplanmıştır. Her şey olması gerektiği gibidir. Hayır. Bir çift göz hariç. O gözler bakmaması gereken birine bakıyordur. Ama bilindiği üzere nefretle. Saniyelik bir bakışla gözler birbirine değer fakat hemen ayrılır. Her...