14

160 8 22
                                    

Hazır mıyız çok atraksiyonlu bir bölüm olacak.

Bu el kaybettiğim için ben oynamayacaktım. Herkese kağıtları dağıttım ve oynamaya başladılar. Aradan 10 dakika sonra son iki kişi kaldı. Felix ve Hyelin. Kartları dağıtmadan önce Hyelin bana bir bakış attı. Bu bakış ne demek çok iyi biliyordum.

'Onunla baş başa o dolapta kalmak ister misin?'

Yutkundum. Mantıklı düşünemiyordum hala bir taraflarım sarhoştu. Ses çıkarmadan ağzımı oynattım. 'BİLMİYORUM' gözlerini benden çekerek kafa salladı. Kartları dağıttım ve sonuç..sonuç..

Felixle baş başa o dolaba girecektim.

Yüzüm feci şekilde asılmıştı. Felix'in suratına bile bakmıyordum. Yurkundum ve tırnaklarımı birbirine sürtmeye başladım. Böyle saçma bir oyun oynamamalıydım.

"Kaybedenler dolaba doğru ilerleyelim lütfen" diyen Hyunjin'e sert sert baktım. Tamam onun bir suçu yoktu ama sevinçle bize bakması sinirimi bozmuştu. Jungkook'a döndüm. Bana öylece bakıyordu. Ne düşünüyordu?

Ne düşünüyorsun Jungkook?
Bana ne düşündüğünü söyle Jungkook.
Eğer bu dolaba onunla girersem aramızdaki bütün her şey bitebilir.
Sadece bir kelime söyle
Bir kelime..

Dolaba ilerledim ve içine yerleşmeye başladım bir ses duyana kadar

"Bekleyin!"

Dolaptan çıkıp kimin seslendiğine baktım. "Bekleyin. Felix'in klostrofobisi var." Dedi Min Ji bağırarak. Doğruydu. Bunu unutmuştum. Arkamı dönüp Felix'e baktım. Bir şey demiyordu. Min Ji koşarak yanına geldi ve Felix'i çekiştirerek kalktığı yere geri götürdü.

Şimdi anlıyorum. Min Ji her şeyi planlamıştı bu yüzden korkusuzca iki kişiyi bir dolaba kapatma cezasını hazırladı. Eğer Felixle kendisi seçilirse dolaba girmemek gibi bir şey olmayacaktı fakat Felixle bir başlası seçilirse -özellikle ben- bu hastalığı ortaya atacaktı. Seni şeytan!

"Yerine kim girecek peki?" Dedi Hyelin hemen. Herkes gözlerini başka bir tarafa çevirmişti. Kimse girmek istemiyordu anlaşılan. Açıkcası Jungkook'un seslenmesini bekledim bir umut. Onu bekledim işte ama olmadı. Tek başıma girmek istediğimi söylesem iyi olacak.

"Ben tek başıma girerim" diyerek dolabın içine girdim ve kapağını kapatmak için uzandım ama kapağı bir el tuttu.

"Bensiz nereye?"

Jungkook!!

Yanıma birden girip dolabın kapağını kapatınca o ve dolabın arasında kalmamla kalbim çok hızlı atmaya başladı. Onunla burun burunaydım. Onunla aşırı yakınım. "Ne oldu Felixle giremedin diye üzüldün mü?" Göz devirdim ve cevap vermedim. "Çok üzülmüş olmalısın onun yerine benim gelmeme. Çok özür dilerim başka kimse buraya girmek istemiyordu" Sanırım o da sarhoş olmuştu bu yüzden böyle cümleler kuruyordu.

"Ne saçmalıyorsun Jungkook" dedim. Onu biraz geri ittirerek. "Sahte sevgilinle burada kalmak zorunda kaldığın için kusura bakma. Gerçeği gelemedi" Hala aynı şeyleri diyip duruyordu. "Jungkook kes şunu" dedim tekrar. Cebinden bir şeftali şekeri çıkarıp bana uzattı.

"Bu sefer bu şeftali şekeri acını dindirmeye yetmeyecek gibi duruyor. Bir Felix yerini tutmuyor sonuçta"

Sinirlenmiştim. Gerçekten sinirimi bozmuştu. Yakasından tutup onu kendime çektim ve bir o kadar sessiz olan bağırışımla

" Ben sana sadece sevdiğim çocuğu bana aşık etmek için sevgilimmiş gibi rol yapmanı istedim. Ama..ama sen kendini bana aşık etmişken bana bunları söyleyip durma Jungkook!!!" dedim.

Bana biraz daha yaklaştı."Sinirlenince gerçekten çok havalı oluyorsun." Gözleri dudaklarıma kayıp duruyordu. Bense öylece yakasına yapışmış duruyordum çünkü sanki kalbimin sesini duydukça hareketlerim daha da kısıtlanıyordu.

Hayır artık böyle hareketsiz duramam. Kalbimden gerçekten eminsem bu yalanı daha fazla sürdüremem. "Jungkook" dedim kısık çıkan sesimle. Ellerini yanağıma koydu ve "Söyle" dedi. "Bu sevgililik oyununu daha fazla sürdürmemize gerek yok.." diyerek yanağımdaki ellerini tuttum ve ellerini aşağı indirdim.

"..Onun yerine...gerçekten sevgili olalım"

Ona yaklaşıp öpmeye başladım. İlkte ne olduğunu anlamadı ama sonra bana eşlik etti. Ayrıldığımızda karanlığın içindeki gözlerinin parıldadığını gördüm. Kulağıma yaklaşıp "Seni gerçekten seviyorum Song Yun" dedi. Gülümsedim. O da beni seviyordu.

Birden dolabın kapağı açılınca ikimizin de bakışları oraya döndü. "Ay anladık sizi çifte kumrular ama yapmayın milletin içinde şöyle şeyler" Hyelin'in bağırışıyla herkese rezil olduk çok iyi değil mi? Ama gerçi bu olanların yarın hatırlanacağı ne malum.

Bir saniye her şeyi unutmam öyle değil mi?
Her şeyi unutmaz öyle değil mi?

Beni yurda bırakan Jungkook'un bana el sallayarak "Pazartesi görüşürüz" demesini keşke videoya alsaydım diyorum. O kadar tatlıydı ki şeker krizine girecektim.

Yarın utançtan onun yüzüne nasıl bakıcam bilmiyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yarın utançtan onun yüzüne nasıl bakıcam bilmiyorum. Tek dileğim umarım yarın bugün olanları unutmaz. Çünkü ben unutmak istemiyorum.

...

Günlerden Pazartesi ve bugün Jungkook'un beni geçenlerde dans odasına çağırdığındaki buluşacağımız gün. Heyecanla dans odasının kapısına doğru ilerledim. İçeri girmeden önce üstümü başımı düzelttim ve yüzüme bir gülümseme takındım.

Kapıyı açıp içeri girmemle yerde uzanıp telefonuyla ilgilenen onu gördüm. Yerde yatarken bana bakıp gülümsedi. "Gelmişsin" Kapıyı kapatıp çantamı bi kenara koydum. "Tabiki" diyerek gülümsedim. Yerinden kalkıp telefonunu bir kenara koydu.

"O zaman prenses buraya kadar geldiyseniz.." referans yaparak bana gülümsedi. "..dans öğretmeniniz olmaktan onur duyarım" dedi. Aşırı utanmıştım. Uzattığı eline elimi yavaşça yerleştirdim ve bende eğilerek "O onur bana ait majesteleri" dedim.

Bu bölümü 1000 kelime olmadan bitiriyorum çünkü geri kalanını öbür bölüme bıraksam daha iyi olur diye düşündüm.

Kusura bakmayın <3

Bu arada elimde yedek bölüm falan filan kalmadı öhüğ

Ee bölüm nasıldı gençler?

💕💕💕

PEACH CANDY /JKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin