14.Bölüm: İyi ki...

340 40 10
                                    

14.Bölüm: İyi ki...
"Sevmediğim, kestiğim bileklerimi öptü. Ben onlara acımasızca davrandım ama o nazikçe davranıyordu."


Gece saat başı uyanıyordum. Kabuslar peşimi bırakmıyordu. Çığlık atarak uyandım. Serkan yanıma geldi. Yatağın yanındaki koltukta uyumuştu.

"İyi misin?"

"İyiyim. Kabus gördüm." dedim nefes nefese.

Başucumdaki masadan suyu aldı ve bana uzattı. Bir yudumda hepsini içtim. Bitirdikten sonra geri masaya koydum. Saçlarımı geriye attım. Terlemiştim. Serkan yatağa geçti. Kolunu kaldırdı: "Gel." Uzandım. Göğsüne kafamı koydum. Kollarıyla sıkıca sardı beni. Hızlı nefes alıp veriyordum. Elini saçlarıma koydu. "Geçti. Sakinleş." Onun sesi duyduğum sesler arasında en güzeliydi. Huzur veriyordu.

Onun bana sarılması da en güzel şeydi. Onun bana sarılması demek şefkat demekti. Onun bana sarılması demek güven demekti. Hiç kimsede bulamadığım güveni Serkan'da bulmuştum. Onun bana sarılması demek huzur demekti. Onun bana sarılması demek benim hiçbir şeyden korkmamam demekti.

Gözlerimi açtığımda Serkan'ın kolları arasındaydım. Gece uyandığım zaman o da kalktığı için epey yorgun görünüyordu. Gülümsedim. Kapı birden açıldı. Karşımdaki görüntüyle yüzüm dondu. Benim... kuzenim gelmişti. Tam karşımdaydı. Onu uzun zamandır görmüyordum. Çocukluğumuz birlikte geçmişti. Benden iki yaş küçüktü. Saçları kıvırcık, siyah saçlıydı. Gözleri kahverengiydi. "Emre." diye seslendim. Ama donmuştu, hareket etmiyordu. Bir bana bir Serkan'a bakıyordu. Serkan'ın kollarından sıyrıldım. Oturma pozisyonuna geldim. "Emre." dedim bir kez daha, "Hoş geldin. Kızlar mı söyledi burda olduğumu? Emre."

"Edit." dedi donuk bir sesle, "Benim gördüklerim doğru mu?" Gözleri baktığı yerden ayrılmıyordu. "Siz gerçek misiniz?"

"Evet..."

Yüksek sesle çığlık atar atmaz ellerimle kulaklarımı kapattım. Serkan uyandığında ilk önce afalladı sonra Emre'yi gördü. "Sus aptal! Hastalar var." dedim. Çığlığı kesti. Yine bir bana bir Serkan'a bakıyordu.

"Ya sen iyi misin bir kere de normal davran." dedim öfkeyle.

"Emre..." dedi Serkan. Emre'yi tanıyor muydu?

"Yazıklar olsun. Bunu bana nasıl yaptınız?"

"Neyi?" dedim. Bu çocuk ne zaman mantıklı konuşacak?

"Hadi senden bekledim. Nankörlük yaparsın. Ama sen Serkanito nasıl yaptın?"

"Neden bahsediyorsun? Anlamıyorum." dedi Serkan.

"Tabii anlamazsın ikinize de yazıklar olsun Edit ve Serkanito."

"Emre'yi nereden tanıyorsun?" dedim Serkan'a.

Gözlerini bana çevirdi. "Çocukluk arkadaşım. Ortaokulu beraber okumuştuk. Üç yıldır yurt dışında olduğu için de görüşemiyorduk. Siz nereden tanışıyorsunuz?"

"Kuzenim. Emre bahsetmedi mi?"

"Ne zaman öpüştünüz?"

Cevap vermedim. "Anam unutmuş. Nerelere gideyim ben? Nerelere gideyim?"

Bir elini omzuma, diğer elini Serkan'ın omzuna koydu. "Vicdansız Edit ve sapık Serkanito ikinizi tanıştırmak için kaç taklalar attım haberiniz var mı? Yok. Birlikte olun diye kaç yıldır uğraşıyorum haberiniz var mı? Yok." Ellerini çekti.

Karanlık Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin