3'

2.2K 367 233
                                    

"Girin."

Seungmin içeriden aldığı komutla kapıyı açmış, elindeki birkaç takımı en yakındaki koltuğa bırakmıştı. Kapıyı kapatıp camların buzlanmasını sağlayan tuşa dokunup ona merakla bakan dört gence gülümsedi.

"Minho akşam için kavalyem olabilecek şekildedir diye düşünüyorum, yanlışsam düzeltin lütfen."

"Elbette, istediğiniz gibi kendi zekâsını kullanarak kendi seçimlerini yapıyor." dedi Changbin elindeki kalemi döndürürken.

"Bunlar ne için?" dedi Jisung, Seungmin hepsinin adını eksiksizce öğrenebilmişti sonunda.

"Son gördüğümde günlük kıyafetler vardı üzerinde. Umarım bu kıyafetler ona olur." dedi iç çekerek. Ofisin köşesinde duran kutuya ilerlemiş, önce bantları sökmüş, ardından içinde öylede ayakta duran cyborgun bedenini incelemişti. Olacağına karar vermiş, yanına gelen Felix'in yardımıyla üzerini değiştirmişti. Saçlarının arasına gizlenen güç tuşuna uzun süre basılı turmuş, gözleri açılan cyborgdan birkaç adım gerilemişti.

"Yazılım güncellemesi başlatılıyor, cihazı kapatmayın."

"Güncelleme sırasında mı kapattınız?" dedi Chan dehşetle.

"Güncellemede olduğunun farkında değildim, üzgünüm." Jisung elleriyle oynarken Chan eliyle önemli olmadığına dair bir şeyler yapmıştı.

"Ne kadar sürecek?"

"Baştan başladığı için iki saat kadar, davete geç kalırsınız beklerseniz." dedi Felix dudak büzerek. "Kusura bakmayın."

"Önemli değil. Minho'nun keyfini beklemekten başka seçeneğimiz yok."

"Siz çıkabilirsiniz, ben beklerim." dedi Chan takım arkadaşlarına. Diğerleri onaylayarak toparlanıp çıkarken Seungmin az önce takım elbiselerini bıraktığı koltuğa oturmuştu.

Chan etrafı toplamış, bilgisayarının başına geçerek Minho'nun güncellemelerini değerlendirmeye başlamıştı.

"Bu güncelleme ne içindi?"

"Donanım olarak bir şey değişmedi ama yazılıma birkaç değişiklik ekledik. İnsandan hiçbir eksiği kalmasın istediğiniz için, duygu yüklemesine benzer bir şey eklemeye çalıştık. Kusursuz çalışmıyor ama duygusuz bir makine parçası değil. Nerede ne hissedeceğini daha iyi biliyor artık."

"Duygulardan kastınız nedir?"

"Kendince sinirlenebilir, kurtarma içgüdüsüyle dolabilir, acıyabilir, mutlu olabilir, komik şeyleri anlayıp gülebilir."

Seungmin anladığına dair bir şeyler mırıldanmış, çalan telefonunu açmıştı. "Efendim Jeongin?"

"Hyung, gelmiyor musun?"

"Biraz işim var, gecikeceğim."

"Kendi sunumuna mı?"

"Bence oldukça havalı olur he? Arkamdan konuşulanları bana iletirsin." dedi Seungmin gülerek.

Jeongin onaylayarak telefonu kapattığında Seungmin de başını cyborgun kullanım kılavuzuna çevirmişti. Bir sürü bilgi yazıyordu ama Seungmin bu android cyborgun her özelliğini zaten biliyordu.

Okumaktan sıkılmış, kalkıp odada dolaşmıştı.

Chan'ın arkasında durup ekrana eğilerek ne yaptığına baktı. Chan onu fark ettiğinde irkilse de, genç CEO'nun bu hareketlerine alışmıştı. Karşıdaki tepeleri ben yarattım modunda olan garip bir insandı Seungmin.

"Bu robot üzülebiliyor mu?"

"Üzülmesi gereken durumları fark edebiliyor, ama size duygularının tam anlamıyla çalışmadığını söyledim." dedi Chan klavyede tuşlara hızlıca basarken.

not human // 2minHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin