nine

589 100 94
                                    

O gece olanlardan beri, Wooyoung asla eskisi gibi olmadı. Artık her zaman sessizdi, öğretmenler ona ne derse dikkatlice, tam onların istediği gibi yapıyordu. Artık hiçbir şey hissetmiyordu, bir kaç kez gardiyanları 'memnun etmek'  zorunda kaldığı aynı duygusuz yüze sahipti, sadece hizmet etmek amacıyla sonsuza dek bir köle olacağını kabul etmişti...

Artık inkâr etmenin bir anlamı yok, ben sadece değersiz bir insanım...

Yeosang, arkadaşı için fazlasıyla endişeliydi, Wooyoung şimdi sürekli onu görmezden geliyordu ve genel olarak tuhaf davranıyordu.

Daha çok herhangi bir duygu olmadan doğrudan emirleri takip eden bir robot gibiydi. Tam olarak öğretmenlerin isteği buydu, Wooyoung artık mükemmel itaatkâr bir köle örneğiydi.

Müzayedeye artık sadece iki gün kaldı ve kölelerin çoğu endişelenirken, yaşlılar bu sefer kiminle sonuçlanacağını görmek için heyecanlıydı.

Wooyoung, çok iyi olduğu için müzayedede sergileneceği konusunda bilgilendirildi. Hatta ona ve bir kaç yeni iyi kölenin bugün için eğitimi atlamasına bile izij verildi. Ancak Wooyoung, yatmadan hemen önce çağırılmayı beklemiyordu.

Sarışın, bir kaç hafta önce aynı adamla saldırıya uğradığı odada, Bay Kim'in ofisine gitti.

''Evet efendim.''düz bir şekilde konuştu, bakışlarını aşağıda tuttu,  yan kanepeye itilmeyi ve aynı şeyi yeniden deneyimlemeyi bekliyordu.

''Biliyorsun bu ayın eğitimini geçtim ve müzayede de iki gün içinde ilk sahibine satılacaksın.'' Bay Kim kollarını göğsünde çaprazladı. ''Ancak, iyi eğitimli olduğunuzdan emin olmak için bir adım daha var.''

Wooyoung konuyla ilgilenmedi, ona en kötüsünü yaptılar zaten, bu yüzden bundan sonra yapmayı planladıkları şeylerden korkmadı.

''Evet efendim.'' Monoton sesiyle  cevap vermesi bile Bay Kim'i tatmin ediyor gibiydi.

''Güzel, Şimdi beni takip et Melek.'' Daha sonra masasindan ayrıldı ve 'Melek' in onu takip etmesini bekleyerek ofisinden ayrıldı.

Metal bir kapının önünde durdular,üzerinde büyük harflerle 'SON SAHNE' yazılıydı, özellikle koridorun loş ışıklı olması bi tık daha korkutucu gözüküyordu.

Kapıda ki kelimeler bir şeyi saklıyor gibiydi ya da çok daha endişe verici bir oda adını örtbas ediyor gibiydi.

Bay Kim odanın kilidini açtı ve ''İçeri gel.'' diye mırıldandı. Köşelerden birinde tavandan gelen tek kırmızı ışık dışında oda, koridordan bile daha karanlıktı.

Odanın kendisi hiç büyük değildi, ortada duran tuhaf görünümlü sandalye dışında... odanın hiç mobilyası yoktu. Bu ne içindi...? Wooyoung sandalyeyi incelerken kendisine sordu, kesinlikle bir amacı vardı, ama ne olduğunu bilmiyordu.

''Otur Melek'' (Melek mi diyeyim Angel mı? )

Bu, Wooyoung'un o an duymak istediği son şeydi. ''Evet efendim...'' garip ve rahat sandalyeye gidip otururken, sesinde bu sefer çok daha fazla korku ve tereddüt vardı.

Yine de fark etmediği şey, Bay Kim'in onu yerine kilitlemek için sessizce kullandığı kısıtlamalar olmasıydı.

Wooyoung'un nefesi, öğretmen kafası da dahil olmak üzere vücuduna bir kaç kablo bağladığında hızlanmaya başladı.
Soru sormaya cesaret edemedi ama bunun iyi bir şey olmadığını biliyordu.

''Şimdi Melek... biraz eğleneceğiz tamam mı?'' O cümle ve öğretmenin sırıtışıyla Wooyoung'un yüzü soldu. Olmaz...yapamazlardı..

(Çeviri)Stone Heart | Woosan°•.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin