05 | Yara & İlaç

53 5 0
                                    

Ağaçların arasından geçerek telaşla ama kontrollü bir şekilde koşturdu. Nereye gittiğini bilmiyordu ve önemsemiyordu. Tek önemsediği kaçmak, uzakta ve güvende kalmaktı.

Uzakta kalan kokuların, bulunduğu yere doğru yaklaşmadığını fark edince koşmayı kesti. Eli ve ayakları toprağın üzerinde kaysa da durmayı başardı. Kayarken ufak bir taş sağ avcunun kenarını kesti ama önemsemedi. Onu kovalayanlar kan kokusu alabilenlerden değildi dolayısıyla önemsizdi, iyileşecekti.

Geldiği yöne bakarak bekledi. Burnu ona gelmeyeceklerini söylese de gözleriyle de emin olmak istiyordu. On saniye boyunca hem baktı hem dinledi. Hiçbir duyu organı, burnunu yalanmadı ve güvenle arkasını dönüp sakin adımlarla yürümeye koyuldu. Dört ayak üzerinden iki ayağının üzerinde doğrulmuştu.

Lana'yı düşündükçe vücudundaki kıllar geriye çekildi. Gözlerindeki sarılık kayboldu ve dişleri etin içine doğru çekildi.

Genç kızın kokusunu hatırladıkça rahatladı, bir çiçeği kokladığında duyulabilecek bir rahatlıkla.

İnsan yanı baskın gelince ve görünüşünde de kurt tarafları geriye çekilince içgüdüleri yerine mantığıyla düşünebilmeye başladı. Niye kaçmıştı? Lana tam karşısında durmuştu. Aralarında neredeyse hiç mesafe yoktu, bir adım daha atsa burunları birbirine değebilirdi, değebilirdi...

Kaçmıştı. Kaçmıştı çünkü Lana'nın arkasında duran kadında onu huzursuz eden bir şey hissetmişti. Vücudunun içinde süregelmekte olan ve her geçen gün onu içten içe bitiren kaosu körükleyen bir şey hissetmişti ve hissettiği şey onu huzursuz etmişti.

Verdiği tepkinin yanlış olduğunu fark etti. Kaçmaması gerekliydi ve kaçarken pençe atmaması gerekliydi. Pençe attığını ve kadını yaraladığını o an fark etti. Kaçmaya çalışırken parmaklarındaki sivri tırnakların nereye denk geldiğine dikkat etmemişti.

Eğer önünde Wanda yerine Lana olsaydı ona da pençe atabilir miydi?

Yere oturup bağdaş kurdu ve kalp atışlarını yavaşlatmaya çalıştığı süre boyunca bu soruyu düşünmemeye çalıştı.

---

"Ev ne tarafta kaldı," dedi Lana. Wanda'nın kolu altına girmişti. Görünürde Rahne'nin attığı pençe, insan boyutundaki bir kurt için oldukça ufaktı. Sonradan gören biri, normal bir hayvanın yapmış olduğunu bile sanabilirdi.

Acısı için aynı şeyi söyleyemezdi Wanda. Anormal bir acıydı kadının hissettiği. Pençe vasıtasıyla açılmış bir yaradan ziyade sıcak bir demirle damgalanmış gibi yakıyordu. Aşağı bakıp belindeki yarayı kontrol etmese yaradan dumanların çıktığını sanabilirdi. Olan şey ise yalnızca kanamaya devam eden ve kanadıkça kırmızı elbisesini daha koyu bir kırmızıya bürüyen, bir yandan da toprağı damla damla olsa da kanla sulayan bir yaraydı.

İki katlı ahşap ev ağaçların arasından görününce Wanda'nın da Lana'nın da adımları hızlandı. Ellerinden gelen hızla eve vardılar. Lana, Wanda için kapıyı açtı ve içeri girer girmez kadın kendini en yakındaki koltuğa attı. Koltuğun kanla ne kadar lekeleneceğini umursamıyordu. O ana kadar hiç bakmamıştı ama leke çıkarıcı bir büyünün var olduğunu düşünüyordu.

Düşünmekten ziyade umuyordu.

"Ecza dolabı nerede?" dedi Lana.

"Banyoda tabi ki," dedi Wanda ve dişlerini birbirine bastırdı. "Başka nerede olacak?"

"Bilmiyorum, kahramanların düzeni farklı olur diye düşünmüştüm."

"Git getir hadi," dedi Wanda neredeyse inleyerek. Kafasını koltuğun koluna dayadı ve göz ucuyla yarasına bir kez daha baktı. Elbisesinin rengi kırmızı olduğu için yarası, yarasının etrafı ve elbisesinin kana bulanmış olması Wanda için o kadar da kötü görünmüyordu.

Kızıla Çalan || Wanda MaximoffHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin