Holol, öğretmenler odasındaki buzdolabını sınıfa taşımış ve bir süredir oradan besleniyordu. Ancak Gorkom'un gelmesiyle dolaptaki yiyecekler hızla tükenmişti. Yani, yemek bulmak için okulun dışına çıkmaktan başka çaresi kalmamıştı. Aksi takdirde açlıktan ölebilirdi.
Holol ve Gorkom koridora çıktılar. Oradan çıkabilmeleri için, koridordaki bariyeri kaldırmaları gerekiyordu. Holol hemen işe girişti. Gorkim de oldukça yardımcı oldu..
Koşarak aşağı indiler. Bahçeye çıkabilmeyi başarmışlardı, ancak bahçenin cehennemden farkı yoktu. Yüzlerce zombi, tam da tadında iki leziz taze beyin.. Hızlıca çıkış kapısına gidebilirlerse, okuldan bir süreliğine kurtulup karınlarını doyurabilirlerdi.
Holol'un içinde bir his vardı. Birkaç gündür hiçbir olay olmamıştı. Zombili bir dünyada bu garip sayılabilirdi. Fırtına öncesi sessizlik diye düşündü.
Tam Holol kapıya ulaştı, dışarı çıkıp bu mekandan kurtulacak derken bir yaratık gördü. Bir zombi. Ama sıradan bir zombi değildi. O zombinin yaşarkenki adını biliyordu: Yolol.
O an şarkı yine çalmaya başladı. Yolol'u o kadad uzun zamandır bekliyordu ki, şuan gidip ona sarılabilirdi. Bir zombiye sarılmak ne kadar mantıklı olurdu? Muhtemelen, seni öldürüp beynini yemenin planlarını yapardı. Oysaki sen sadece onu sevdiğin için ona sarılmış olurdun. Evet, bir zombiye sarılmak mümkün olabilirdi, ama zamanı gelince onu bırakıp, ardına bakmadan kaçman gerekirdi.
O an Holol karmakarışık duygular içindeyken bir ses duydu. Bir silah sesi." HAYIR! "
Beloriko bir kez daha Holol'un hayatını kurtarmıştı. Şimdi, ona ne kadar minnettar olduğunu anlatan cümleler kurması gerekiyordu galiba. Ama o, bir zombinin başına oturmuş aglıyordu.
Yolol'u kaybetmesi öyle kolay değildi. Yolol onu hiç sevmemisti belki de. Elmayı seviyorsun diye o da seni sevmek zorunda mıydı? Ne alakası vardı bunun şimdi?
Solist acı bir çığlık attı beyninde. Holol'u kendine getiren şey bu oldu. Gorkom, Holol'un kolundan tutmuş, yine onun kurtulmasına yardım etmeye çalışıyordu. Holol yardımı kabul etmeyebilirdi. Ama yaşamdan şimdi vazgecmesini engelledi içinde bir şey.
Şarkı hızlanıyordu. Sözler gittikçe daha can acıtıcı hale geliyordu..
Koşuyorlardı. Beloriko ve Gorkom, Holol'un birer koluna girmiş, onu sınıfa taşıyorlardı.
Yemek de alamamışlardı. Gerçi bu, şuan Holol'un son düşüneceği şeydi. Yolol'unu kaybetmişti. "Bana Ali Atay şarkısı açın" diyip duruyordu.
Sonunda o tanıdık koridor, bariyeri tekrar kuran Beloriko ve Gorkom. Ve darman duman halde bir Holol.
Artık şarkı yavaşlamıştı. Tekdüze gidiyordu. Solist resmen fısıldıyordu artık. Ama şarkının tekrar patlayacağıni biliyordu Holol. Çünkü bu şarkıyı daha önce defalarca dinlemişti..
Holol kapının kolunu tuttu, sanki o metal, olması gerektiğinden daha sıcaktı. Üzerinde bir parmak izi de fark etti Holol. Biri, elini yeni kaldırmıştı belli ki buradan.
Sınıfa girerken şarkı yeniden hareketlendi.
Ürkek ve temkinli adımlarla sınıfa girdi Holol. Sınıfta tanıdık bir koku karşıladı onu. Holol, eski günlere dalıp gidecekti az kalsın bu kokuyla. Ancak, Holol'un hep düşüncelere daldığı pencerenin önünde biri duruyordu. Uzun, sarı saçları olan biri. Tanıdık kokusu olan biri..
O Birinin sırtı dönüktü.
Uzun, sarı saçlı kız, sınıfa birinin girdiğini fark etti. Saçlarıni savurarak arkasını döndü. Elindeki silahı Holol'a doğrultmuştu. Sanki tüm dünyaya meydan okuyordu.
Evet, bu kız, Yolol'dan başkası değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AGAIN
FantasyÇünkü ilk şişman ve gözlüklü olanlar ölürdü. Bu sefer öyle olmayacaktı. Holol bu kalıbı kiracaktı... Dışarıda onun etinin tadına bakmayı arzulayan binlerce zombi vardı, onun umrunda olan tek şey kafasında çalan şarkıydı. O an, sanki dünyadaki tek ge...