5

496 47 15
                                    

yıllar sonra

jimin, evin kapısını bir hışımla açmış, bir hışımla kapatmış ve omzundaki kol çantasını evin bir köşesine fırlattıktan sonra gözlerindeki yaşlarla evin içine doğru bağırmıştı.

"baba!"

karşılığında cevap alamayacağını bildiği bu boşa seslenişinin ardından merdivenlere yönelip üst kata çıkmaya başladı. babasının nerede olduğunu çoktan biliyordu; odasının küçük balkonundaydı, büyük ihtimalle yine içiyor ve boş boş gökyüzünü izliyordu. zaten ne zaman oradan çıkmıştı, ne zaman başka bir şey yapmıştı ki...

"senden sadece tek bir şey istedim! bu yaşıma kadar istediğim tek şeydi! tanrı'm!.. bana bunu neden yapıyorsun baba?"

babasının yatak odasına, patlayan bir bomba gibi saydırırken izinsizce girdi, odayı baştan sona arşınladı ve balkona, babasının olduğu yere attı kendini. gözlerinden sicim gibi akan yaşları durdurak bilmiyor, tüm yüzünü göz makyajının rengine boyuyordu. üzerinde gül kurusu renginde, güzelliğine güzellik katan bir elbise vardı; neredeyse kalçasına uzanan saçları nizami bir şekilde düzleştirilmiş, yüzünün iki yanından iki ince tutam ayrılmış ve örülmüştü.

bugün, lise mezuniyeti vardı. her okul arkadaşı gibi heyecanla hazırlanmıştı bugün için; elbisesini günler önce özenle seçmişti, en güzel şekilde vücuduna oturması için birçok kere terziye uğramıştı, makyajının birçok kere provasını yapmıştı, ve bunlar olurken babasından sadece tek bir şey istemişti; her arkadaşının ailesi gibi özel ve önemli gününde yanında olmasını. sadece birkaç saatini onunla, hayatında yaşayacağı böylesine günlerden birini birlikte geçirmelerini. ama babası isteğini gerçekleştirmemişti. jeon jeongguk, kızının(!) mezuniyet alanında onu beklediğini bildiği hâlde yerinden kıpırdamamış, onun yanında olmamıştı. onyedi -hatta birkaç gün sonra onsekiz oluyordu- yıldır hiçbir zaman yapmadığı gibi, bugün de onu desteklemek, onu sevindirmek namına hiçbir şey yapmamıştı. aksine, işte tam şu an jimin, karşısında kendini kahredercesine ağlıyordu.

"ben mezun oldum bugün baba! yanımda olman gereken en önemli günümdü! herkesin ailesi yanındaydı, herkes sanki gözümün içine soka soka babalarıyla dans etti! ama sen yoktun! yoktun!"

jimin sinirlerine hakim olamıyordu, sesinin tonu asla alçalmıyor, aksine her defasında daha yüksek desibelde çıkıyordu. babasının sessizliği onu daha da hiddetlendirirken ani bir haraketle, babasının oturduğu sandalyenin yanında gözüne kestirdiği cam sehpaya bir tekme savurdu. ancak, üstündeki içki şişesi, bardak, kül tablası ve birkaç ıvır zıvırla birlikte yere düşüp bin parçaya ayrılan sehpa, ne jimin'in sinirinin dinmesini sağlamıştı, ne de jeongguk'un dikkatini çekmişti tabii. hâlâ sabit bir şekilde oturuyordu; öyle tepkisiz, öyle hareketsizdi ki, uzaktan bakan biri oturduğu yerde son nefesini verdi sanabilirdi.

"baba," dedi jimin yalvarırcasına, yerdeki cam kırıklarına, bacaklarının kesiklerle dolacak olmasına aldırmadan babasının tam önüne diz çökerek. kollarını babasının dizlerine dayadı ve alnını onların üstüne yasladı. artık perişan olmuş hâliyle bağıramıyor, söyleyecek söz bulamıyordu. "baba, ne olursun..."

kızın, dizlerine yaptığı ağırlıkla sanki dünyaya geri dönmüşçesine bir sarsıntıyla kendine gelen adam, gözlerini kırpıştırarak etrafın hâline, jimin'in kendine yasladığı, ağlarken sarsılan vücuduna baktı. ani bir hareket yapmamak, jimin'i korkutmamak adına kendini dinginlemeye çalıştı, gözlerini sıkıca yumdu, ellerini iki yanında sıkıca birer yumru hâline getirdi. ama kapalı gözünden düşen gözyaşı, son damlaydı onun için; jimin'i bir hışımla ittirdi üzerinden, oturduğu yerden ayaklandı. balkonun demir parmaklıklarına çarpan ve acıyan sırtının üstüne bir inleme bırakan jimin'e ikinci kere bile dönüp bakmadı. içeri girmek adına, yerdeki camları umursamadan büyük adımlar attı.

"baba!" ama jimin'in bağırışı onu bir anlığına durdurmuştu. "neden böylesin bana karşı? ben sana ne yaptım? baba, ben senin kızın değil miyim? sen benim babam değil misin? tanrı aşkına-"

"değilim!" diye gürlemesiyle kesti jimin'in sözünü, jeongguk. arkasını döndü, tekrar balkona, jimin'e doğru adımladı, tam önünde durdu, eğildi ve jimin'in çenesini güçlü bir şekilde kavrayıp, sıktığı dişlerinin arasından devam etti. "ben senin baban değilim!" dedi, her kelimeyi bastıra bastıra söyleyerek. gözlerinde öfke ateşi taşıyorken içindeki her şeyi artık ortaya sereceğine yemin etmişti sanki. "gerçekleri duymak ister misin?" dedi ittirerek bıraktığı çeneden sonra ayaklanıp odada ışık hızında gibi gezindikten sonra elinde sarı kapaklı karton dosyayla geri gelmeden önce. dosyayı hayretler içinde, tir tir titreyen jimin'in önüne attı sonra. "işte dna testi; senin benim kızım olmadığına dair gerçeklerin, benim senin baban olmadığıma dair gerçeklerin yazdığı kağıt parçaları. al, kendi gözlerinle gör, çünkü ben artık bu yalan dolandan çok sıkıldım!"

jimin korku dolu gözlerini, karşısında ilk defa bu hâlini gördüğü adamdan çekip yerdeki dosyaya döndürdü. adamın, bu zamana kadar baba dediği, bu zamana kadar ondan, hakkı olduğunu düşündüğü birkaç sevgi cümlesi, birkaç sevgi hareketi beklediği bu adamın dedikleri doğru muydu?

titreyen ellerini, sorularının cevabını öğrenmek adına dosyaya uzattı. korkudan buz kesmiş elleri neredeyse hissizleşmişti ama yapmalıydı bunu, doğruları öğrenmeliydi. o yüzden en son gücünü dosyayı kavramakta kullandı, kucağına doğru çekti, kapağını açtı ve sayfaları göz önüne çıkardı.

yazıları okumadan önce, gözbebekleri karşısındaki adama kaydı. fakat ona tüm nefretiyle bakan o adamın gözlerini gördüğü anda, içinde bir şeyler kopmuştu sanki, acısı tarif edilemezdi. hemen gözlerini geri indirdi dosyaya, zira biraz daha baksaydı, o bakışlar tarafından öldürülebileceğini sanmıştı.

sayfalar, bir sürü anlamadığı terimlerle dolu olsa bile, siyah, kalın puntoyla yazılmış o kelimeler her şeyi açıklıyordu zaten.

EBEVEYNLİK OLASILIĞI: %2

DNA EŞLEŞEMEDİ.

hesabımın şifresini hatırladım 🥴

gerçekten tam dayaklığım, biliyorum. final bölümü diye mi kendimi kastım böyle bilmiyorum ama uzadıkça uzadı bölüm, 3000 kelime falan oldu daha da devam ediyordu, o yüzden parçaladım kendisini 🥴

bu arada çok kişi vote'layıp listelerine ekledi bu kurguyu, bildirimleri görünce girdiğim halleri görmeniz gerek 🥺 çok mutlu oluyorum, teşekkür ederim ❤️

the devil's childHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin