𝒇𝒊𝒇𝒕𝒆𝒆𝒏

1.4K 187 58
                                    


"ŞU SICAKTA HASTA OLMAYI NASIL BAŞARDIN ANLAMIYORUM

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



"ŞU SICAKTA HASTA OLMAYI NASIL BAŞARDIN ANLAMIYORUM." yüzünü buruşturdun ve ufak bir öksürüğün dudaklarının arasından kaçmasına izin verdin. shinsou ile buluştuktan iki gün sonra birden kendini kötü hissetmeye başlamıştın, başın ve boğazın fena derecede ağrıyordu.

mina ıslattığı bezi alnına koyarken söylenmeye devam ediyordu. seni arayıp ulaşamayınca endişelenip hemen evine gelmişti ve seni baygın gibi yatağında hasta bir halde yatarken bulunca çabucak seni ılık bir duşa sokup seninle ilgilenmişti. ailen eve pek sık uğramadığı için bu tür bir ilgiye pek alışık değildin ama mina'nın sana böylesine değer vermesi hoşuna gidiyordu. sevildiğini hissediyordun.

"şimdi sana çorba yapacağım sonra bana neler olduğunu anlatacaksın," mina yataktan kalktı ve kapıya doğru yürüdü ama sonradan durup omzunun üzerinden sana baktı ve göz kırptı. "shinsou ile ne yaptığınızı anlatacaksın!" gülerek başını salladığında mina odandan çıkmıştı.

ona mecburen shinsou ile buluştuğunu söylemiştin ve mina bu konuyu kolay kolay bırakmayacak gibi duruyordu. iki gün önce o kedili parka gidip neredeyse bir buçuk saat boyunca kedileri sevip beslemiştiniz ve sonunda shinsou'nun telefonu çalmıştı. önemli bir işi çıktığını söyleyip seni buluştuğunuz yere bırakmıştı ve gülümsemişti. onun utangaç gülümsemesini düşününce hafifçe sırıttın. tatlı gözükmüştü.

gözlerini kapatacağın zaman çalan kapıyla yüzünü buruşturdun. kim gelmiş olabilirdi? mina aklını okumuş gibi mutfaktan bağırdı,

"sero'yu da çağırdım kalk da aç kapıyı!" gözlerini devirerek yatağından kalktın. zaten tüm eklemlerin deli gibi ağrıyorken bir de kalkmak çok zor geliyordu. beş dakika içerisinde kapıya ulaştın ve oldukça yavaş hareketlerle kapıyı açtın. sero'nun beklemekten sıkılmış yüzü seni karşılayınca sırıttın. bekletilmekten hiç hoşlanmıyordu.

"naber yakışıklı?" sero yüzünü buruşturarak seni ittirdi ve içeri girdi. "ayakkabılarını çıkar hıyar!" sero omzunun üzerinden sana dönüp dilini çıkarsa da ayakkabılarını çabucak çıkarmıştı.

"neden telefonlarıma cevap vermiyorsun aptal (y/n)?!" sero yapay bir öfkeyle omuzlarını tutup sarstı.

"telefonum sessizde-" sero lafını kesti.

"sana kaç kez diyorum şu salak telefonu sessizde kullanma diye!" hafifçe kıkırdadın ve kollarını sero'nun beline doladın. sero senin için bir ağabey figürüydü. onunla çok fazla zaman geçirmiştin; tüm acılarını, mutluluklarını, heyecanlarını onunla paylaşmıştın.

sero yenilgiyle nefes verip sarılışına karşılık verdi ve kafana hafifçe vurdu.

"mina bana shinsou ile buluştuğunuzu söyledi. shinsou kafa çocuk gibi duruyor ama seni üzdüğünü hissedersem kafasını keserim." gülerek başını salladın.

"basit bir buluşmaydı sadece! hem yeni tanıştık sayılır ve sadece arkadaşız." sero kaşlarını kaldırarak sırıttı ve sırtına vurdu.

"jirou ve denki de arkadaştı en son ama öpüştüler-" gözlerini kaçırdın. sero yaptığı hatayı anlamış gibi ağzını kapattı. mina veya sero'ya denki'den hoşlandığını elbette söylememiştin ama oh, mina ve sero'dan bahsediyoruz, tabi ki anlamışlardı!

"of çok gerizekalıyım! üzgünüm (y/n)!" hafifçe gülümsedin.

"niye özür diliyorsun aptal? arkadaşlarımız için mutlu olmamız gerekiyor..."

"hoşgeldin sero! oh... ne konuşuyorsunuz?" mina birden sohbetinizin ortasına atladığında omuz silktin.

"önemli bir şey değil. hadi içeri geçelim." sero oturma odasına doğru yürürken mina sana gülümsedi ve omzunu sıvazladı.

"her zaman yanındayız (y/n)." gülümseyişine karşılık verdin. onlar gibi arkadaşların olduğu için çok şanslıydın. mina ile birlikte içeri geçtiğinizde mina önüne ufak bir sehpa koyup yaptığı çorbayı da tepsiyle beraber sehpanın üzerine koydu.

"sero'ya shinsou ile buluştuğunu da söyledim. şimdi bize her şeyi anlatıyorsun!" çorbadan bir kaşık aldın ve gözlerini devirdin. evet, onlara sahip olduğun için çok şanslıydın ama onlar fena derecede meraklılardı.

"çok garip bir şey yapmışım gibi konuşmayın. ben de bazen arkadaş edinip onlarla buluşabiliyorum." sero tek kaşını kaldırdı.

"seninle yakınlaşmak için bir yıl boyunca götümü yırttım kızım ama shinsou gelip bir ayda seninle dışarı çıktı," sero kollarını kavuşturdu ve alt dudağını sarkıttı, "kıskanıyorum."

hafif bir kahkaha attın. "seni kimseye değişmeyeceğimi biliyorsun sero!"

"ha beni değişirsin yani?" mina yapay bir üzgünlükle sana baktığında gözlerini devirdin.

"ikinizi de kimseye değişmem gerizekalılar..." üçünüz aynı anda kıkırdadınız ama mina bir an sero'ya bakıp başını salladı.

"(y/n), sana sormak istediğimiz bir şey var..." derin bir nefes aldın. ne soracaklarını tahmin edebiliyordun ve kaçmanın anlamı yoktu.

"denki ve sen hakkında..." senin bir şey demene izin vermeden sero sözü devraldı.

"denki'ye karşı her zaman bize karşı gösterdiğinden daha yumuşak bir tavrın oldu. bak, aptal değiliz ve ondan hoşlandığını elbette anladık ve birkaç gün önce denkilere gittiğimizde o evden koşarak çıkmanın sebebini de öğrendik."

mina parmaklarıyla oynarken konuştu,

"sen gittikten sonra denki ve jirou yanımıza gelip birbirlerinden hoşlandıklarını söylediler ve shinsou da... denki ve jirou'ya öldürücü bir bakış attıktan sonra evden çıktı." mina duraksadı ve yumuşak bir ses tonuyla devam etti, "o senin yanına geldi değil mi?"

yutkundun ve başını salladın. ne demeye getiriyorlardı?

"(y/n), belki bir ihtimal-"

"shinsou senden hoşlanıyor olabilir mi?"

☑ Good NightHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin