"HÂLÂ BANA KİMİNLE BULUŞACAĞINI SÖYLEMEDİĞİN İÇİN SANA KIZGINIM BİLİYORSUN DEĞİL Mİ (Y/N)?" suçluca gülümseyerek mina'ya baktın ve yatağının üzerinde duran telefonunu pantolonunun cebine attın. toshi ile olan konuşmanızın üzerinden tam olarak bir hafta geçmişti ve şimdi sonunda onun yüzünü görecektin.açıkçası onun köprücük kemiğini görmek bile seni yeterince heyecanlandırırken yüzünün tamamını görünce olacak şeylerden korkuyordun biraz.
"bir arkadaşla buluşacağım dedim ya mina!"
"senin bizden başka arkadaşın mı var gerizekalı?"
suratını astın, "çok kabasın bunu biliyorsun değil mi?"
mina sırıtarak omuz silkti, "neyse neyse eve gelince her şeyi anlatırsın artık." ona gülümseyerek başını salladın ve üzerine bir ceket alarak evden ayrıldın.
aslında toshi'nin birden sana yazıp duygularını sorması ve ardından buluşmak istemesi seni biraz şaşırtmış ve şüphelendirmişti ama bunu fazla düşünmemeye karar verdin. cebindeki telefon titreyince yürümeyi durdurup telefonu eline aldın.
mesaj toshi'den gelmişti.
köprücük kemiği toshi: şey... artık bu uygulamaya ihtiyacımız olmayacak
nasıl olsa gerçek numarama sahipsin.*köprücük kemiği toshi sohbetten kalıcı olarak ayrıldı*
toshi'nin mesajlarını tekrar tekrar okurken kalbin deli gibi hızlanmıştı. ne demek gerçek numarasına sahiptin? bu demek oluyordu ki... sen toshi'yi zaten tanıyordun. etrafın pek geniş değildi ve bu yüzden toshi olabilecek birisi aklına gelmiyordu. adımlarını hızlandırarak yürümeye devam ederken bir yandan da kim olabileceğini düşünüyordun. istemsizce gerilmiştin.
"sanırım kafayı yiyeceğim... kim olabilir?" diye mırıldandın kendi kendine. başını kaldırıp etrafına baktığında buluşma yerinize yaklaştığınızı fark ettin ve o anda zihninde tek bir kişinin ismi yanıp söndü. toshi bir hafta önce sana yeni birisiyle tanışıp tanışmadığını sormuştu ve senin diğerlerine göre daha yeni tanıştığın tek kişi... shinsou idi.
gözlerin farkındalıkla büyürken dudakların şaşkınlıkla aralandı.
"shinsou?"
omzunda bir el hissettin ve o tok ses konuştu, "şey, merhaba..."
••
son yirmi dakikadır bir kafede shinsou ile karşılıklı olarak sessizce oturuyordunuz. ne sen ne de o diyecek bir şey bulamıyordu ve bu da ortamı giderek geriyordu. yirmi dakika önce 'toshi'nin kim olabileceği aklına gelmişken shinsou birden omzuna dokunmuştu. gerçekten ne hissetmen gerektiğini bilmiyordun. kafan fena karışmıştı.
shinsou senden hoşlanıyor muydu? peki sen ondan hoşlanıyor muydun?
"kendimi göstermeden beni tanıman etkileyici..." shinsou sessizliği bozdu. onun da bu sessizlikten hoşlanmadığı belli oluyordu. shinsou senden hoşlandığını çoktan kabullenmişti ve bu yüzden senden bir tepki görmek istiyordu ve olumlu olup olmaması önemli değildi.
"evet... şey, kusura bakma. bu durum biraz garip..."
shinsou anlayışla başını sallarken bir anda bir şey hatırlamış gibi sırıttı, "hm? benden fotoğraf isterken garip olduğunu düşünmüyor muydun?"
gözlerin kocaman açıldı ve utançtan dilini ısırdın. siktir siktir siktir! ondan yüzsüzce istediğin fotoğraflar... yazışmalarınızın hepsi... ona verdiğin takma isim... SİKTİR..!
"şey ben... ö-özür dilerim! normalde hiç öyle bir insan değilim. çok terbiyeli birisiyim ve umm... kesinlikle köprücük kemiğine her gün bakmak gibi şeyler yapmıyorum yani bunu kim yapar ki hah! ben çok masum birisiyim bilirsin ya. hem o fotoğrafları ben istememiştim..."
shinsou sessiz bir kahkaha attı, "öyle mi? peki kim istedi öyleyse?"
garip bir kahkaha atıp elini ensene koydun, "kuzenim istedi!"
shinsou bir kahkaha daha attı. debelenen yüz ifaden, kulaklarına kadar kıpkırmızı olman ve gergince gülmen onun dikkatini fazlasıyla çekiyordu. şu anda shinsou'nun gözünde dünyanın en tatlı insanı sendin.
"şu an ne kadar sevimli gözüktüğünden haberin var mı kedicik?" shinsou cümlesini tamamlar tamamlamaz aniden susmuştu. böyle demek istememişti, tamam belki istemişti ama cümlenin sonunda kullandığı takma isim dudaklarının arasından birden dökülmüştü.
kalbinin göğüs kafesinden çıkarcasına güçlü attığını hissettiğinde dudaklarını aralayıp büyük bir nefes aldın ve sol elini yumruk yapıp kalbinin olduğu yere doğru hafifçe vurdun.
sana... sevimli... kedicik...demişti... SANA SEVİMLİ KEDİCİK DEMİŞTİ!
"uhh... pekala bu biraz ani oldu. su alabilir miyim?" dedin heyecanla ve masanın üzerindeki suyu hızla alıp içmeye başladın. normalde bu kadar hızlı utanan birisi değildin ama birisi doğrudan karşına geçip sana kedi ve sevimli derse elbette utanırdın.
"sana öyle seslenmem seni rahatsız etmedi değil mi? eğer rahatsız ettiyse alışsan iyi olur çünkü sen tam anlamıyla bir kediye benziyorsun. içimde kafanı okşama isteği oluşturuyor." ah kahretsin, shinsou ne zamandan beri bu kadar açık sözlü ve tatlıydı?!
"p-pekala sorun değil. alışabilirim." shinsou gülümsedi. aslında konuşmak istediği pek çok şey vardı ve en önemlisi senin onu sevip sevmediğini veya denki'ye karşı duyguların olup olmadığını öğrenmekti ama şu anın tatlı havasını bozmak istemiyordu bu yüzden bu konuyu başka bir zamana bırakmaya karar verdi.
"baksana (y/n)..." shinsou dirseğini masaya yasladı ve çenesini avuç içlerine yerleştirip doğduran gözlerine baktı. "senden gerçekten hoşlanıyorum."
shinsou. cabuk gercek ol zalimin evladi
sey umarim bolum hosunuza gitmistir ve eger zahmet olmayacaksa yorum yapabilir misiniz?
bolumlerin yorumlari gercekten cok az ve bu biraz uzucu
eger begeniyorsaniz yorumlarinizi gormek istiyorum
veya begenmiyorsaniz da neleri begenmediginizi soylemek adina yorum yapabilirsiniz
ama yeter ki yapin :/
sonraki bolumda gorusmek uzere!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
☑ Good Night
Fanfictionhitoshi ve (y/n)'nin bir mesajlaşma uygulaması aracılığıyla tanışıp konuşmayı ilerletmeleri ve bu sırada bazı olayların yaşanmasıyla gelişen bir hikaye. - Y/N esaslı hayran kurgu - Texting/ Düz yazı - Cringe ögeler içermektedir - Yazarın ilk kitab...