............AŞK-I VİRANE.........TANITIM.........
Aşk. Üç kelimelik sihir dolu sözcüğü yaşayanlar kadar yaşayamayanların masalıdır bu hikaye! Kimileri kavuşur kalbinin diğer parçasına, kimileri de bir köşeden izler tıpkı bir hayalet gibi! Bedene bürünemez asla görünemez. Kalbi sevdiğinin ellerinde acizce çırpınırken sessiz gidişlerine göz yumar. Oysa küçük bir cesaret gösterip korkmadan karşısına çıkabilse seni istiyorum, seni çok seviyorum diyebilse. Reddedilmekten korkar ya yaralamaktan ya da yaralanmaktan.
Bir umut bekler boş bekleyişle. Belki bir gün diye diye gidişlerini izler yüreği burkuk aciz gözlerle. Yangın yerine dönmüş yüreğine taş basar aşkını içine atar. Zanneder ki zamanla geçecek günler sonra sızım dinecek ve doğan bir günle tamamen unutacağım diye.
Bazı aşklar vardı zamanla üzerine toprak atınca sessizliğe gömülür. Bazı aşklar vardır üzerine toprak atsan da altından fışkırır. Yarana merhem sürersin, sürdüğün merhem tuz olur deşer, yakar kavurur. Uykuların kaçar gece geç saatlerde düşünür düşlerin bölünür. Her sabaha göz açtığında aklında saf gülüşü, gözlerinde tatlı yüzü silinmez. Hangi silgi siler ki! Kimin gücü yeter ki!
Bu hikaye Yavuz'un Bahar'a duyduğu masum bir aşk hikayesidir. Şimdi Bahar'ı gözleri önünde gelin olmuş başka gönüllere yar olmaya adaydır. Altın sarısı saçlarına taç oturtmuş, incecik narin beline kırmızı kurdele bağlamıştır. Kar beyazların içinde yüreğini yakmaya devam eden ve onun evlendiği anı bile izlerken çırpınan kalbine söz geçiremeyen genç adam sakinliğini korur.
Bir hayalet gibi izler. Bir aşık gibi elleri terler, boğazı kurur. Beyni yanar kabullenemez ama elinden hiçbir şey de gelemez. Davullar çalarken Yavuz'un üzerine ölüm toprakları savrulur. Kız evlendiği adamın kollarında dans ederken Yavuz'un ayakları tutulur, zehir yemiş bir kedi gibi sersemleşir. Ne tarafa baktığını bilemez, aynanın karşısına geçse bile kendini göremez.
Doyasıya oynayan, gülüp eğlenen davetlilerin içinde yasını yaşar. Bahar'ı evet derken yenidünyasına Yavuz'un umutları söner hayalleri ölür. Solan bir gül gibi geri döndüremez. Atarken imzayı nikah defterine Yavuz'u siler her satırda, her sözcükte.
Genç adam sevdiği kızın nikah şekerini alırsa eli kan, yerse zehir olur. Düğün pastası kesilirken Bahar'ın tuttuğu bıçak sanki onu yaralar. Her dilimde biçer parçalara böler ve acısını ikiye katlar. Takılar takılır tebrikler edilir. Ve sıra ona gelince kibarca avuçlarına alır kızın narin küçük ellerini ve yumuşakça sıkar. '' Tebrik ederim. ''diyerek son kez öper gül yüzünden. '' Mutluluklar.''
Bahar, teşekkürünü sunarken bilemez ki karşısındakini öldürdüğünü. İyi dileklerini zarifçe kabul ederken bilemez ki onu sevdiğini. Birkaç yıl boyunca aynı mahallede yaşadığı sıradan bir adam gibi görür ve öyledir de. Yanından bir hayalet gibi uzaklaşırken bilemez ki her adımda eziyet çektiğini, ağlayan yüreğini göremez.
Onun gözü sadece Savaş'ı görür. Görücü usulü ile sevdiği adamın gözlerine bakar yanında huzur duyar. Kayınvalidesi bir melek gibidir devamlı güzel gelinim diye sever. Ama kalbi dili gibi değildir. Kıskançlığıyla boğulur, güzel gelinin gül yüzü ısırgan, tatlı dili diken gelir.
Oğluna düşkün gelinine düşman kesileceği ilk anlarda belli olur. Görümceleri etrafında pervanedir gelini hem severler, hem de aşırı kıskanırlar. Bahar'ın zarifliği ince düşünceleri onları sıkar bir ip gibi boğar. Herşeyden bir habersiz bir masalın yıldızıdır o gece Bahar. Prensini bulduğunu zanneden bir prensestir. Hülyalara dalmıştır. Zulüm çekeceği evi gerçek şato zanneder ve ilk gecesini yaşarken gelecek günlerden bir habersizdir.
Oysa gerçek prens günün sonunda mahalleden ayrılır başka ülkeye gider. Yüreği acısına dayanamayacak ve o gece aynı mahallede kalamayacaktır. Her köşe başında kızı düşler. Tatlı gülüşleri önüne bir kale gibi dikilir. Yavuz her adımda tükenir lakin gitmeye kararlıdır.
Sevdiği kız artık başkasına aittir ve hayaliyle yaşadığı güzelin narin elleri, başka eli tutmaktadır. Kandan kırmızı al dudakların tadına sevdiği adam varacak, dokunmaya kıyamadığı incecik beline kocası sarılacaktır. İsyandır bu düşünceleri. Bir zerdeniştir. Lakin sonuç vermeyen son çaresiz çırpınışlardır. Bir sigara yakar ve harabeye dönmüş gönlüyle kayıplara gömülür.
*************************************YAZAN SUNAN DİLRUBA ÇETİNKAYAVuhuhuhuhuuhuhu Evet yeni bir kurgu daha. Şimdi beni lütfen iyi dinleyin canlarım. Elimde iki kurgu var bunlardan birisi GEÇMİŞİN KÜLLERİ ikincisi de AŞK-I VİRANE...
Sizden açık olmanızı istiyorum. AŞK-I VİRANE gerçek hayattan bir hikaye ve bu kahramanları on yıl önce hikayelerini duyduğumda ağlamıştım ve işin garibi on yıl sonra Bahar adlı kahramanla tanışma fırsatım oldu. Bu hikayeyi yazmak istiyordum hatta kitap yapmak bile istemiştim ama nedense bu sayfaya yazmak vermek istiyorum. gerçek bir aşk hikayesi. Burada iki adamın gerçek aşkı olacak ve bir kadının acı dolu günleriyle tanışacaksınız.Hepsi bire bir gerçekte yaşananlarla aynı..
şimdi siz sayfa da bu hikayeyi mi okumak istersiniz yoksa Geçmişin küllerini mi? Bakın kitabıma başlayacağım ve üç kurguyu aynı anda yazamam. Sayfaya bir hikaye vereceğim ve aynı zamanda böylesi gerçek bir başka kurguyla kitabıma el atacağım. Bana lütfen açık olun iki kurgudan hangisini okumak istersiniz? Yorum ve begenilerle buna siz karar vereceksiniz.o yüzden herkes ne istediğini açık açık belirtsin. Herkesten haber bekliyorum ayrıca Geçmişin küllerine gelen yorumlar eleştiriler beni mutlu etti. hepinize sonsuz teşekkürler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK-I VİRANE
Genel KurguAşk. Üç kelimelik sihir dolu sözcüğü yaşayanlar kadar yaşayamayanların masalıdır bu hikaye! Kimileri kavuşur kalbinin diğer parçasına, kimileri de bir köşeden izler tıpkı bir hayalet gibi! Bedene bürünemez asla görünemez. Kalbi sevdiğinin ellerinde...