....AŞKI VİRANE........3 BÖLÜM.........

1.2K 104 12
                                    

....AŞKI VİRANE........3 BÖLÜM................

Zamansız sevilir, zamansız gidilirdi. Ansız gelen aşktan geriye, perişan bir kalp kalırdı. Rıhtıma vuran bir gemi gibi yalnız, kıyaya vuran bir balık gibi ölür. Gözleri açık gider, avuçlarında solmuş gül yapraklarıyla kedere boğulur. Tıpkı Yavuz gibi ümitsiz, aşkla çarpan kalbi çaresiz! Tek dayandığı yer duası, tek avuntusu sevdiğinin mutluluğu!

Kasırgalar kopar içinde, aşk kırıntıları bir bir uçar gökyüzüne ve öylesine savrulur ki, pembe karlar yağar yeryüzüne, pembe düşler silinir teker teker. Kimi eliyle yakalar mutluluğu, kiminin ise gözbebeklerine girer ve orada gözyaşıyla düşer, yavaş yavaş yok olur. Düş kırıkları, canından can, gülüşünden bir tebessüm götürür. Tıpkı Bahar gibi yalnız, karnında taşıdığı bebekle çaresiz!

Bir el uzansa da beni kurtarsa diye bekleyen bir günahkar gibi, yeni baştan geçmişe dönmek ve orada yanlış giden evliliği durdurmayı hayal eder fakat geçmişin sayfaları kapanmıştır. Gelecekten umutsuz, geçmişi düşlemekten yorgun düşer.

Görümcesinin gaddar, öfke dolu gözlerinden kurtulduğu günün akşamı annesinin evine geçti Bahar. Sıfırdı. Kendi içinde kaybolmuş düşünmekten zihni bulanmıştı. Annesine tüm dertlerini anlattığı halde annesi, sabret dayan diyor başka bir şey demiyordu. Babasının kulağına gitmemesi için fısıltıyla konuştuğunu görünce Bahar'ın umutları bir mum gibi söndü.

Hayat mücadelesinde tek başına kalmıştı. Ya dişini sıkıp dayanacak ya da hayattan vazgeçip ölümü seçecekti. O gece, tek ölümü düşündü. Kocası tarafından aranan telefonu açmayıp mesaj çekmeyi seçti. O gece çıkmazda, o gece zifiri karanlıktaydı. Görümceleri ondan iğreniyor, kayınvalidesi iftira atıp göz boyuyor, kocası ise sadece olan biteni izleyen ve müdahale etmeyen bir zavallı gibi görünüyordu. Onun hayat arkadaşı bu kadar zayıf ve hilebaz olmamalıydı.

Güçlü adamları severdi Bahar. Gözleri şefkatle bakan, omzuna yatınca huzur veren, yanında güçlü hissettiren, adamlara hasret duyardı. Babası gibi olmalıydı. Yürekli davranmalı, haklının ardında durmayı bilmeliydi.

Savaş, hayalindeki insan değildi. Kalpsiz bir dünyada, kalpsiz bir adamı seçmişti. Seven, sevdiğinin sözüne inanır, karşısındaki annesi bile olsa, önce sorgular sonra yargılardı. Savaş, oysa en başında yargılamış, asmış, kesmiş sonra da haksız yere özür dilettirmişti. İşte kızın en ağrına giden hareketten birisi buydu.

Ağlamaktan şişmiş kapaklarla uykuya daldığında, babası başucuna gelmiş usul usul saçlarını okşuyor, ufak hareketlerle kızının elini öpüyordu. Dokunuşları öyle naif ve sıcaktı ki, Bahar, uykulu gözlerini araladığında babasının şefkatli elleri saçlarında dolanıyordu. Yalnızlığı hissettirmeyen birisi yanındaydı fakat derdini paylaşamayacak kadar çok uzaktı babası.

Gözlerinde gördüğü acıyı bir görse alır mıydı onu gaddar ellerden, kurtarır mıydı hapsinden? Aç yattığı geceleri bir bilse sofrasına almaz mıydı? Yediklerinden, içtiklerinden vermez miydi? Sıcak yatağına, baba ocağına kabul etmez miydi?

İçinden sessizce ağlayan Bahar, yüzünü yorganın altına gizlemiş saçlarına dolanan eli kalbinde hissediyor, kurtar beni diye yalvarıyordu. İğneleyen sözlerden, iftiralardan, imalardan, sevgisizlikten kurtar diye inliyordu. Babası, acı feryadını duymuyor o kızının mutlu olduğunu düşünüyor, gözlerinde gördüğü kederi, çektiği hasrete yorumluyordu.

Acıyla kapanan gözleri yeni bir güne daha açıldı ve sabah kahvaltısına gelen Savaş'ın üstünde, dünden kalan bir eser dahi yoktu. Şakacı, sevimli haliyle kayınpederiyle sohbet ediyor, karısını alıp gitmek için vakit kolluyordu. Bahar, ilk kez nefret etti kocasından ve sessiz sakin gidişini bekledi. Ama istediği olmadı. En sonunda evden kocasıyla çıkarken annesinin boynuna sıkıca sarılıp dua istedi.

AŞK-I VİRANEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin