....AŞK-I VİRANE...............4 ..BÖLÜM

1.4K 119 22
                                    

.......AŞK-I VİRANE...............4 ..BÖLÜM.........Dünyanın en büyük yüküdür, aklı sende olmayanı ısrarla yüreğinde taşımak........

............................4 bölüm.............

Yaşarken silkelenmek gerekir. Ölü toprağından arınıp gerçekle yıkanmak gerekir. Umutsuzluğu kalpten kazıyarak, körleşmiş gözlere su tutarak ve yalnız kalmış elleri aşkla yıkamak gerekir. Günahlardan, tembellikten ve sevgisizlikten arınmak gerekir.

Aşkla, sevgiyle, muhabbetle yeniden tanışmak ve geç kalınmış, yarımda bırakılmış ne varsa, tamamlamak için insan kendine şans vermeli. En derinden sahici duygularla dirilmeli ki, gözleri ışıkla, ruhu huzurla dolmalı.

Yavuz akıyla destan olmuş, bir kadını, bu denli derin duygularla bağlandığı için kendini lanetlese de yine başucundaydı. Son anlarına konuk olmuş bir yolcu gibi gizliden gizliye onu izliyordu. Dağılmış saçlarını, morarmış al dudaklarını, bir gül gibi solmuş güzel yüzüne öyle bir bakışı vardı ki, kalbini hiç düşünmeden ellerine teslim ederdi.

Zaten onundu. Sebepsiz yere çaldığı kalbiyle, sağlam iradesini viraneye çevirmiş hücreleriyle ona ait hissediyordu. Nedensiz seviyor, nedensiz hayatında olmasını istiyordu. Sanki bir bağımlı gibiydi. Aşkına tutsak, nefesine aç ve hiç tanışmadığı muhabbetine hasretti.

Doktorlar kıza serum takmış sezeryan doğum olması için anne ve babasıyla görüşüyorlardı. Bünyesinin kansız ve vitaminsiz düştüğünü belirtince doktor Bahar'ın babası hayretler içinde kaldı. '' Nasıl olur doktor bey. Kızım iki canlı ve iştahına düşkündür. Belki hamilelikten kaynaklanabilir.'

'' Hayır beyefendi hamilelik döneminde alınan kiloların en altına düşmüş kızınız ve şu an bünyesi çok zayıf. Ciddi bir gribi yenecek kadar gücü bile yok. ''diyerek durumu izah etti doktor. '' Acil sezeryan gerekli. Bebeği küvezde özel besinle besleriz, şu an durumu tıpkı annesi gibi .''

Hayretler içinde karısına bakınca yaşlı adam Güler hanım ağlamaya başlamıştı. Eli ayağına dolanmış, doktorun odasından gayretle çıktığında kızın odasına yönelmiştiler.

'' Hanım neler oluyor?'' diyerek şaşkınlıktan ne yapacağını bilmeyen yaşlı adam '' Savaş nerede? Neden o değil de biz buradayız?'' diye sorduğu sırada kızının morarmış yüzünü gördü.'' Bahar, yavrum...''diye kaldı gözleri dolarak.'' Kim yaptı bunu sana? Kim kıydı güzel yüzüne?'' dedi başucuna giderek.'' Ah meleğim. Biricik yavrum...''

Peçeteyle gözlerini silen Güler hanım acıyla hıçkırıyordu.'' Aradım hayırsız, Savaş'ı keşke aramaz olsaydım. Keşke Bahar'a susma, sabret demez olsaydım. Kızımı mahvettiler..''

'' Sen ne diyorsun?''diye hiddetlendi baba. '' Ağzında gevelemesene be kadın! Ne yaptılar yavruma?''

Yavuz'da en az yaşlı adam kadar merak içindeydi. Her ikisine gözlerini diktiğinde Bahar, gözlerini aralamış, yavaş yavaş yutkunuyordu.

'' Günlerdir yavruma zulüm ettikleri yetmezmiş gibi şimdi de iftira atıyorlar. ''diye anlatmaya başlayan Güler hanım eşine acıyla bakıyordu. ''Ah yavrumun o evde aç kalmadığı tek günü bile olmadı. Elleriyle dövmeseler de dilleriyle dövdüler. Aç aç yatağına girmediği tek gecesi bile olmazken, şimdi de görümcesinin kocasına yanaştı diye iftira ediyorlar.''

''Benim kızım namussuzluk yapmaz!'' diye bağırdı yaşlı adam.'' Onu ben yetiştirdim ben! Aklından ne geçirse bilirim. ''

'' Elbette bey.''dedi Güler hanım derin iç çekerken.'' Her gelişinde ağladı. Dert yandı bende saf saf dinledim hep geçer diye bekledim. Senin başın ağrımasın diye göz yumdum ama son yaptıkları... Kızımı dövüp sokağa atmış şerefsiz. Kendi uydurdukları iftira ile hırpalamışlar. Bide ballandıra balladıra oğlunun kızımı nasıl dövdüğünü anlatıyor adi kadın.''

AŞK-I VİRANEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin