Banyonun kapısının sertçe açılması ile hafif olan uykumdan uyanmıştım.
Gözlerimi kırpıştırıp gelen kişiye alık alık bakarken o gözlerini büyütmüştü.
"Taehyung sikeyim bu halin ne?!"
Bağırdığı zaman dudaklarımı büzerek ve dediğini anlamaya çalışarak mırıldandım.
"Ne diyorsun Jimin?"
Jungkook'un en yakın arkadaşlarından birisi olan jimin karşımda bana şaşkınca bakarken ben de ona alık alık bakıyordum.
Daha sonra gözlerimi içinde bulunduğum suya çevirirken ne olduğunu fark edip gözlerimi kocaman açtım.
"JİMİN HYUNG DIŞARI ÇIK HEMEN"
ben bağırırken içeriye doğru gelen adım sesleri ile telaşa kapılmıştım.
o da ne demek istediğimi anlamış olacak ki banyodan çıkıp kapıyı kapadı.
Hızlıca sudan çıkıp kapıya ilerledim kapıyı kilitler kilitlemez abimin sinirli sesini duymuştum.
"Taehyung bu kapıyı açmazsan seni o banyoya gömerim"
Başım dönerken gidip küvetin tıpasını çektim su boşalırken avucumun içine peçete tıkıp bornozumu üzerime giydim.
Nefeslerim ciğerlerime zorlukla giderken ne yapacağımı şaşırmıştım.
Aynadan kendime baktım gözlerim hala kanlıydı tenim oldukça solgun ve beyaz görünüyordu göz altlarım çökmüştü.
Ben ne ara bu hale gelmiştim?
"AÇSANA LAN ŞU KAPIYI"
Yerimde sıçrarken yavaşça kapının kilidini açtım abim direk içeri girerken önce bana sonra banyoya baktı.
Sinirli nefesleri arasında etrafı süzmesi bitince bana baktı gözlerim arkasındaki Jungkook ve sevgilisine kayarken keşke az önce ölseydim diye geçirdim içimden.
"Ne yaptığınızı sanıyorsunuz? Mahremiyet nedir bilmez misiniz siz?"
Jungkook bana boş bakışlarını yollarken konuştu "kes sesini aptal velet"
Dişlerimi birbirine bastırıp yumruklarımı sıktım gücüm yetseydi ağzına sıçardım Jungkook dua et.
Abimi kolundan çekip dışarı iterken kapıyı açıp diğerlerine baktım sinirli bir şekilde.
"Defolun odamdan"
Sesim sert çıkarken hepsi şaşkındı bu halime yüzlerinden de belli oluyordu.
Normalde sessiz olan ben artık dayanamıyordum.
"Defolun dedim size!"
Sesim oldukça yüksek çıkarken dışarı çıkmışlardı kapıyı kilitledikten sonra olduğum yere yavaşça çöküp başımı ellerim arasına aldım.
Göz yaşlarım tekrardan dökülürken dışarıda fısıldayarak konuşuyorlardı ama duyuyordum işte.
Kalkıp hızlıca üzerimi giyindim, yüzüme hafif bir makyaj yaptım elimi de bandajla sarıp odadan çıktım.
Diğerleri hala kapının önündeyken yanlarından geçip gideceğim sırada yoongi ve Jungkook beni kolumdan tutmuştu.
Önce jungkookun eline sonra yoonginin eline baktım ardından aynı anda kollarımı çekip yoluma devam ettim.
Artık eski ezikliğimi geride bırakmalıydım.
Evden çıkınca bir taksi durdurup en yakındaki barlardan birisine götürmesini söyledim.
Sessiz geçen yolculuğumun sonunda durduğumuz barla beraber taksiciye parasını verip arabadan indim.
Bar kapısına gelince güvenlikler kimlik istemişti kaşlarım çatılırken ellerimi belime koyup onlara ters ters bakmaya başladım.
Herkes giriyordu bizim okuldan buraya ben neden kimlik kontrolüne yakalanmıştım.
"O benimle birlikte" omzuma konan el beni yönlendirirken bakışlarımı arkamdaki yakışıklı adama çevirdim.
"Sen de kimsin?" Bakışlarını karşıdan çekip gözlerime kilitledi.
"Jackson ben barın sahibiyim" gözlerimi kırpıştırıp ona alık alık baktım. " İyi de barın sabi sensen beni almalarını engellemen gerekmez mi sonuçta onları oraya sen koyuyorsun?"
Gözleri kısılana kadar güldü "doğru ama prosedür gereği orada onlar malum yasaklar ve yasalar"
Söyledikleri ile başımı salladım mantıklıydı ama yine de benim şanssızlığıma gelmişti büyük ihtimalle kimlik kontrolü.
"Küçük gözüküyorsun kaç yaşındasın?" Bakışlarımı ışıklı ortamdan alarak tekrar ona döndüm "17" diye mırıldandım duymamış bile olabilirdi bu seste.
"15 demeni bekliyordum ufacıksın" kaşlarımı çatıp omuzlarımı silktim 15 neydi yahu.
"Keyfine bak ufaklık bir şey olursa adamlardan birisine adımı verip beni aramasını söyle" başımı usulca salladım "teşekkür ederim jackson"
"Hyung demelisin 22 yaşındayım ben" gözlerim kocaman olurken başımı salladım hızlıca "üzgünüm hyung teşekkür ederim tekrardan" yanağımdan makas alıp benden uzaklaşarak karanlık bir koridora doğru ilerledi.
O gidince ben de bar kısmına geçip barmenden bira istedim büyük bardaktaki biramı yavaş yavaş içmiştim bir süre sonra lavaboya gitmem gerektiğinde ise bardağımda kalan birayı içerek ayağa kalktım.
Hafif başım dönerken sorarak tuvaletin yerini bulmuştum. İçeriye girdiğimde ne kadar temiz diye geçirmeden edemedim içimden.
Jackson hyung gerçekten güzel ilgileniyor olmalıydı burasıyla.
Kabinlerden birisine girip işimi hallettikten sonra çıkıp ellerimi yıkamaya başladım tam o sırada içeri giren bedeni görünce kaskatı kesilmiştim chanyeol ün arkadaşı sehundu bu.
"Bak sen şu işe burada küçük bir sıçan varmış üstelik tek başına" pis bir şekilde sırıtırken üzerime doğru yürümeye başladı korkudan ellerim titrerken kendime gelerek kaçmaya çalıştım ama hızlıca kolumdan yakalamıştı beni.
Dudaklarımdan acı bir inleme kaçarken o daha da çok sırıttı "chanyeolü hastanelik ettirdin bunu biliyor muydun? Tabii ki biliyordun küçük fahişe seni"
Gözlerim dolu dolu olmuş şekilde ona baktım " ben hiç bir şey yapmadım yalvarırım bırak beni" güçlü olacağım demiştim değil mi? Unutun onu.
Ben güçlü olamayacak kadar ezik bir insandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Viernes // Taekook
Fanfiction"Arada sırada aynaya bakmalı insan; Güzel miyim diye değil. İnsan mıyım diye." - Tuncel Kurtiz