tanrı'nın özene bözene yarattığı sevgilime,
vah sevgilim vah, bu kaslar ne kadar hamurlaşmış bir bilsen! âdetâ ben bu şekilde kalayım diye ısrar ediyor kör olasıcalar. vah ediyorum sıkça, lanet okuyorum tanrı'ya, bir yandan da özürlerimi sunarken. dediğim işe başladım meleğim, yaklaşık üç gün oldu başlayalı; ama gelemiyormuşum ben zora, bir bilsen yattığımda çektiğim ağrıları... tanrı'ya şükürler olsun ki patronum anlayışlı biri; o da zamanında yüksek rütbeli memur olarak çalışmış. kolay olmadığını dile getiriyor, sıkça gülümsüyor ve bana karşı nazik davranıyor. ama sabrını zorlamaktan korkuyorum. sonuçta o da bir insan, sabret sabret nereye kadar, değil mi meleğim! ellerim ağrıyor o yazıları temize geçirirken, ayaklarım ağrıyor geçirdikten sonra yazıyı ulaştırmaya çalışırken. garip bir döngüde dört nala koşturuyorum sanki çiçeğim, ama alışacağım. alışmak zorundayım. biliyordum ya zaten kolay olmayacağını, kendimi şartlandırmıştım; ama kaslarım bana ihanet etti. kunduralarım eskimeye başladı, tabanları ayrılacak yakında gövdeden. şafak sayıyorum artık, ayrılmaları yakındır. kıyafetlerim desen, senin diktiklerinle sınırlı. ama eskiyorlar, eskimelerini istemiyorum. sen diktin ya bunları kendi elinle, yordun ya o ellerini benim için, o yüzden hiçbir şey olsun istemiyorum.
bir dahaki hafta ilk maaşımı alacağım, hem sınava hazırlanıp hem de çalışmak zor geliyor fakat inanıyorum ki bu bana iyi bir tecrübe olacaktır. kimi zaman ünlü yazarların yazılarını geçiriyormuşuz, belki bana da böyle bir şans denk gelir? ne dersin, çok iyi olmaz mı? nasıl yazım tarzları var öğrenirim. belki ben de özenirim onlara. değil mi çiçeğim?
gerçi sevdiğim, özenilmeyecek tarafları mı var; yedikleri önünde yemedikleri arkasında hepsinin. çok para kazanıyorlar, bizim gibi iki gümüşle geçinmeyi sıkıntı etmiyorlar, fena mı olur ben de iyi para kazansam? sana binlerce kitap alırım, bizzat ben yazarım. istediğin konuyla, istediğin, kendi yarattığın karakterlerle.
dün gönderdiğin bütün mektupları yeniden okudum, birlikte çekilmiş olduğumuz bir tanecik o fotoğrafa baktım durdum. seni ne kadar da çok özledim, bir bilsen. uyurken hızlıca alıp verdiğin nefes alış-verişlerini izlerdim ya ben, sıkılmadan, darlanmadan izlerdim seni. sanki hayallerine koşardın. tatlı bir tebessüm belirirdi yüzünde, hayallerine ulaştığını anlardım. sahi, ne kadar da güzeldin sen. burnumda tütüyor kokun, gözünümün önünde beliriyor gül cemâlin. ah seni yeniden şiirlere dökmek vardı, ama utanıp kızarırsın, sonra da bana kızarsın diye yazmayacağım, ama bil ki bu şiirleri yüzüne söyleyeceğim.
oralarda havalar nasıl? hâlâ seninle uğraşıyor mu peki mahalleli? gönderdiğim kitapları nasıl buldun?
bunları yaz bana. anlat hepsini.
seni seven;
k.a.[ ▪ ]
bay aren;
kelimelerinizi büyük bir marifetle kullanmakta, ve beni şımartmakta çok iyisiniz. o paragrafınızı okurken nasıl da büzüldüm yerimde, bir bilseniz! gerçi gözünüzün önünde canlandığını belirtmişsiniz, yeminle öyle de oldu. aiura vardı yanımda, o hâllerimi görünce meraklandı, o da okudu cümlelerinizi. utanmaz herif diye söyleniyor şimdi oturduğu yerde. gülmeden edemiyorum sevgilim, affet. bilirsin, aiura ihtiyar bir kadın gibi sürekli dırdır eder. yine çattık ya bu ânlarına! yahu be kadın, bir insanı bu kadar mı sevmezsin? şaşıyorum doğrusu, size karşı beslediği kin kadar sevmesi bir garip. nasıl olabiliyor aklım almıyor. sizi hem seviyor hem de sevmiyor, hangisi işine gelirse. söylenmekten de kaçınmıyor.
işinize devam etmeyi öneriyorum, sevgilim. kaslarınızın hamurlaştığını yazmışsınız, çok doğrudur efendim, evde yatmaktan başka yaptığınız bir şey yoktu ki! içki ve tütününüzü alıyor, bakkaldan sağlınıza zarar verecek yiyecekleri istiyor ve gününüzü bu şekilde geçiriyordunuz. bu acılar ve ağrılar, tanrı'nın size verdiği cezalardır efendim. başka bir deyişle, azaplarınızdır efendim; onca insanın hayatı için size verilen bir ceza. umarım yakında bu cezadan men edilirsiniz. içim sızlasa da, yüreğimde hafif bir burukluk oluşsa da, bu ceza umarım bir süre devam eder ve geçmişinizde yaptığınız hataların farkına varırsınız.
burada havalar pek bir gergin, sinirli ve kinli. nedense, hakkımızda daha da çok dedikodu yayılıyormuş gibi, insanlar daha da kısık sesle, daha sık konuşuyor. bir garip anlayacağın. ben bile anlamıyorum ki, nedendir bu fısıltılar? karanlık topluluk ele geçirmiş bunları belli. ayağımızdaki ayakkabılar yırtık olduğu için midir, ayaklarım tutmadığı için midir, bilemiyorum. fakirlik utanılacak bir şey mi aren? anlamıyorum.
rahatım ve sıhhatim yerinde sevgilim, kaygıya, endişeye gerek yok. sizin yokluğunuzda hastalıktan ölecek tek organım, özlem çeken kalbim olacaktır; amma, işinizi ele almadan bu özlemi dindiremeyeceksiniz. parayı bulmadan, icatkâr olmadan bu dedikodular dinmez, ve bu özlem uzar. lütfen, çok bekletmeyin beni.
en yakın zamanda kendinize çeki düzen vermeniz; sınavı kazanmanız dileğiyle.
sizi seven,
k.s.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
aşk üzerine • areshun
Fanfic70'li yıllarda birbirine âşık olan çift zamanın getirdiği zorluklarla yüzleşmektedir. bu nedenle aren, shun'a her hafta bir mektup gönderir. [ 1621 | 30922 ]