Bir kere de kendi kendime uyansam ne güzel olur değil mi? Kabus görmeden ve.. ve! Bağırış sesleri mi onlar? Yatağımdan fırladığım gibi aşağıya koşmaya başladım. verandaya çıktığım anda 4-5 tane siyah jeep görmem bir oldu. Meriç'i gördüğüm anda ''Meriç, N'oluyor!'' dedim. Meriç beni gördüğü anda endişeyle ''Derin içeri gir!'' Diye bağırdı. O anda kolumda keskin bir acıyla yutkundum, çığlık attım. Tam o anda Meriç, endişe ile bağırdı ve adamlarına bir şeyler söyleyerek bana doğru koşmaya başladı. Şoktan ne ağlayabiliyordum ne de bağırabiliyordum. Meriç beni hızlıca kucağına aldı ve merdivenleri inmeye başladı.
"Dışardakiler babamın adamları mı?" dedim zorlukla konuşarak.
"Bilmiyoruz."
"Babam olsaydı bu kadar dikkatsiz olmazdı"
"Bilmiyorum. Bilmiyorum. Mermi sıyırdı mı yoksa koluna girdi mi?"
"Bilmiyorum, girdi sanırım." Merdivenleri daha hızlı indi ve hastane odası gibi bir yere indik. Beni sedyeye yatırdı ve;
"Hemen tişörtünü çıkar. Ben doktoru çağıracağım." Çıkartma Derin. İç ses saçmalama artık. Tişörtümü çıkardım ve sadece sütyen ile kaldım. Meriç yanında bir adamla yanıma geldi. Dışarda silah sesleri biraz daha azalmıştı. Adam koluma yöneldi ve;
"Kurşun çok derinde değil, çıkarabilirim. Hastaneye gitmeye gerek kalmaz" dedi. Çok biliyorsun zaten ben belki hastaneye gitmek istiyorum.
"Tamam çabuk ol çıkar ama canını yakma" Ya kaçırdığı kızı da düşünürmüş. Elinde adını bile bilmediğim cımbız gibi bir şeyle kolumdaki kurşunu çıkarmaya çalıştı. Acıdan gözlerimi sımsıkı kapattım ve bitmesini bekledim.
"Canını yakma demiştim!" diye bağırdı Meriç.
"Meriç kolumda bir kurşun var canımın yanması sence onun elinde olan bir şey mi?" Meriç hiçbir şey demeden sıkıntılı bir nefes verdi. Doktor en sonunda kolumdaki kurşunu çıkardı ve koluma ağrı kesici olduğunu düşündüğüm bir iğne vurup sarmaya başladı. Kolumu sardıktan sonra hızlıca odadan çıktı. Meriç yanıma geldi ve;
"Çok acıyor mu?" diye sordu. Kafamı iki yana salladım ve tişörtümü tek elimle giymeye çalıştım. O da yardımcı oldu ve tişörtümü giydikten sonra;
"Çatışma bitti. Neden geldiklerini bilmiyorum ama baban olmadığı kesin"
"Gökhan nerede?"
"Çatışma bittikten sonra bir adamı aldı. Konuşturmaya çalışıyor."
"Adamla beni de konuşturur musun?"
"Neden?"
"Tanıyor olabilirim"
"Tamam. Gel benimle." Yürümeye başladı ve bende peşine takıldım. 4 kat çıktıktan sonra bir odaya girdik. Odada Gökhan ve karşısında ağızı yüzü kanla bulanmış bir adam. Derin adamı tanıdan bile tanıyamazsın şuan.
"Keşke yüzünü dağıtmasaydınız." Meriç gülümsedi ve;
"Gökhan sabırsızdır" diye mırıldandı. Gülümsedim ve yanlarına gittim. Gçkhan beni görünce gülümsedi. Ardından gözü koluma ve tişörtümdeki kanlara kaydı.
"Derin vuruldun mu?" Hayır fantazi olsun diye kolumu kestim.
"Önemli bir şey değil."
"Meriç, neresinden vuruldu? Neden doktora gitmediniz? Sıyırmış mı?" Hangisini cevaplamak istersin Derin?
"Kolumdan vuruldum önemli bir şey değil dedim ya."
"Gökhan sakin ol, çok acil olsaydı burada olmazdık. Ve hayır sıyırmamış ama Selim kurşunu çıkardı. Çok derinde değildi zaten."
"Neden buradasınız peki?"
"Adamı tanıyor olabilirdim. Yüzünü dağıtmasaydın."
"Bende adamı konuşturabilirim." Dedi göz kırparak. Gülümsedim ve adamın yanına doğru ilerledim. Adam kafasını kaldırdı ve bana baktı. Gökhan adamın yüzüne su döktü ve kanların temizlenmesini sağladı. Adam beni görür görmez gerildi.
"Ben bir şey bilmiyorum. Ne dendiyse onu yapıyorum."
"Aaa klasik emir kuluyum yalanları" Dedim ve adamı bir tokat yapıştırdım. Adamın yüzü yana döndüğünde çenesini tuttum ve kafasını havaya kaldırdım. "Ama söyle bakalım hangisinin emir kulusun?"
"Bizi direkt patronla görüştürmezler. Genelde emirleri sağ kolundan kolundan alırız."
"Lakapla değil isimle söyle hadi."
"Sağ kolunun adı Serkan Demir. Ondan emirleri alıyoruz."
"Devam et" diye bağırdım
"Bu kadar. Zaten bize pek bilgi vermezler."
"Serkan Demir. Bu isim sana tanıdık gelmiyor mu Derin?"
"Geliyor ama daha fazlası lazım." dedim ve adama başka bir tokat daha attım. "Ne biliyorsan anlat."
"Bizi buraya gönderme sebepleri duyduğum kadarıyla bir mesaj vermekmiş."
"Kime mesaj vermek. Bana mı onlara mı." Dedim Gökhan ve Meriç'i kastederek.
"Emin değilim ama Meriç Çağlar diye bir adamın elinden Derin Uluca'yı almak istiyorlarmış. Bunun için önce küçük bir çatışma çıkartarak kafanızın karışmasını sağlayacaklarmış."
"Bunları sana kim anlattı?"
"Serkan Bey ile en güvendikleri korumaları konuşurken duydum"
"Derin Serkan kim?"
"3 yıl önce beni kaçırıp... Beni kaçıran adamın sağ kolu." dedim yutkunarak.
"Başlarındaki adamı tanıyor musun?"
"Halil Soylu."
"Halil Soylu mu? Ama biz bu adamla 1 yıl önce anlaşma yapmıştık nasıl bozarlar?" dediği anda adam güldü ve,
''Anlaşmayı siz bozdunuz.'' Dedi. Meriç sinirlenerek,
''Ne demek anlaşmayı siz bozdunuz lan! Kapımıza dayanan sizsiniz orospu çocukları!'' diyerek bir yumruk savurdu.''Ne halt yediğini sanıyorsun Meriç, adam bayıldı!'' diyerek kapıya doğru hızla yöneldim. Meriç arkamdan gelmeye çalıştığı sırada, Gökhan onu tuttu ve ''Bırak yalnız kalsın'' dedi.
Dışarı çıkıp bahçeye doğru yöneldim. Derin bir nefes alıp olayları düşünmeye başladım. Sahiden, ne yaşadım ben? Salak derin Meriç'e tokat atacaktın, Tam Türk dizilerindeki gibi olmalıydı! ''kapa çeneni'' diye bağırdığım sırada korumalar bana bakarak sırıttı. Omuz silkerek gün batımını izlemeye başladım.
Selam. Biz Ayşe, Elif ve Yaren. Bir süredir olmayıp, kitabı devam ettirmedik. Bir süre önce bir olay yaşadığımızdan dolayı dava sürecindeydik. Sonra araya bir kaçımızın tatil yapmasından dolayı bir türlü bir araya gelemedik. Ayrıca ortak bir kararla kısa bir ara verdik. Şuan 3'ümüz birlikteyiz ve elimizden geldiğince yeni bölüm atmaya çalışacağız. Sizden büyük bir özür diliyoruz. Yeni bölümlerle görüşmek dileğiyle. Umarım beğenmişsinizdir! <3 - ayelya
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA
RandomGelecekten Kesit; "Eğer buradan bir an önce kaçmazsak yakalanacağız'' Diye bağırdı Meriç. Çıkış kapısına doğru koşuyorduk. Elimizdeki çantalar oldukça ağır olduğundan koşmamızı yavaşlatıyordu .Ve o an kulaklarımı çınlatan iki el sıkılan silah sesi...