Meriç'in anlatımıyla;Hava gitgide soğuklaşıyor, yağmur yaklaşıyordu. Derin'in cümleleri tekrar tekrar kafamda yankılanıyordu. Pişman mıydım? Hayır. Belki de. Hayır ulan! Ne pişmanlığı. Sahiden Derin demişken, Derin neredeydi? Hâlâ neredeydi? Hızlıca elime hırka kapıp bahçeye doğru yöneldim.
Derin genellikle bahçeye gider, öylece gökyüzünü izlerdi. Derin görüş alanıma girdiğinde duraksadım. Lan neden duraksadım ben amına koyayım? ne oluyor? Hızlıca Derin'e doğru yöneldim. Bahçedeki koltukta oturuyor, gökyüzünü izliyordu. Beni görünce omuz silkti ve yana kaydı. Yavaşça oraya yönelip yanına oturdum. Lan neden bu kız bana tripliydi? neyse dur, Gökhan kızlardan bilmeden özür dileyince barışıyorlardı. dur hemen özür dileyeyim de düşündüğümü düşünmesin. ''Özür dilerim'' dedim aniden. Ulan çok ani dedim galiba. Neyse neyse bir şey olmaz. Gökyüzüne bakarak;''Senin hatan değildi, sadece kafam karışık'' diye geçiştirdi.
''Neden?'' dedim fısıldayarak. ''Yanlış bir şey mi oldu?''''Şimdi değil, zamanı geldiğinde anlatacağım.'' dedi ciddi bir tavırla.
''Öyle olsun bakalım'' dedim. Başka ne diyeceksin sanki salak Meriç.
Sessizce gökyüzünü izliyordu sadece. Bende öyle yaptım. Çünkü neden olmasın? Tam düşüncelere daldığım sırada Derin'in kafasını omzumda hissettim. Bir dakika ne? Kafamı biraz eğip baktığımda gözlerinin kapalı olduğunu fark ettim. Elimdeki hırkayı sırıtarak dikkatlice omzuna bıraktım. Başımı yanımdaki yastığa yavaşça yaslayarak anın tadını çıkaracaktım. Aniden Gökhan'ın bağırışıyla kafamı balkona doğru çevirdim. Bir anda elinde gördüğüm yeşil su tabancasıyla Derin'i nişan aldığını fark ettim. Hızlıca bir küfür savurarak Derin'in kafasını kucağıma koydum. Derin ile göz göze geldiğimiz anda Gökhan su fışkırttı. Ardından yüksek sesle ''Şimdi'' diye bağırdı. Tam ne olduğunu düşünürken, birden bahçedeki tüm fıskiyeler açıldı.
''Tam romantik komedi amına koyayım'' Mırıldandım ve kahkahayı bastım.
Derin saçları dağınık, saf bir şekilde etrafa bakınıyordu. Bu daha çok kahkaha atmama sebep oldu.
| 1-2 SAAT SONRA..|
Bir yandan saçımı kuruluyor, bir yandan da yardımcının Derin'e nane limon yapması için talimat veriyordum. Bir kerede kalın giyinsene Derin? hayır yani sanki çok zor. Saçmalığa bak. Birden Doğrulup ''Bırak ben yaparım'' dedim. Mutfağa doğrulup Nane limon yapmaya başladım. Dolabı açtığımda limon bulamadım. Ulan doğru ya Gökhan tüm limonları deli gibi yemişti. Lan harbi öyle olmuştu. ''aferin lan iç ses'' diyerek sırıttım. ''Sence limon sosu olur mu?'' ''Olur tabi salak Meriç, neden olmasın?'' ''Lan limonu ne kadar sıkacağım? he tamam 5 kaşık.'' diye söylendim sinirle. 2-3 dakikaya nane limon hazır olmuştu bile. Yavaşça fincana doldurdum, merdivenleri çıkmaya başladım. O kadar sıcaktı ki kapıyı çalacak halim yoktu. Direk kapıyı açarak içeri daldım ve;
''Hiç kusura bakma Derin. Fincan çok sıca-'' Kalakaldım.
''SAPIK MISIN LAN SEN!'' Diye bağırdı.
''ULAN MANYAK NE BAĞIRIYORSUN!'' diyerek hızlıca Derin'i tuttum ve ağzını kapadım. O an anlamsız bir şekilde 2-3 dakika o şekilde bakıştık. Gözlerimi kapatıp dudaklarımı araladığım sırada yüzümde hissettiğim sert darbeyle kendime geldim. Derin bana şaşkınlıkla bakıyordu. Elimi enseme götürüp;''Özür dilerim'' dedim. Gözleri masaya bıraktığım fincana kaydığında tebessüm etti ve yataktaki tişörtü üzerine geçirdi. Başımı yere eğdim, keşke kapıyı çalsaydım. Fincanı eline alıp bir yudum aldığında ağzından değişik bir ses çıkarıp fincanı masaya bıraktı.
''Ne bakıyorsun su versene'' diye bağırdığında kendimi sarsıp masadaki sürahiyi ona uzattım. Gözlerini devirip bardağı işaret ettiğinde derin bir nefes alıp masadaki bardağa su doldurdum. Tekrar gözlerini devirip gülümseyip bardağı kafasına dikti. Şaşkınlıkla bir bardağa bir ona baktığımda kahkaha attı. Fincanı göstererek;
''Kaç kaşık limon koydun sen buna'' diye alayla söylendi. Kafamı kaşıyıp bir elimi açarak ona gösterdim. Gözleri yuvalarından çıkacakmış gibi büyüdü.
''Oha!''
''Ne?''
''Nane limona beş kaşık limon mu koydun?''
''Evet...''
''İyi bok yemişsin. Ulan o kadar fazla mı koyulur limon!'' dedi sinirle.
''E ne yapayım sanki günlük hayatımda Nane limon yapıyorum sürekli'' diyerek alaycı bir tavırla dil çıkarttım. daha çok sinirlenerek;
''Yürü ulan mutfağa, Nane limon yapacağız!'' dedi ve elimden tutarak mutfağa sürükledi.
| 5 dakika sonra |
''Ulan geri zekalı limon sosuyla olur mu bu!'' dedi bağırarak. Sırıttım;''Eee Derin hanım napayım, Gökhan tüm limonları yemiş.'' dedim. Tekrardan gözünü açarak;
''Hayvan Gökhan! Limonu nasıl yer ulan bir insan?'' dedi soru sorar gibi.
''Şu zamandır Gökhan'la kardeşim hala çözemedim ulan bu çocuğu!'' dedim sırıtarak.
''İyi bari dur şu limon suyuyla halledelim.''
''Ulan iyide kalmadı ki.''
''Lan nasıl kalmadı, az önce var dedin ya?'' dedi. Ağzım açık bir şekilde;''Oğlum sen limonu demiyor musun?'' dedim ve bir kahkaha daha.. ''Ne çok gülüyormuş lan bu Derin, Ama gülüşü de güzel ha.''
''Limon dedim aptal Meriç, Aklın başka yerde galiba.'' dedi ve aniden ciddi moda büründü. lan ne oluyor amına koyayım bana mı hesap soruyor? sorsun bakalım. Ona ne?
''Tabi'' dedim, ''Her vakit kızları düşünüyorum.''
''Her neyse. Umursamıyorum'' dedi ve omuz silkti.
Her ne olduysa o süre zarfında pek konuşmadık. Nasıl becerdi hiç bir fikrim yoktu ama bir anda bir çığlık kopardı.
''Ne oldu!'' dedim ve hızlıca yanına koşup tuttuğu eline baktım. Kanıyordu! bas baya kanıyordu!''Ah Derin hiç mi rahat duramıyorsun!'' dedim sinirle. O an bir şey oldu. Kalbim acıdı. Derin ağlıyordu. Ama neden?
''Ne oldu'' dedim çok kısık bir sesle. Bir anda arkasını döndüğü gibi yaralı eliyle bana sarıldı.''Derin'' dedim acı içinde. ''Seni bu kadar üzen ne?'' Hıçkırdı. Ve bir hıçkırık daha..
''Kurtaramadım'' dedi.
Sizi kendinizden başka hiç kimse kurtaramaz, asla başkasından umut beklemeyin. - Gautama buddha
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA
RandomGelecekten Kesit; "Eğer buradan bir an önce kaçmazsak yakalanacağız'' Diye bağırdı Meriç. Çıkış kapısına doğru koşuyorduk. Elimizdeki çantalar oldukça ağır olduğundan koşmamızı yavaşlatıyordu .Ve o an kulaklarımı çınlatan iki el sıkılan silah sesi...