2.Bölüm-Yaşayamayanlar

1K 61 19
                                    

Bir kalbin durması… Bir kalp durunca mı ölür insan..? Bir kalp atmayı bıraktığında mı biter yaşam..? Bir insan öldüğünde aslında gerçekten silinir mi dünyadan..? Peki ya ölen birinin kalbi bir başkasında atarken ölmüş sayılır mı o insan… Kalbindeki her duygu da biter mi o an..? O kalp bir başkasında atmaya devam ederken, o kalbin içindekiler de yaşamaz mı hala… Devam etmez mi bütün duygular… Acı,sevinç,aşk,nefret… Ne varsa kalmaz mı dünyada…

Boylu boyunca uzanmış buz gibi betona… Karanlığın en koyusunda, kahverenginin en derin tonuyla bakıyor gözünün gördüğü kadar gökyüzüne… Öylece, hareketsiz, sanki ölü gibi yatmış. Hareket etmiyor, gözlerini bile kırpmıyor; gözlerinden akan yaşlara rağmen… Tek yaptığı tepesindeki gökyüzüne bakmak oluyor Karlos’un…

Nefesi kesilmiş gibi, nefes almayı istemiyormuş gibi, boğazında bin bir yumruk var… Bugünün, dünyanın en güzel günü olmasını planlarken sanki şimdi tüm dünyası başına yıkılmış gibi. Yıkılmış, yakılmış, paramparça olmuş gibi… Kalbi… Kalbinin yerinde olduğunu bile hissetmiyor o an Karlos. Aslı’yı son kez görmeden önce, soğuk hastane koridorlarında  “benim kalbimi kimseye veremezsiniz” demiştiya..Kalbinin yerinden çıktığını hissediyor… Öyle ya insan aşık olduğu kadının kalbinde almıyor mu nefesini…? Aşık olduğunun nefesiyle yaşamıyor mu zaten….?

Saatlerdir o anı düşünüyor. Gözlerinin her bakışında o an oluyor… Aslı’nın cansız bedenini morgda gördüğü o an. Buz gibi bir dört duvar arasında… Sadece Karlos ve Aslı… Uzun süre kapının önünde dayanmış duruyor o an Karlos. Adım atamıyor. Az ötesinde duran bembeyaz örtünün altında yatan kadın. Sevgilisi, sevdiği kadın… Aslı… Bir adım atacak gücü bulamıyor ayaklarında. Eli kalbinin üzerinde, öyle sert sıkmış ki yumruğunu sanki göğsünü delip kendi kalbini de çıkarası geliyor o an. Neden sonra sanki boğazını sıkan bir el yok olmuş gibi hızlıca ve en derinine bir nefes alıyor. Tek istediği gidip o beyaz örtünün altına bakmak oluyor. Son kez de olsa görmek, son kez de olsa tenine dokunmak, son kez de olsa Aslı’nın yüzüne bakıp nefes almak istiyor…

İlerliyor, her adımda bir kez daha kalbine hançer saplanıyormuşçasına sızlıyor kalbi… Adımları bittiğinde artık mesafelerde bitiyor Aslı ile olan… Titreyen elleriyle tutuyor beyaz örtüyü… Sıkıca tutuyor… Gözlerini kapamış, açmaya cesaret edebilse açacak… Ama uzun süre yapamıyor… Kalıyor öylece… O an, Aslı ile bütün yaşadıkları geçiyor aklından… 3 yıl önce tanışmalarına, sevgili olmalarına, saçının teline zarar gelmesin diye üzerine titremesine, bir kez Karlos dediğinde bile içinin eridiğine, dokunmaya kıyamayışına… Her şey sanki o an son bulmuş gibi.. Sanki nefes almayan Aslı değil de Karlos gibi.. Kalbi sökülen Aslı değil de Karlos gibi… O an anlıyor Karlos… Nefes almanın yaşamak olmadığını… İlk kez o an anlıyor…

---

Tüm bu düşüncelerle bir anda açıyor gözlerini… Titreyen eliyle kaldırıyor Aslı’nın üzerindeki beyaz örtüyü… Gördüğü kadarı, bembeyaz bir yüz… Sevdiğinin yüzü… Siyah saçlarının arasında parıl parıl parlayan Aslı’nın buz kesmiş yüzü… Eli dokunacak gibi oluyor Karlos’un, dokunamıyor… Örtüyü indirdiği yere kadar bakıyor… Göğsünün üstüne… O büyük yara izine takılıp kalıyor… “Bizim kalbimizi aldılar Aslı…” diye geçiriyor içinden o yara izine baktıkça… İşte o yara izine dokunuyor o an. Titreyen ellerini gezdiriyor üstünde… İnsan yarasına dokunarak geçirirmiş ya acısını, Karlos Aslı’nın yarasına dokundukça kendi içindeki yarayı da kanatıyor o an… Geçirmiyor… Aksine daha da tuz basıyor…

Gözlerinden akan yaşlar damlıyor Aslı’nın soğuk bedeninin üzerine… Daha fazla kalamayacağını anlıyor, dizlerinin bağı çözülmeye başlıyor çünkü yavaş yavaş… O örtüyü tekrar kapatmadan önce son kez eğiliyor Aslı’nın başucuna… Başıyla aynı hizaya geldiğinde tek tek bakıyor tüm yüzüne… Yüzündeki her bir çizgiye, her bir ayrıntıya sanki hafızasına mıh gibi kazımak için, asla unutmamak için bakıyor… En çok da o yara izine… Kalbini söküp aldıkları o yara izini öyle bir kazıyor ki hafızasına, asla unutmama üzere… Eli gidiyor Aslı’nın yüzüne, son kez okşuyor… Son kez dudaklarını sevgilisinin soğuk dudaklarına değdiriyor, o an içini çeke çeke ağlıyor kocaman bir adam… Kocaman bir kalp… Kahverengi gözlerine işte o zaman yerleşiyor bir daha asla gitmeyecek olan hüzün…

Kanayan Yara (Karlos & Yaren)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin