45- kolayca sevemiyorum

1K 117 168
                                    

Serdar Ortaç- Kolayca

   Dakikalardır Yangyang'ın karşısında, koltuğun en köşesine büzüşerek oturmuş bir şeyler demesini bekliyordum. İkimizin arasında en fazla ne gibi bir ciddi konuşma geçebilirdi ki? Aklıma bu soruyu cevaplayabilecek mantıklı herhangi bir fikir gelmiyordu, Jaemin'in gördüğü rüya hariç. Onu da düşündükçe gülesim geliyordu. Yangyang bana sinirle bakmasın diye kendimi tutuyordum. Yine de Jaemin'in rüyasının asla gerçekleşmeyeceği kesindi. Ve o sustukça sabırsızlanıyordum.

"Konuşmaya nasıl başlayacağım hakkındaki provamı unuttum." Yangyang nihayet ağzını açtığında dikkatle ona döndüm. Prova yapma gereği duyacak kadar önemli bir mesele konuşacaktık yani. Ne olabileceğini iyice merak etmiştim. Lafını devam ettirmesini bekleyerek ona baktım ama tekrar halıyı izlemeye döndü. Kaşları hafif kalkık, parmaklarıyla hesap yapıyor ve kendi kendine söyleniyordu. O böyle yaptıkça konunun hiç beklemeyeceğim yerden geleceğini hissediyordum. Mesajla söylemekten biraz daha ilerisiydi ve Yangyang abartmayı sevdiği için söyleyeceklerine gereğinden fazla anlam yüklemeye çalışıyor olabilirdi.

Normalde olsa son birkaç haftadır yaptığımız gibi kavga etmeye başlardık ama Yangyang hiç Renjun ile dışarıya çıkmıyordu. Ben de yüzmeye gitmediğimden iki gündür de olsa eski hâlimize dönmüş hissine kapılmıştım. Yeniden sabahtan akşama kadar aynı yatakta veya koltukta pinekler olmuştuk. Bu da benim açımdan gayet güzeldi. Saçma sebepler yüzünden kavga etmemiz zaten en başından beri çocukça geliyordu. Üstelik bir aydır aksattığımız her pazar öğlenin üçüne kadar yat, gecenin üçüne kadar da tüm sokakları gez alışkanlığımızı geri kazanabilirdik.

Jaemin eve geldiğinde tam anlamıyla barıştığımızı görünce çok sevinecekti. Ya da onu bir aydır boş yere gürültümüzle rahatsız ettiğimiz için bize sövecekti. Tahminim ikinci seçeneceğin olacağı yönündeydi. O cazgırlığıyla bunu asla yanımıza bırakmazdı. Böylece evdeki herkesin şimdiki anlamsız rolünü bırakacağını düşünüyordum. Bunun heyecanıyla hevesle bakışlarımı Yangyang'a çevirdim. O da benden tarafa bakıyordu. Kahverengi gözlerinde önemsendiğimi görüyordum. Sözlerinin beni kötü etkilemeyeceğinden emin olmaya çalıştığı için de hâlâ kafasındakileri tarttığını anlayabiliyordum. O yüzden o ağzını açana kadar normalde yaptığım gibi sızlanmadım, sabırla bekledim.

"Aslında," dedi biraz durakladıktan sonra, "benim için büyük bir olay değil. Ama senin tarafında öyle olmayacağını biliyorum. Hatta söylediğim ilk cümle yüzünden gelip suratıma yumruk atabilirsin birazdan." Gözlerimi kısarak onun kıvırcık saçlarını önünden çekişini ve yapmacık bir şekilde gülümseyişini izledim. Ona yumruk atmak en son isteyeceğim şeydi. Merakla devam etmesini işaret ettim.

"Of iyi uzatmayayım daha fazla ben taşınıyorum."

Ağzımdan şaşkınlıkla dolu bir nida fırlarken sonraki cümlesinin ne olacağını o henüz söylemeden anlamıştım. Az önceki heyecanım tamamen sönüp yerini kızgınlığa bıraktığı zaman ayağa kalkmış, Yangyang'a doğru adımlıyordum.

"Renjun ile kimyalarımızın aşırı uyuştuğunu fark etmişsindir. Biz de dedik ki niye beraber aynı eve çıkmayalım? Sonuçta seni arkamda tek bırakmıyorum, Jaemin var. Renjun ve ben evi çoktan tuttuk bile."

Onun nezdinde büyük bir olay olmayan meseleyi anlamaya çalıştım. Gerçekten çalıştım çünkü biz bir söz vermiştik; üniversite bitse dahi evleri ayırıp kendi yollarımıza gitmeyeceğimize dair. Serçe parmaklarımızı buluşturduğumuzda mutlu gözüküyordu. Üniversite hayatımda edindiğim ilk arkadaşım, benimle aynı eve çıkacağı için ve benimle yakın olabildiği için birbiri ardına kelimelerini sıralıyordu yıllar önce. Oysa şimdi, aynı mutluluğu başka birisinden dolayı taşıdığını görüyordum. Ayrıca yumruğum Yangyang'ın ağzının ortasında yer edinse güzel olurmuş gibi görünmeye başlamıştı.

made in you | markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin