Bölüm 5

336 26 0
                                    

Tıkırtı seslerinden rahatsız olarak uyandım. Güneşin batmakta oluşuna bakılırsa saatlerdir uyuyordum. William'a bakındım etrafta yoktu. Yumuşak yataktan biraz zorlanarak kalkmayı başardım. Bu son günlerdeki uyku durumumu sevmemiştim. William'ın odasına açılan banyo kapısını açıp sıcak bir duş için su ayarlamasını yaptım. Arkamda ki aynaya gözüm takılınca şoka uğramıştım. Aman tanrım saçımın haline bak iyice kabarmıştı. Elimi saçlarımın arasına götürüp muzip bir hareketle eski haline dönüştürdüm. Aynada ki yansıma hoşuma gitmişti. Ona göz kırpıp duşa girdim. 2500 yıldır yaşamamın kötü yanları gibi iyi yanları da mevcuttu. Tarihi olaylara şahit olmak gibi savaş zamanlarında pek ortalıklarda olmamayı seçmiştik. En çok kıyafet modaları beni benden alıyordu. Ama en güzeli bu 2000 yıllarının kıyafet modası kadınların vücut ölçüleri daha güzel gözüküyor. Sıcak suyun keyfine kendimi kaptırmıştım. Sıcak duşumu bitirdikten sonra kendi odama geçip üstüme rahat bir kot ile badi geçirmiştim. Aynada birkaç püf noktayla saçlarıma şekil verip merdivenlerden aşağıya inmeye başladım. Aşağıda yemek saatini belli eden çatal kaşık sesleri geliyordu. Merdivenleri seri bir şekilde inerken baya kaslı olan bir çocukla çarpışmayı son anda durdurmuştum. Benim yaşlarımda siyah saçlara ve gözlere sahipti. Beyaz dişlerini göstererek

"Affedersiniz sizi fark etmemiştim."

Diye mırıldandı. Ses tonu oldukça tok ve ilgi çekiciydi. Gözlerimin kocaman açılmasını engelleyerek kafamla sorun olmadığını belli ettim. Elimi uzatarak

"Merhaba ben Lydia, Bayan Wyatt'ın yeğeniyim."

Bir insanı tanımanın en güzel yanı ona dokunmaktı. Biz cadıların en büyük sezgisi dokunuşlardadır. Biraz çekingen bir halde elini kaldırıp sıkacakken, Jane araya girmişti.

"Sonunda uykundan kalkmışsın. Tanıştırayım erkek arkadaşım Phillip"

Havada kalan elimi çekip gülümsedim. Phillip elini Jane'nin beline dolarken aynı anda

"Tanıştığımıza memnun oldum."

Diyerek bütün inceliğini göstermişti. William gayet sempatik bir şekilde koridorda gözükmüştü. Birkaç adımda yanıma gelip alnıma nazik bir öpücük kondurdu. Elini çok hafif bir şekilde yüzümde gezdirirken

"Uykunu alabildin mi?"

Diye soru yöneltti. Mavi gözlerinde ki kor şu an beni öpmemek için kendini zor tuttuğunu açıklıyordu. Bir insanla asırları birlikte geçirince duygular yolunu kaybedebiliyordu. Hele hele hiç yaşlanmıyor aynı şekilde kalıyorsak bu çok farklı bir durumdu. Gözlerimi William'ın dudaklarından uzaklaştırarak

"Evet, aldım sayılır."

"Hadi yemek hazır!"

Diyerek Ashley sohbetimize dahil olmuştu. Nefis yemek kokuları aç karnımdan guruldama sesleri çıkartıyordu. Masaya oturduğumuzda Ashley'in eşinin neden anılmadığını daha iyi anlıyordum. Ya terk edilmişlerdi. Ya ölüm onların elinden almıştı. Aslında akrabalarımın hayatlarına pek burnumu sokmama ama Ashley'in gizemli halleri hoşuma gitmemişti. Tam önümde duran mısır tanelerinden birini ağzıma atmayı düşünüyordum ki Will benden önce davranınca Jane halimize kıkırdamaya başlamıştı. Ardından Ashley

"William yemeğe ilk sen başladığın için bugün ki duayı sen okuyorsun."

Kıl payı kurtarmama sevinerek arkama yaslandım. Will şaşkın gözlerle bana bakınca dayanamayıp kahkahalarla gülmeye başladım. Hemen ardından elimi Will'e uzattım. O sıcak elektriklenmeyle, anılara yapılan yolculukta huzur buldum. William'da şu an onun anılarında gezindiğimi biliyordu. Cadıların bu özelliğini seviyordum. Bunu böyle kusursuzca yapabilmek için asırlarımı ortaya koymam gerekmişti. William'ın öteki elini Ashley tutmuştu. Bende karşımda duran Phillip'in elini tutmak için uzandım. Ellerimizin değmesiyle donup kalmıştım. Bunu masada hisseden iki kişi vardı. Phillip ile William burnumu kan kokusu kaplamıştı. Phillip'in anıları çok yoğundu. Her şeyi açık bir şekilde görüyordum. Tiksinir bir tonla "Vampir" diye tısladım. Jane ve Ashley söylediğimi anlamaya çalışarak bana baktılar. Phillip ayaklanıp

"Üzgünüm Bayan Wyatt benim acil gitmem gerekiyor."

Jane'ye bakmadan arkasını dönüp masadan uzaklaştı. Gözlerimdeki tehdidi saklamaya çalışmıyordum. William elimi kavrayıp beni kendine çekti. Jane ise Phillip'in ardından kapıya doğru koştu. Ashley şaşkın bir suratla

"Bu da neydi şimdi? Size kuralları söylememe gerek var mı bilmiyorum ama kızımı bu işte uzak tutmaya çalışıyorum."

Bizi azarlıyordu. Buna daha fazla katlanamayacaktım. Güya kızını koruyormuş kızı elin vampirleriyle fink atıyor da haberi yok. O çocuğun ne düşüncelerle bu eve geldiğinden hiç haberi yoktu. Onun eline dokunmak demek ne düşüncelere beslediğini anlamak demekti. William beni sakinleştirmeye çalışırken bir yandan da her şeyi Ashley'e anlatmaya çalışıyordu. Ashley ise aylardır bu çocuğu evlerine aldıklarını hiçbir sorunla karşılaşmadıklarını anlatıp duruyordu.  William tezine devam ediyordu.

"Bu kadar zaman size zarar vermemiş olması şimdide vermeyeceği anlamına gelmiyor."

Bu kadar yıldır öğrendiğim bir şey varsa oda vampirlere güven olmadığıdır. Yerimden kalkıp kapıda ayakta dikilen Jane'nin yanına gittim. Arkasını döndüğünde ağladığı fark edince üzülmüştüm.

"Oh Jane lütfen ağlama."

Deyip kollarımı açtım. Ama sanki ben ona 'Seni ucube bunda ağlanacak ne var!' demişim gibi bana ters ters bakıp merdivenlerden sert bir şekilde çıkıp odasının kapısını gürültülü bir şekilde kapatmıştı. Açık sokak kapısından kafamı uzatıp dışarıya baktığımda vampir çocuktan hiçbir iz yoktu. Kapıyı kapatıp yemek masasını toplayan Ashley'in yanına gittim. Söze nasıl başlayacağımı düşünüyordum. O anıları görünce bir an soğukkanlılığımı kaybetmiştim. William kendine bir kadeh viski dolduruyordu. Masaya gelip sandalyeden destek alarak

"Ashley çok üzgünüm. Akşam yemeğini batırmak istememiştim."

Ashley beni umursamadan masayı toplamaya devam ediyordu. Biraz daha içten bir şekilde

"Sende benim yerimde olsan aynı şeyi yapardın. Ona dokununca kan isteğinin kokusunu aldım."

Ashley son söylediğim sözle elindeki tabakla dona kalmıştı. Sonunda dikkatini çekebilmiştim. Bütün yorgunluğu üstüne çökmüş gibi sandalyeye yığılıp kalmıştı.

"Dört aydır evimize girip çıkıyor, kızımı sevdiğini sanıyordum."

Onu nasıl fark etmemişti. Kendime bir sandalye çekip karşısına oturdum.

"Ashley sen bir cadısın güçlerinle onun her düşüncesine ulaşabilirdin neden güçlerini kullanmıyorsun? Ya da neden ben senin güçlerini hissedemiyorum?"

Ashley konuşmamın ardından başını ellerine alarak ağlamaya başlamıştı. Off Lydia ne yaptın sen bir akşam yemeğinde bir ailenin canına okudun.

"Eşim Toby ölüm döşeğindeydi. Onun git gide erimesine dayanamıyordum. Sonunda dayanamayıp kara büyüye başvurdum. İşe yaramadı, yaramadığı gibi kocamı da elimden aldı. O üzüntüyle baş edemedim. Annemde bütün bunların yanlış olduğunu düşünerek bütün güçlerime el koydu. Onu kaybettiğimde güçlerimi de sonsuza dek kaybetmiş oldum."

William'la göz göze geldik. Ashley'in üzüntüsüne destek olmak için uzanıp ona sarıldım. Ashley'in bilmediği bir şey varsa bir cadı öldüğünde aldığı güçler geri iade edilir. Bu da şu durumu gösteriyor Olivia Wyatt hala yaşıyor. Yukarıdan gelen bir gümbürtüyle Ashley'le yerimizden sıçradık. Daha biz ayağa kalkmadan William yolu yarılamıştı. Koşar adımlarla merdivenleri tırmanırken aklımda ki tek konu Jane'nin sevgili Phillip'in geri gelmiş olmasıydı. Jane'nin odasının önünde William dikilmiş içeri bakıyordu. Ashley yanımdan geçip odaya daldı.

KALP BEKÇİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin