Otoparka giren motorcu Daniel'den başkası değildi. Benim için mi gelmişti. Etrafımın kalabalık olmaması için bakındığımda oldukça kalabalık bir grup arkamda çimlerde keyif yapıyorlardı. İşte bu benim büyü yapmamı sınırlayan faaliyetlerden biriydi. Aman bee öldürsün beni! Ne olacak sanki! O zaman William'da acılar içinde pişmanlığıyla kıvranıp durur. Ama William ben ölünce acılar içinde kıvranamaz ki ben ölürsem William'da ölürdü. Ah hayır ona ne kadar kızsam da onun ölmesine dayanamazdım. Dikkatim dağılmıştı. Otoparka baktığımda Daniel ortalıklarda gözükmüyordu. Motoru ve bir grup hayranı oradaydı ama Daniel yoktu. Gideceği yeri tahmin edip danışmanın olduğu yere doğru yürüdüm ama yoktu kimseyle karşılaşmamıştım. En iyisi motorun yanında beklemekti. Adımlarımı hızlandırıp otoparka doğru atak yaptım fakat gecikmiştim. Daniel çoktan gitmişti. Zilin sesiyle ders vaktinin geldiğini anlamıştım. İngilizce sınıfını karşılaştığım ilk kişiye sordum. Yolu yarılamıştım ki Eva ile Alison'un konuşmalarına denk gelmiştim.
"İnanamıyorum Eva çok şanslısın. O yeni çocukla ortak dersiniz var."
"İngilizce dersleri artık benim en sevdiğim ders olabilir."
Buna daha fazla katlanamayacaktım. Gerisin geriye dönüp otoparkın yolunu tuttum. Jane'nin arabasız kalacağını biliyordum. Biran önce arabayı Ashley'e teslim edip Jane'nin alınması gerektiğini söylemeliydim. Ford'u bulup hemen koltuğuna kuruldum. Güvenliği kolayca atlatıp okuldan çıkmayı başarmıştım. Araba satın almadan önce eve uğrayıp arabayı Ashley'e bıraktım. Ashley benden bir açıklama beklediğinde de çıkmam gerekli değip onun sorusunu geçiştirmeyi seçmiştim. Alaska'da araba satışıyla ilgilenen bir yer bulmak kolay olmuştu. Arabamı seçmem ise kısa ve öz olmuştu. Görür görmez Volvo xc90 kırmızıya vurulmuştum. Satışla ilgilenen adam bana şaşkın gözlerle bakıyordu. Yaşımın 16 olması benim suçum değildi. Satış işlemleri boyunca adam tereddütlü bir satışa imza atmıştı. El sıkışırken onun içinin rahat olması için biraz rahatlatıcı bir büyü yaparak huzurlu olmasını sağladım. Yeni arabamla ufak bir gezi yapmamın tam zamanıydı. Daniel'i ilk gördüğüm havaalanına gittiğimde etrafın sessiz olmasından faydalanıp arabamı park ettim yerdeki izlere büyü yaparak Daniel'e ulaşabilirdim. Yerde o kadar çok iz vardı ki cadılık içgüdülerimle hareket etmeye çalışıyordum.
"Hey! Merhaba. Açılışımıza uğramak istersen..."
Elimle tamam tamam dercesine oldukça kaslı adamı başımdan savmıştım. Adam oldukça sinirli bir şekilde yanımdan uzaklaşırken arabamın camına broşürlerden birini yapıştırmıştı. Tam terslemek için hareket etmiştim ki. Güvenlik bana doğru geliyordu. El kol hareketlerinden buraya park etmenin yasak olduğunu açıklıyordu. Arkamı döndüğümde kaslı adam gözden kaybolmuştu. Arabama geçerken ön cama yapıştırılan broşürü de aldım. Arabamı çalıştırıp söylenen güvenliğin yanından geçip havaalanından çıktım. Elim boştu. Daniel'i bulamamıştım. Elimdeki broşürün arkasında ufak bir harita ile mekanın yeri tarif edilmişti. Yolumun üstündeydi. Denemekten bir zarar gelmezdi. Yolumun üstünde bir çatala rastladım sol taraf şehre giderken sağ taraf KABA SAKAL barına gidiyordu. Birkaç duble bir şeyden zarar gelmezdi. Sağ tarafa dönüp yeni açılan mekana uğrama kararı aldım. Yoldan fazla uzak olmayan bir mesafede kocaman harflerle KABA SAKAL yazan barı buldum. Burası tam bir virane şeklinde motorcu yuvasıydı. Buraya tek başıma girersem beni çıtır çıtır yiyecek adamlarla doluydu. En iyisi dönmekti tam arabayı döndürmek için direksiyonu kırmıştım ki Daniel'in motorunu görmemle sinirim son noktaya ulaşmıştı. Arabamı park edip bir hışımla bara doğru yürümeye başladım. Kapının önünde duran bir grup motorcu bana şaşkın gözlerle bakıyorlardı. Onların yanından geçerken oldukça cool gözükmeye çalışsam da pek işe yaradığı söylenemezdi. Keşke evden çıkarken biraz daha koyu renkler giyseydim. Buraya oldukça süt kaçmıştım. Beni birazdan bu motorcular kahvelerinin yanında sek içeceklermiş gibi bakışlarla süzüyorlardı. Barın kapısı eski kovboy birahaneleri gibi yaylı kapılardandı. İçten içe tereddüt yaşasam da oldukça havalı ve sertçe kapıyı açıp içeri girdim. İçerisi oldukça kasvetli ve karanlık dizayn edilmişti. Kapıdan adımımı atar atmaz bir vampir yuvasına girdiğini anlamam geç olmuştu. Birkaç masadan bana yan bakış atılsa da geri kalanları işlerinden başlarını kaldırmamışlardı. Daniel hemen bar bölümünde tek oturan kişiydi. Emin adımlarla onun yanına gittim. Ortama hiç uygun giyinmediğimden gözlerin benim üstümde olmasının ilk nedeni bu olsada 2. Neden ise tadımın güzelliğiydi. Artık bütün bar bana bakıyordu. Kanımın nefisliğini düşündüklerini anlamak hiç zor olmuyordu. Daniel'in yanındaki tabureye hızlıca kuruldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALP BEKÇİSİ
FantasíaEjder kalbi sonsuz yaşamı getirir. Peki sonsuz yaşam aşkı alevlendirir mi? Her şey bu hikayede cevap buluyor. Lydia ile William'ın aşkı ne kadar kuvvetli.