Sabah olunca annemle eşyalarımızı toplayıp yolculuğumuza devam etmek için yolla çıktık. Yolumuzun üstünde gayet küçük şirin bir kasabaya rastlamıştık. Annem buradan erzak alabileceğini düşünerek kasabanın içine girmemizi uygun görmüştü. Bu kasaba ise bizim köyümüze oranla hiç yabancıları önemsemiyordu. Biz girdiğimizde kimse kafasını çevirip bizimle oralı bile olmamıştı. Annem birkaç erzaklık eşya için hancı ile konuşurken yan masada konuşulan konu dikkati mi çekmişti. Sert yapılı ve kalın kaşlara sahip olan adam
"Dün aşağıdaki köye saldırmışlar."
Hemen yanında yer alan saçları beyazlaşmış olan adam konuşmaya başlamıştı.
"Bugün hazırlığımızı tamamladık. Aşağıdaki köyden ailesini kaybeden bir cadı bulduk. Ejderhayı öldürmemiz de bize yardımcı olacağını söyledi."
Sert yapılı adam, yaşlı ihtiyarı onaylarcasına kafasını salladı. Diğer masada oturanlarda ihtiyarı desteklercesine onaylıyorlardı. Annemde konuya şahit olmuştu. Bir an önce hancı ile konuşup bizim için bir gecelik oda ayarlamaya başlamıştı. Aralarında kıpır kıpır duran çocuk
"İşimiz biraz zor eskisi gibi değiller nesilleri tükenmekte olduğundan beraber geziyorlar bu cadı ne kadar yardımcı olabilir ki."
"Merak etme ufaklık bu cadı işinde yenilmezmiş kara büyü ile uğraşıyormuş. Ejderhaların kaçarı yok anlayacağın."
Anneme döndüğümde konuşmaları şahit olduğundan gözündeki umut ışığını görebiliyordum. Annemle birlikte geceyi geçireceğimiz odaya eşyalarımızı taşımıştık. Köy halkı bütün gün hazırlıkla uğraşmıştı. Hava kararmaya başlayınca bayanlar ve çocuklar evlerine çekildi. Erkekler ile cadı ise köy meydanında meşalenin altında ejderha avı için arayışta bekler bir vaziyette toplanmışlardı. Hepsinin elinde meşaleler ve tırpanlarla oturup ejderha avlayacaklarını düşünüyorlardı. Annem ise elinde bir tane ginseng bitkisinin yaprağını çevirip çevirip duruyordu. Pencereden uzaklaşıp yatağıma oturdum. Tavanı hissiz bir vaziyette izlemeye çalışıyordum ama baş ağrım çoktan kendini göstermişti. Annemin üzülmesini istemiyordum. Annemin daldığı bir anda kapıdan sıvışıp aşağıya doğru inmeye başladım. Hancını bütün kapıları kilitlediğini görünce telaşlanmıştım. Birazdan kan nöbetim tutacaktı etrafa kanlarımı saçmak istemiyordum. İyice umutsuzluğa düştüğümde mutfak kapısı gözüme ilişti. Tahmin ettiğim gibi mutfak kapısından dışarıya açılan bir kapı vardı ve burada kapı kilitli değildi. Kapıyı sessizce itip kendimi dışarı attım. Üzerimdeki bezi çıkartıp nöbete hazırlandım. Tam bu sırada köy meydanında bağırma sesleri duymaya başladım. Hanın arka bahçesinden ön tarafla ilgili hiçbir şey gözükmüyordu. Odaya mı çıksam yoksa hanın ön tarafına mı yürüsem kararsız kalmıştım. Tam kararsız kaldığım anda annemin içerden yükselen sesiyle kendime geldim. Hemen hanın içine daldım. Annem hanın girişindeki kapıda bekliyordu. Gözlerini kocaman açmış beni arıyordu. Beni görünce boynuma sarılıp beni öpücüklere boğmaya başlamıştı. Sonra beni kendi yüzüne yaklaştırıp
"Lütfen Lydia. Beni çok korkuttun. Yanımdan ayrılma."
Tam biz bunları konuşurken hanın ön tarafına kocaman bir şey yığılmıştı. Annem hemen eliyle hancının kapısını açtı. Biraz önce uğraştığım kapı annemin elinde hemen açılmıştı. Annemle o yöne doğru koşmaya başladık. Yerde kocaman kırmızı-morlu pulları olan devasa bir ejderha yatıyordu. Hemen yanı başında zenci bir kadın ellerini açmış ejderhaya çok kötü bir şekilde bakıyordu. Ejderha ise acı çektiği her halinden anlaşılıyordu. Bütün iniltisini içimde hissedebiliyordum. Annem bu durumda gözümüzün önünde ejderhanın öldürülmesine göz yumacak gibi durmuyordu. Annem bir an koşup hana daldı. Ben ise gözlerimi yerde acı ile kıvranan ejderhadan alamıyordum. Annem geri geldiğinde üzerine siyah bir pelerin geçirmişti. Elinde ise kocaman bir meşale tutuyordu. Ejderhaya doğru yürüyüp bağırmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALP BEKÇİSİ
FantasyEjder kalbi sonsuz yaşamı getirir. Peki sonsuz yaşam aşkı alevlendirir mi? Her şey bu hikayede cevap buluyor. Lydia ile William'ın aşkı ne kadar kuvvetli.