"Lix! Kapı!" Jisung'un seslenmesiyle Felix oturduğu yerden homurdandı ama ayağa kalmak için hiçbir çaba göstermedi.
"Yaralı bir insanım ben Jisung! Ayak işlerini bana yaptırmaya utanmıyor musun!?"
Felix oturduğu yerden bağırarak karşılık verdiğinde Jisung'un yuvarlak kafası mutfak kapısında göründü. Boynunda belli belirsiz görünen önlük iplerine bakılırsa kahvaltı bulaşıklarını yıkamaya yeni başlamıştı.
"Hastaneden çıkalı bir hafta oldu Felix, artık hasta kategorisinde değilsin. Hem kapıdaki sevgilinse ne olacak? Burada oturmaya devam mı edeceksin?"
Bir süre Jisung'un dediklerini tarttıktan sonra telefonunu kapatarak ayaklandı Felix. Hyunjin, Jisung ve Chan'ın zorlamalarıyla birkaç gün önce evine gitmişti ve o zamandan beri de geri girmesine izin vermemişlerdi.
Abisi ve arkadaşı birer caniydi. Odasından çıkıp kapıyı açmaya giderken hala homurdanıyordu Felix, "Araba kazası geçiren siz değilsiniz tabii nereden bileceksiniz neler yaşadığımı kahpeler sizi."
"Şu kapıyı aç artık Lix!!"
Felix oflayarak kapıyı açtığında karşısına kocaman bir peluş lama çıkmıştı. Şok içerisinde karşısındaki devasa lamaya bakarken Jisung'un gittikçe yaklaşan kıkırdamasını duymuştu.
"Bu çocuk sürpriz yapmasını asla beceremiyor benden söylemesi Lixie." dedi önlüğü çıkartıp Felix'in eline verdikten sonra kapıdan çıkarken. Önce elindeki önlüğe sonra tekrar kapıdaki lamaya baktı Felix.
"Jinnie?" diye mırıldandı yavaşça.
Hyunjin'in sessizce, "Sen olmasaydın gayet de güzel sürpriz yapıyordum salak Jisung." dediğini duydu. Lamayı aniden tutup çekerek hem lamanın hem Hyunjin'in içeri girmesini sağladı. Hyunjin Lamayı yere bıraktığında Felix hala olanları sindirmeye çalışıyordu.
"Şaka mı bu, Hyunjin?"
"Şaka olmasını istiyorsan evet. Uyumanı sağlayıp sen uyuduktan sonra da lamayı yok ederim. Uyanınca da hepsinin bir rüya olduğuna inandırırım seni."
"Hayır hayır dur. Demek istediğim, bu kadar büyük peluş lamayı nereden buldun?"
"Ne yapacaksın nereden bulduğumu? Buldum işte bir yerden," dedi Hyunjin lamanın kollarıyla oynarken. Felix iç çektikten sonra Hyunjin'in elini tutarak onu salona yönlendirdi.
"Otur ve adam akıllı anlat şimdi bana neler olduğunu. Nereden çıktı o lama?"
"Senin için aldım," diye başladı Hyunjin kanepeye otururken.
"O kadarını ben de fark ettim." Hyunjin hafifçe gülümsedi tekrar konuşmaya başlamadan önce.
"Hatırlıyor musun? Bir gün bana tam bir lamaya benzediğimi söylemiştin. Hala kavga ettiğimiz zamanlardı. Neden lama diye sorduğumda boynumun çok uzun olduğunu ve saçlarımın lama kürküne benzediğini söylemiştin. Ben de düşündüm ki, eğer abin ve arkadaşın bir daha eve girmemi engellerse benim yerime buna sarılırsın. Ama hoşuna gitmediyse geri götürebilirim."
Felix kahkahalarla gülmeye başladığında Hyunjin iyice lamaya yaklaştı görünmez olmak istercesine. Felix sakinleştikten sonra lamayı kendiyle sürükleyip onunla bir olmaya çalışan Hyunjin'in yanına oturdu.
"Bu hayatımda aldığım en saçma, en komik ve en tatlı hediyelerden biri."
Hızlıca başını kaldırdı Hyunjin, Felix ile göz göze gelebilmek için. Yüzü parıldıyordu.
"Gerçekten mi?"
"Gerçekten. Bu lamayı baş ucuma koyacağıma ve sen her yanımda olamayacağında ona sıkı sıkı sarılacağıma emin olabilirsin. Ama yine de... Peluş yerine gerçeğine sarılmayı tercih ederim."
"Ah... Ah! Hayvanat bahçesine mi gitmek istiyorsun?"
"Hyunjin-"
"Hemen gidebiliriz ama hayvanlara sarılmana izin verirler mi bilmiyorum."
"Hyunjin."
"Olsun sorun değil ben onlardan izin alırım. Gerekirse onlarla kavga ederim. Sen yeter ki iste."
"Hyunjin!" diye bağırdı Felix en sonunda Hyunjin'i susturmak için.
"Evet?" dedi Hyunjin sakineşerek.
"Hayvanat bahçesine gitmek istemiyorum. Senden bahsediyordum. Sen varken başka bir şeye sarılmak istemem." Felix'in sevgi dolu bakışlarını gördüğünde dudaklarına yayılan gülümsemeye engel olamadı Hyunjin.
"Ah be çilli... Seni ne kadar çok sevdiğimi biliyor musun acaba?" dedi Hyunjin Felix'e yaklaşarak.
"Belki birazcık biliyor olabilirim, Hwang." dedi Felix de Hyunjin'i taklit ederek. Bir süre sessiz kalan Hyunjin'in dudaklarındaki gülümseme donmuştu.
"Bir daha bu konuyu açmak istemiyordun biliyorum ama son bir kez söylemek istiyorum. Bunca zamandır sana yaptığım her şey için, sebep olduğum her acı için özür dilerim. Sana söz veriyorum bundan sonra sadece seni mutlu etmeye çalışacağım. Yemin ederim ki o güzel gözlerinin yaşlarla dolmasına, aşık olduğum çillerinin benim sebep olduğum gözyaşlarıyla ıslanmasına izin vermeyeceğim. Sen bana izin verdiğin sürece seni sevmeye devam edeceğim Felix. Yemin ederim ki seveceğim seni." dedi Hyunjin alnını Felix'in alnına yaslarken.
"Sence de haksızlık değil mi bu yaptığın şimdi?" diye sordu Felix gözyaşlarını silerken. "Yine ağlatıyorsun beni. Yine senin yüzünden ıslanıyor çillerim."
"Özür dilerim." dedi Hyunjin. Daha sonra hafifçe doğrularak Felix'in alnını öptü.
"Özür dileme! Özür dilemene ihtiyacım yok. Özür dilemeni istemiyorum. Sadece beni böyle sev, tamam mı? Sana olan sevgimden ya da mutluluktan ağladım diye benden özür dileme. Sadece gözyaşlarımı sil, beni öp ve bana beni sevdiğini söyle. Senden başka hiçbir şey istemiyorum Hyunjin. Bu kocaman peluş oyuncakları da istemiyorum. Şaşalı hediyeler ya da lüks lokantalarda randevuya çıkmak da istemiyorum. Tek istediğim seninle burada, böyle oturmak. Gözlerim yorgunluktan kapanana kadar gözlerinin içine bakmak. Kim ne derse desin, kim ne yaparsa yapsın her şeye inat seninle olmak. Anladın mı beni?"
Ellerini Felix'in yanaklarına yerleştirip yavaşça gözyaşlarını silerken gülümsedi Hyunjin. Gözyaşları inatla akmaya devam eden sevgilisini hafifçe kendine çekerek günlerdir hasretini çektiği dudaklarını yakaladı kendi dudaklarıyla.
"Seni seviyorum çilli. Hayal edebileceğinden çok hem de." dedi en sonunda geri çekilerek.
Gözleri hala kapalı halde alnı Hyunjin'in alnında öylece duran Felix'in dudaklarından hafif bir kıkırtı kaçtı.
"Ben de seni seviyorum Hwang," dedi o anki halini hiç bozmayarak. "Tahmin edemeyeceğin kadar çok."
Sevgilisini kollarına çekti Hyunjin ve sırtı kanepenin koluna değene kadar geriledi. Bu işlem sırasında yere düşen dev lama ikisinin de umrunda değildi. Yüzünü Hyunjin'in boynuna sakladı Felix kokusunu içine çekip kendini iyice sevgilisinin kollarına yerleştirirken.
Ateş ve barut sonunda yan yana gelmişti. Ve herkesin beklediği gibi patlamaya sebep olsa da, o patlamanın sonunda hem ateş hem barut sönmüş onları birbirlerine muhtaç hale düşürmüştü. Ancak her şeye rağmen ikisi de durumlarından şikayetçi değildi.
SON
AAAAAAAAA!!!! Merhaba bölüm bekleyenler beklemeyenler ümidi kesenler ya da hala okuyanlar. Aslında hikayeyi bir önceki bölümde öylece bırakmıştım. Finalini yazacak isteğim veya ilhamım yoktu. Ben de kendimi zorlamayıp sessizce yorumlarınızı okumaya başladım. Sonra hikayeyi birkaç gün önce okumaya başlayan birinin yorumlarını gördüm. Neden bilmiyorum ama onun yorumlarını okuyunca bu hikayeye de diğer hikayelerime yaptığım gibi normal bir final vermek istedim. Ve işte!! Umarım hoşunuza gitmiştir. Benim için yazması çok inişli çıkışlı bir hikayeydi sizin için de okuması öyle olduysa özür dilerim. Ancak hikaye yazarlığıma burada ara veriyorum. Uzun bir süre belki de hiçbir zaman bir daha hikaye yazmayı planlamıyorum. Aman neyse bunlar önemli değil. BIG BANG SONUNDA FİNAL YAPTI YEYY!!!!! Gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz artık iyi geceler~~~~~