Hepiniz yeni kurguma hoş geldiniz :)
Umarım Han ve Akşın'ı sevip benimsersiniz. Onlarla tanışmanız için sabırsızlanıyorum.
Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.
1.Bölüm
Bölüm şarkısı: Adamlar/Acının İlacı
"Kişi yirmi beşine varmışsa, yaşamının en iyi günleri geride kalmıştır..."
Virginia Woolf
"İyi ki doğdun, iyi ki doğdun, iyi ki doğdun Akşın"
Sarının her tonunu barındıran ufak oturma odamızın içini babamın ve kız kardeşimin heyecanlı sesi kaplarken içimde en ufak bir heyecan belirtisi olmasa bile onların mutluluğunu bozmamak için heyecanlıymışım gibi yaparak önümdeki meyveli pastanın üstündeki mumları tek seferde üfledim.
Bu sefer onlara katılarak kendimi alkışladım ve bir süre boyunca ikisine doğru bakarak gülümsemeye devam ettim.
15 Haziran 1996, doğduğum tarihti bu.
Bugünse 15 Haziran 2021 yılındaydık.
Bugün tam olarak yirmi beş yaşına girmiştim. Gözlerim yavaş yavaş dolamaya başlarken dudaklarım titremeye başladı aynı an da Virginia Woolf'un geçen gün okuduğum sözü kulaklarımda yankılandı.
"Kişi yirmi beşine varmışsa, yaşamının en iyi günleri geride kalmıştır..."
Ben en iyi günlerimi geride bırakalı yedi yıl olmuştu, biz en iyi günlerimizi yedi yıl önce geride bırakmıştık.
En iyi günlerimiz bir parça toprağın altında yavaş yavaş çürümüştü aynı annem gibi.
Güneş Vural... annem. Nefes almak zorunda olduğumuz yedi yıl boyunca annemin yokluğu hepimizi zorlamıştı.
Kanser annemi bizden kopardığında babam ve ben asla tahmin edemeyeceğimiz bir sorumluluğun altına girmiştik.
Babam bana ve Afra'ya hem anne hem de baba olmaya çalışmış ve akrabalarının bütün ısrarına rağmen yeniden evlenmeyi reddetmişti ben ise o zamanlar üç yaşında olan Afra'ya annelik yapmaya çalışmıştım.
Annem beni nasıl büyüttüyse bende onu aynı şekilde büyütmeye çalışmıştım hala da çalışıyordum.
Zorlansak da iyi idare etmiştik ama bazı önemli günlerde annemin yokluğu kendini daha fazla belli ediyordu. Bugün olduğu gibi...
Yirmi beş yaşındaydım artık ama tam da şu an annesinin şefkatli kollarına muhtaç ufak bir kız çocuğuydum.
Babam dolu dolu olan gözlerimden ne hissettiğimi anlamış olacak ki masanın etrafından dolaşarak yanıma geldi ve bir kolunu omzuma atarak kafamı göğsüne bastırdı.
Bir süre babamın huzur dolu göğsünde annemden bir parça arayarak derin deri nefesler aldım.
Ortamdaki kasvetli hava Afra'nın cıvıl cıvıl sesiyle dağıldı. "Abla, hadi hediyelerini açalım."
Babamdan ayrılarak gülümsedim ve iki hediyemi de kucaklayarak koltuğa oturan Afra'nın arkasından yürümeye başladım.
İki hediye vardı ama birazdan sadece bir hediyem kalacağını biliyordum.
Afra bana ne zaman hediye alsa hep kendisinin kullanacağı bir şey alıyordu ve aldığı şeyi ben sadece bir gün sahiplenebiliyordum ertesi gün hediye sadece Afra'ya ait oluyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahallemin Güzeli
Fiction générale"Senin neye benzediğini buldum." Kalın ve kendinden emin çıkan sesiyle kendime gelirken daha deminden beri bunu düşünüp düşünmediğini merak ettim. "Neye benziyor muşum?" Hissettiğim merak sesime de yansırken o, gözlerini bir an olsun denizden çekme...