Kim JisooÜnlülerim dünyasından oldukça fazla arkadaşı olmasına rağmen babamın küçük bir kasap dükkanı vardı. Aile işi değildi, babamın babası ya da onunda babasından kalma bir iş değildi. Babam evi terk ettiğinden beridir kasaplık yapıyordu. 13. yaşına bir başına geçimini sağlamak için çırak olarak kasap dükkanına girmişti. O günden beridir de hep kasaplık yapmıştı. Asla tatil yapmaz pazarları bile erkenden kalkar işe giderdi.
Bende babamın kasap dükkanında büyümüş sayılırdım. İlkokulda arkadaşlarımla kavga ettiğimizde ağlayarak et dövdüğümü asla unutmazdım. Çeşit çeşit hayvanın etine dokunmuştum. Koçlar, keçiler, tavuklar, hindiler, bıldırcınlar ve niceleri. Aslında içlerinde en çok dikkatimi çeken insan eti olmuştu. Dokunulduğunda verdiği hissiyat bile farklıydı.
6 yaşından itibaren annemin isteği üzere modellik eğitimi almaya başlamıştım. 11 yaşındayken dükkanda sabahlamaya ve sabah gün daha yeni doğduğunda eğitim aldığım yere gitmeye karar vermiştim. Ancak o gece hiçte beklemediğim şeyler olmuştu.
Dong Young'un abisi bir insanı öldürmüştü. Olayların üstünü kapatmaya çalışan babası, cesedi bizim kasap dükkanımıza getirmişti.
Arka kapının açılmak için zorlandığında korkmuştum. Bir hırsızın içeriye girmeye çalıştığını sanmıştım ancak kapının deliğinden baktığımda bu kişinin babamın arkadaşı, Dong Young'un da babası olan Bay Kim olduğunu görmüştüm. Elbetteki yabancı değillerdi ancak ben, 1 kere bile dükkana geldiklerini görmemiştim, haliyle de şaşırmıştım. Kitli kapıyı açtığında gömleğindeki kanları, yüzündeki ter damlalarını, dağılmış saçlarını görmem daha netleşmişti. "Tanrıya şükür! Jisoo arabanın bagajındaki cesedi taşımama yardım et!"
Gece yarısı olduğu için sesine dikkat ediyor ama yinede sert emirler veriyordu. Bense zaten 'ceset' lafını duyduğumdan itibaren bütün algılarım kapanmıştı. Gözlerim açıktı ama göremiyordum, kulaklarım düzgün bir şekilde çalışıyordu ama ben duymuyorum, hareket etmek istiyordum ama edemiyordum. Bir anda yıkılmıştım. Beni kendime getiren yanağımda hissettiğim ağır sancı olmuştu. "Kendine gel ve cesedi taşımama yardım et Kim Jisoo!"
Yaz mevsimine yenice girmiş olmamıza rağmen sanki sonbahardaymışız gibi yağmur bastırıyordu. 4-5 adım ardından arabanın içinde kendinden geçmiş ve ağlayan Gong Myung'u görmüştüm. Bay Kim'in 'kendine gel' demesini artık anlamıştım. Kendi oğlu kendine gelemeyecek durumdaydı, birinin ona yardım etmesi gerekiyordu. Sırılsıklam olmuş bir şekilde cesedi içeriye taşımıştık.
Cesedi kasaba getirmekle akıllılık etmişti. Eğer yere kan akarsa kimse şüphelenmezdi, sonuçta burası kasaptı. Kasaplar her zaman etlerle ilgilenirdi, etler onların uzmanlık alanıydı. Onlar ne yapacağını bilirdi. Bay Kim cidden akıllıydı. "Babamın bundan haberi var mı? Tamam buraya taşıdık iyi güzel ama eğer babamın izni yoksa bir daha beni buraya sokmaz. Hem kim bu adam? Kim öldürdü bu adamı?" Öfkeli ve haklıydım. Eğer yakalanırsam delilleri yok etmekten ve suçluya yardım etmekten içeriye bile girebilirdim.
"Arabadaki g*t herif bu adamı öldürdü, ben değilim. Eğer ben yapsaydım inan bana bu işi kendim hal ederdim. Ama bütün işi oğlumun başından çıkıyor. Bende onun ebeveyni olduğum için sorumluluk alıyorum anladın mı?" Kafamı yavaşça salladım, yağmur yüzünden ağladığım belli olmuyordu ancak ağlıyordum. "Babanın haberi var. O gelinceye kadar bu cesetle ilgilen. Ne bileyim işte doğrayacaksan doğra, bir şeyler yap ve hallet bu cesedi." Kapıdan çıkarken bana döndü ve "ne olursa olsun hiç kimseye bugün yaşananları anlatma. Benimle, hatta baban gelince onunla bile konuşma. Eğer başımıza bir şeyler gelirse seni kurtarırım merak etme" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
-𝗣𝗮𝗿𝗰 𝗲𝗻𝗳𝗮𝗻𝘁- Vsoo
NouvellesSeni tanımıyorum. Ama gözlerindeki hüzünü anlamaya çalışıyorum. Umarım beğenirsiniz. Ꮋꭼꮻꭻꮖꭲꭺꮐꮻ'dan size... -Vsoo- Kapak için @vsoolovers 'a teşekkür ederim🖤💗 ~my twinnie🦋~