0.1

995 56 5
                                    

Daegu'ya daha yeni gelmiştik. Hatta geleli 1 gün oluyordu ama Jennie'nin şirketi onu Daegu daki şubesine hemen çağırmıştı. Benim ise daha gitmek için 5 günüm vardı.

Ailem yıllardır çiftçilik yapar geçiminizi böyle sağlardı ve annem yaşına rağmen hala çiftçilik yapıyordu. Aslında annemin Sowon'a bakmasını bu yüzden istemiştim. Sağlıklı büyüyebilsin diyeydi.

Bu 5 gün içerisinde ona ben bakacaktım. Sonra ise önce ki hayatımıza devam yani sabah 9 da hoşçakal öpücüğü, akşam 5 de bana gelirken niye çikolata almadın kavgası. Kavgadan kastım Sowon'un trip atmasıydı.

Ama bu 5 günü kızım ile geçirecektim. Çikolata kavgasız olarak. Buzdolabında bir şey kalmadığını gördüğümde yakınlarda varlığını bildiğim markete doğru Sowonla yola çıktım. 4 yaşında olması her şeyi sorgulamaya başlaması ayrıca şımarıklığı insanı sıkıyordu. Jennie sürekli bana benzediğini hatta bazen düşüncelerimizin bile aynı olduğunu söylerdi.

Markete onunla gitmek bir hataydı. Gördüğü her şeyi istiyordu. Hemde ikişer tane istiyordu. "Kardeşime alıyorum" diyordu. Ortalıkta çocuk yoktu ve bizim aklımızda öyle bir düşünce bile yoktu. Sowonun aldığı şeylere bakıp hoşuma gidenleri sepete ekliyordum. Ramenlerin önüne geldiğimde öylece onlara bakıyordum.

"Baba annem yemeklerini yemediğin için sana çok kızıyor. Bence artık sen yemek yapmayı öğrenmelisin." Jennie yemek yapmayı bilmiyordu. Uğraşıyordu ama beceremiyordu bende karnımı böyle hazır yemeklerle dolduruyordu. Artık hazır yemeklere elveda diyecektim çünkü yaşı küçük olsana beyin yaşı benden bile büyük olan kızımın tavsiyesini dinleyip kendi yemeğimi kendim yapacaktım.

Marketten çıktığımızda hala burada yaşadığını düşündüğüm bir arkadaşıma doğru adımlarımı çevirdim. Min Yoongi şimdi ne yapıyordu bilmiyordum. Tek bildiğim şey onu ve diğerlerini çok özlediğimdi.

Min Yoongi nin sokağına girmemle sırtımdaki Sowon'un çığlık atması bir olmuştu. Adımlarım oraya yaklaştıkça ikimizinde kalp atışları artıyordu. Çünkü ben eski dostumu görecekken biraz daha ileride olan çocuk oyun barkı Sowon'u heyecanlandırıyordu. "Önce bir amca göreceğiz sonra belki oynamana izin veririm" dediğimde sakinliğini korudu. İstediğim sese olaşmak için zile bastım ve biraz bekledim. Yoongi her zaman böyle yapardı. Biraz uyuşuk davranır yapacağı iş zaman alırdı.

Otomatikten "kim o?" gelen bu ses beni ilk defa bu kadar sevindiriyordu. Bu ses tanıdıktı hala burada oturuyordu. "Min Hyung benim Taehyung." Otomatikten ses kesilmişti ama balkondan bakan dostum bana sesleniyordu. "Bekle oraya geliyorum." Demişti bana. Sadece. 1 dakika içerisinde yanımda bitmişti.

Biraz sohbet etmek ikimiz için de çok iyi olmuştu. Lise de kurduğumuz müzik grubundan sadece o kalmıştı. Artık dünyaca ünlü bir Raperdı. Dünya turuna bu gece çıkacaktı bu yüzden evine girip bavulunu yapmaya devam etmişti.

Havalar ısınmaya başladığında günlerde uzamıştı. Artık güneş daha geç batıyordu. Boş bir banka oturmuş Sowon'u izliyordum. Eğleniyor gibiydi. Bende yıllarca burada çok eğlenmiştim. Dikkatlice baktım etrafa, sonra insanların yüzüne...sanki birazdan intihar edecekmiş ama önceki hayatını güzel hatırlamak isteyen bir genç gibi etrafa baktım;
Kadınlar toplanmış oturuyor çocukları etrafta oynuyordu. Her şey eskisi gibiydi. Ama bana faklı hissettiriyordu.

Ne diyebilirim bilmiyorum. Umarım seversiniz. Hikayemi okuyan bir kaç kişi için teşekkür ederim.🦋🤍🥺
Yukarıdaki adını unuttuğum yerde çok sevdiğim bir grubun çok güzel bir şarkısı var umarım sizde The Rose'u seversiniz.

-𝗣𝗮𝗿𝗰 𝗲𝗻𝗳𝗮𝗻𝘁- Vsoo Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin