6. Bölüm

36 8 0
                                    

Ağlayacaksam eğer sen ağlat . Çünkü hiçbir mutluluğa değişmem bunu ...

Yalanlardan kendime bir kale yapmıştım . Diğer düşmanlardan böyle korunmaya çalışıyordum . Artık öyle usta olmuştum ki  bu konuda, kendim bile karıştırıyordum neyin yalan neyin gerçek olduğunu. Kalem yıkılınca fark ettim asıl savaşmam gereken , kendimi korumam gerekenin yaptığım yalanlar olduğunu  . Beni yavaş yavaş çürütüp yok eden yalanlar ...

Çıkardığım giysilerimi gardroba yerleştirirken bir yandan da dün olanları düşünüyordum . Bundan sonra ne yapmam gerektiğini ...

Hayatımdaki en güzel piknik olmuştu yalan söylemek zorunda kaldığım kısmı saymazsak tabi . Piknikler , partiler , sinema vb. aktiviteler o kadar azdı ki hayatımda bir kaç tane örnek vermek istesem vermezdim . Mesela bu benim ikinci pikniğimdi , küçükken  ayıcığım Kar Topuyla yaptıklarımı saymazsak eğer .

İlk pikniği mi hatırlıyorum da , miniciktim ...

O zamanlar yurttaydım tabi herkesten korkmayı , kimseye güvenmemeyi , yalanlar söylemeyi orada öğrendim . İlk okula yeni başladığım yıllardı . Hayalim öğretmen olmaktı çünkü başka meslek bilmiyordum . Çocuk aklımla öğretmenime özenir yaptıklarını tekrarlar kendimce oyunlar uydurur, tek başıma kendi dünyamı kurardım .Hep aynı şeyleri giyiyorum , saçlarım hemen yağlanıp kepek oluyor diye kimse benimle oynamazdı çünkü.  Yine böyle oyunlar uydurduğum bir tenefüste öğretmen sınıfa girip " Çocuklar yarın öğleden sonraki ilk dersimiz beden eğitimi , öğle arasıyla birleştirip piknik yapalım diyorum ne derdiniz ?" diye sordu . Tabi biz tüm sınıf sevinç nidaları atıyoruz . Öğretmen derse girince herkes ne getirebilir diye kağıda notlar alıyordu. Hatice öğretmen benim durumumu bildiği için beni direk geçmişti . Bende zaten böyle zamanlarda mahçup olduğum için utanır bir şeyler karalardım hep  . Not alma bitince orta sırada oturan kızlardan biri konuşmaya başladı.

"Öğretmenim Berfu geçen ki yerli malında da hiçbir şey getirmedi . Getirmiyor , getirmiyor ama bizimkilerden yiyor . Haksızlık olmuyor mu ?"

Gözlerim o kadar dolmuştu ki sınıfın ortasında ağlamamak için dudaklarımı dişleyerek kanatmıştım . Hatice öğretmen düzgünce anlatmıştı ama pek tatmin olmamış olacak ki bana kötü bakışlarını atarak oturmuştu sırasına . Piknik günü geldiğinde okula gitmemek için yurdun kapısının önünde ağlıyordum ama izin vermediler .  Çünkü sadece okula gidemeyecek kadar hasta olursam yurtta kalmama izin vardı . Ellerim çantamın kulpunda kafam yerde okula girerken gördüm onları . Ellerinde kurabiye tepsileri güle oynaya bahçeye giriyorlardı . O gün bir kez daha annemden nefret etmiştim , onun benden sebepsizce daha çok nefret ettiğini bilmeden ...

Öğle arasında bir yandan onların yanına gitmemeyi kafasına koyan gururum bir yandan açlık hissiyle dolu karnım . Herkes bahçedeki büyük ağacın gölgesine yiyecekleri taşırken sınıfta tek kalmıştım. Hatice hoca yanıma geldiğinde gözlerim yine istemsiz dolmaya başlamıştı .

"Berfu sen neden gelmiyorsun aşşağı. Hadi gelde beraber örtüleri serelim , çok zorlu bir görev, başaramadım tek başıma . Yardım eder misin bana ?"

Sadece başımı hayır anlamında sallamakla yetinmiştim . Küçüktüm ama her şeyi anlıyordum . Anlıyordum fakat kimseye karşı gelip kendimi savunamıyordum çünkü sonrasında beni koruyup arkamda duracak kimsem yoktu .

"Neden peki dün arkadaşının söyledikleri yüzünden mi?"

Bu seferde susup sadece kafamı salladım yine , evet anlamında .

"Ama Berfucum siz daha çocuksunuz, arkadaşların büyüdüklerinde anlayacaklar yaptıkları hatayı . Sen üzülme ,hadi gel yemeğini ye "

Oturduğum yerden kalkmamakta ısrar edince öğretmen de çıkmıştı sınıftan.  Bir kaç dakika sonra tekrardan açılan kapıya çevirdim gözlerimi . Hatice öğretmen elinde minik bir örtü ve tepsiye koyduğu karışık yiyeceklerle sınıfa girmişti .

KAR TANESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin